Ockham'ın Usturası Nedir?
Nisan 10, 2018
0
Ockham'ın Usturası Nedir?
Ockham'ın Usturası teorisi temel olarak "her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır" felsefesi üzerinde şekillenir.
14. yüzyıl filozofu Ockham'lı William tarafından ortaya atılmıştır. Latince "Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem" olarak ifade edilen ilkeye göre zorunlu olmadıkça varlıkları çoğaltmamak gerekir. Bilimsel düşünüşte önemli bir yeri bulunmaktadır.
Başka bir deyişle şöyle özetlenebilir: Bir olayı, fenomeni açıklamak için kullanılacak olan iki açıklamadan daha basit olanı yani daha az varsayımda bulunanı tercih edilmelidir. Söz gelimi dünyanın uzaydaki hareketini açıklamak için daha önce geliştirilmiş olan genel cisim hareket yasalarını kullanmak bu duruma özgü yepyeni varsayımlar geliştirmeye kıyasla daha makbuldür.
ingiliz kökenli, fransisken mezhebine bağlı, skolastik felsefenin son dönemlerinin en önemli filozof ve teologlarından biri olan Ockhamlı William, Londra’nın güneyindeki Ockham’da 1287 yılında doğdu. Oxford Üniversitesinde okudu, ardından burada öğretmenlik yaptı. Formlar, özler, tümeller gibi görülmesi ve duyulması olanaksız olan skolastik felsefe kategorilerini derinden sarsarak ve nominalizmin en olgun biçimini temellendirdi. kilise, 1328 yılında öğretisini sapkınlık sayıp kendisini mahkum etti.
Münih’e sığınