Çok eski mitolojilerde ve dinlerde Cinlerden bahsedilir. Mitoloji dinlerle karıştırılınca birde Korku filmlerinin vazgeçilmez malzemesi olunca ortaya inanılmaz hikayeler çıktı.Öyle bir duruma geldiki "At izi ile it izi "birbirine karıştı.
Cinlerin Özellikleri
-Falcılara falı bakılan insan hakkında bilgiler veren doğa ötesi varlıklar.
-İstedikleri gibi kılık değiştirebilirler.İnsan ve hayvan suretlerine bürünebilme yeteneğine sahiptirler.
-Cinler, tıpkı insanlar gibi irade sahibi varlıklardır.
- İyi cinler olduğu gibi kötü cinler de bulunmaktadır.
- Doğar, büyür, evlenir, çoğalır, yaşlanır ve ölürler.
- Ateşten yaratılmış varlıklardır.
- Bir yerden bir yere çok hızlı bir şekilde hareket edebilirler. Çok uzak mesafeleri ışık hızında kat edebilirler.
- Ömürleri insanlara göre çok daha uzundur
Mitolojideki Cinler,
İslam öncesinde Arapların Allah'ın soyundan olduğuna inandıkları varlıklardır.
detay için.bkz.[1]
Ayrıca Arap paganları kedi, akrep, yılan gibi hayvanları cinlerle ilişkilendirmiş, hatta cinlerin bu şekilde görünebileceklerine inanmışlardır. Türk toplumunda da cinlerin hayvan şeklinde görünebileceğine dair bir inanç söz konusu.
Bu figürün oluşmasında islam öncesi Türk inanışlarının da büyük bir etkisi var. Mesela" Albastı" bugün dâhi yaygın olan inanışlardan biridir. Kabaca bahsetmek gerekirse, loğusalara musallat olan, hayvanlara ve insanlara zarar veren, kafasına eserse milletin çoluğunu çocuğunu alıp götüren bir cadıdır bu. Albastı'nın ayakları terstir. islam'ın -Cin inancının meşruiyeti buradan sağlandığı için belirtiyoruz.Karabasanla ilgili makalemiz için,[6]
Kurşun dökme, muska yapma gibi adetler de bilindiği gibi islam öncesi türk inanışlarında oldukça yaygındır. Demir Türkler'e göre kutsal bir nesneydi ve kötü ruhları uzak tuttuğuna inanılırdı. bugün "Cinleri uzak tutmak" için metal nesneler kullanılmasının sebebi de eski inanışların etkisidir.
Türk toplumundaki Cin inancının beslendiği kaynakların farklı olduğu ortada. Öncelikle imam şibli'nin "cinlerin esrarı" kitabındaki tasvirler bugün inanılanlara çok uyuyor. Islık çalarken Cinlerin gelmesi, yemeğe besmelesiz otururken cinlerin ortak olması gibi beyanlar bu kitapta fazlasıyla mevcut. Bunlar islam öncesi inanışlardan geçmiş durumda. Bazı Cinlerin şeytan'ın askerleri olduğu da söylenir bu kitapta.Hatta imam şibli cinler ile insanların sevişebileceklerini, evlenebileceklerini, özgür aşk yaşayabileceklerini iddia eder.
Günümüzden bir haber,
Siirt’te yaşayan Toprak ailesinin evinde 500 ün üzerinde yangın çıktı.
Toprak ailesinin evinde 500 yangın çıkınca
devlet kamera yerleştirdi. Sonra bir tek yangın bile çıkmadı. Raporda
aileye ‘Psikolojik destek’ istendi.[5]
Maddiyat Fırsatçılığı
Fırsatçı sözde cinci hocaların cin çıkarma iddiasıyla cinsel anlamda doymasını sağlayan, Arap
mitolojisinde geçen ve ateşten yaratıldığına inanılan gözle görülmeyen varlık. Günümüzde hala inananlara rastlayabilirsiniz. Gözle görünmezlermiş,
ama çağrılabilirmiş, inanmayana da görünmezlermiş gibi çürütülmesi
imkansız bu yüzden dogmatik argümanlarla varlıkları savunulur. En fenası
da "Biz dünya hakkında çok az şey biliyoruz bu konuda ya varsa, olmadığını
nereden biliyorsun?" argümanı. Gerçekten onca bilimsel gelişme,
bilim felsefesi kuramının oturması bizi buraya mı getirdi .
ispat edin varsa bu cinleri, madem eminsin varlıklarına azıcık uğraş da
onları bul, göster bize. Hatta göster Randi vakfına kap 1 milyonu.
Ünlü Medyumlardan Medyum Memiş` in Randi vakfı cevabı,
"Ben yıllardır cin ilmiyle uğraşıyorum. Bu alanda bir çok kitap yazdım, sayısız televizyon programına katıldım, evimde yerli ve yabancı belgesel film ekiplerini ağırladım ve metafizik açıdan rahatsız binlerce insanın manevî tedavisiyle uğraştım. Bu çalışmalarımın bir tekinde bile sahip olduğum ilmi bir sahne şovu olarak kullanmadım. Böyle bir istekte bulunanları da daima kibarca reddettim."
Keşke dünyaya kanıtlasaydı.Hmmm bu sahne şovu deil aksine ispat olurdu dünyaya.Hemde 1 milyonu alırdı.Ve alternatif tıbbi tedavi yöntemi ispatlanmıs olurdu. Ve dünya onu konuşurdu.Kim reddeder bu parayı?[2]
Ünlü Medyumlardan Medyum Memiş` in Randi vakfı cevabı,
"Ben yıllardır cin ilmiyle uğraşıyorum. Bu alanda bir çok kitap yazdım, sayısız televizyon programına katıldım, evimde yerli ve yabancı belgesel film ekiplerini ağırladım ve metafizik açıdan rahatsız binlerce insanın manevî tedavisiyle uğraştım. Bu çalışmalarımın bir tekinde bile sahip olduğum ilmi bir sahne şovu olarak kullanmadım. Böyle bir istekte bulunanları da daima kibarca reddettim."
Keşke dünyaya kanıtlasaydı.Hmmm bu sahne şovu deil aksine ispat olurdu dünyaya.Hemde 1 milyonu alırdı.Ve alternatif tıbbi tedavi yöntemi ispatlanmıs olurdu. Ve dünya onu konuşurdu.Kim reddeder bu parayı?[2]
Bilimsel olarak bakalım olaya,
İnsanın bilinçaltı pandoranın kutusu gibidir. Orada hem kendi ukdelerimiz, düğümlerimiz, hem de atalarımızdan intikal eden menfilikler mevcutturlar. Her ne kadar bu yapı bizi arka planda sürekli yönlendirse de, onunla doğrudan doğruya bir temasımız söz konusu değildir. Arada çok ciddi perdeler, bariyerler, süzgeçler vardır.
İnsanın bilinçaltı pandoranın kutusu gibidir. Orada hem kendi ukdelerimiz, düğümlerimiz, hem de atalarımızdan intikal eden menfilikler mevcutturlar. Her ne kadar bu yapı bizi arka planda sürekli yönlendirse de, onunla doğrudan doğruya bir temasımız söz konusu değildir. Arada çok ciddi perdeler, bariyerler, süzgeçler vardır.
Ama işin gerçeği jack london'ın before adam(adem'den
önce) kitabında bahsettiği gibi cin-peri-hayalet gibi korku duyulan
soyut varlıkların asıl kaynağı iç güdülerimiz. Atalarımız önceden vahşi
doğada gecenin bir yarısı çalıların arasından fırlayan kaplandan/ayıdan
korkarken, insanoğlunun doğayı domine etmesinin sonucu olarak gün
geçtikçe bu korkudan uzaklamış fakat evrimimiz gereği bu korkunun yerini
cin-peri-hayalet gibi soyut, gerçek olmayan varlıklar almış.
Atalarımızın korku ve diğer tecrübelerinin de kalıtım yoluyla sonraki
kuşaklara aktarıldığını savunan, örnek olarak modern insanın "yüksek bir
yerden düşme" rüyasını ağaç insanlarının ağaçtan düşme korkusuyla
bağdaştıran, ispatlamak için de "bu rüyalarda hiç yere ulaşmayız çünkü
bunlar bize yere ulaşamayan şanslı atalarımızdan miras kalmıştır, yere
ulaşanlar öldüğü için bu tecrübeyi sonraki kuşaklara aktaramamışlardır"
diyen, hikaye olarak da bu düşme fenomeninin bir adım ötesine geçerek
rüyasında o çağları bilfiil yaşarmış gibi gören hafızası kuvvetli bir
adamı (ve haliyle o çağları) anlatan kitaptır.
İnsanların hayaletlerin varlığına inanmalarının muhtemel sebeplerinden biri de, tanıdığımız anda geç kalacağımız (öleceğimiz) düşmanlara karşı beynimizde oluşturduğumuz bir güvenlik sistemi olabilir.
Bu konuda, 'beynin katmanlı mimarisi' konusuna girme geregi var. Bir bütün olarak bir anda oluşmayıp, zaman boyunca evrimleşerek karmaşıklaşan beyin, farklı amaçları ve bilgileri bir arada taşıyan bir yapı olarak ortaya çıkıyor. En ilkel sinir sistemlerinde sadece bir sinir düğümü halinde bulunan beyin, bedenin kan akışı, sıcaklık, ışık alımı gibi temel değerlerini kontrol eden bir merkez halinde iken (altbeyin), daha gelişmiş olsa da "bir birey olarak muhakeme etme ve hayatını yönetme" yeteneğine henüz kavuşmamış bir canlıda, bu gereksinimleri 'türün iradesi' üzerinden karşılayan, arzular ve korkularla tetiklenen bir çok 'paket program'ın bir arada bulunduğu bir katman daha ortaya çıkıyor: ortabeyin. ancak tüm bu altyapı hizmetlerinin sağlanmasından sonra biz insanlar gibi canlıların seviyesine, bilinç ve özbilince yol açan üstbeyin yapılanabiliyor.
Arzu ve korkuların merkezi olan orta beynin, canlının hayatı boyunca sıklıkla karşılacağı durumlar için klişe eylemler üretmesini sağlayan paket programların merkezi olduğunu söylemiştik. günümüzde birçok canlının bu seviyedeki beyin kapasitesiyle hayatlarını sürdürdükleri düşünülüyor.
Örneğin tavuklarla yapılan bir deney hayli ilginç
Tavuğun beynine elektrotlar bağlayan bilim adamları, tıpkı televizyon tamircileri gibi farklı noktalara elektrik vererek canlının davranışındaki değişiklikleri inceliyorlar. Belirli bir noktada, ortada bariz hiçbir uyaran yokken, tavuk bir anda uzakta bir düşman görmüş gibi huzursuzlanmaya başlıyor. Gözlerini uzakta bir noktadan ayırmıyor; ve belli ki, bu noktanın kendisine gitgide yaklaştığını hissediyor. bu esnada ortamda kendisinden başka Tavuk olmamasına rağmen arkadaşlarını haberdar etmek için sesler çıkarmaya başlıyor. Zamanla huzursuzluğu artıyor. Artık çok daha yakın bir noktaya bakıyor ve gitgide kendi çevresinde dönmeye başlıyor. Bu dönme hareketi gitgide daha hızlanıyor ve artık çığlıklar atarak, zıplayarak kaçmaya çalışıyor. Bu esnada bilimadamları tavuğun beynine verdikleri elektriği birdenbire kesiyorlar. Tavuk kaçmayı bırakıp, düşmanını sağda solda aramaya başlıyor. Korkusu önce huzursuzluğa, sonra da kıvanca dönüşüyor. Zafer çığlıkları atan tavuk, arada bir düşmanının olası yerlerini kollasa da, keyifle yerine oturuyor.
Tavuğun beyninde tüm stratejisi önceden kaydedilmiş bir düşman; gelincik benzeri bir hayvan var. Bir birey olarak kendi hayatı boyunca hiç karşılaşmamış olsa bile, tavuk türünün gelincik türü hakkında edindiği bilgiler tavuğun kendi bireysel varlığından çok daha kadim ve bu bilgiler hayat kurtarıcı olarak son derece önemli.
Bir sokakta gündüz vakti neşe içinde yürürken geceleyin etrafın çok daha korkunç görünmesi, bazı şekillerin insana ya da başka bir korkunç canlıya benzemesi, seslerin yüreğimize işlemesi ve bunun gibi birçok davranış değişikliği, türümüzün kendisi için tehlikeli olarak gördüğü ortamlarda görevi yine orta beyindeki klişe davranış programlarına devrettiğinin açık bir göstergesi. "Bir uzaylı tavuğu incelese, hiç tanımadığı bir canlı olan gelincik hakkında da bir çok bilgi edinebilir," diyor Ditfurth. Aynı şekilde insanın korkularının incelenmesi, geçmiş milyon yıllar boyunca insan türünü tehdit eden canlılar hakkında kritik bilgiler verebilir.
Sonuç olarak,
Geldiğimiz noktada sonuç Tvler için Rayting aracı,Medyumlar icin kazanç kapısı,Cinci hocalar için cinsel firsatçılık ve para,Din tüccarları için korku tüneli meydana getirme ve inanca zorlamadır ve kitap yazarlarına iyi bir malzeme ve Türk korku film sektörü için vazgeçilmez senaryoya sahiptir.Türk korku filmleri sadece Cinler üzerinedir.Zira bu olaylar gerçekte yaşanmış olaylardır ?!!! İnsanlar virüslerle mutasyona uğramış Zombi`lerden bıktı.O yüzden "gerçek yasanmış !" olduğu icin gerçeklerle korkutmak cazip olandır .Hayali Zombi değil gerçek Cinler!
Öyle bir Irk ki radyasyondan meydana gelmiş, bilinci falan var ,uzun ömrü var ama nedense bir uygarlık kuramamışlar. Medeniyetin uzaya çıksın (güçlü cin ırkları), insanların yemek sofrasında, banyosunda yaşa,yatakta bırakılan yemek kırıntılarından beslen.5.Boyutta yaşa ve ışık hızına ulaş.Nasıl mantık bu yapsana kendi evini, geliştirsene teknolojini. Yatın kalkın insanlara dua edin Reptilyanlar gibi . Parazit yaşam tarzı.
Sonuç olarak Cinler bilimsel olarak kanıtlanamamıştır.
" Sıradışı iddialar sıradışı deliller gerektirir" Carl Sagan
Kaynaklar,
1.https://de.scribd.com/doc/32732591/The-Evolution-of-the-Concept-of-the-Jinn
2.Jack London-Before Adam
2.Jack London-Before Adam
3.Hoimar von Ditfurth, Der Geist fiel nicht vom Himmel - Die Evolution unseres Bewußtseins
4.https://www.yenisafak.com/arsiv/2003/haziran/06/hayat.html
5. http://www.milliyet.com.tr/tutusangilleri-yakan-rapor--gundem-1667723/
6.https://cernbilim.blogspot.de/2018/01/uyku-felci-karabasan.html
5. http://www.milliyet.com.tr/tutusangilleri-yakan-rapor--gundem-1667723/
6.https://cernbilim.blogspot.de/2018/01/uyku-felci-karabasan.html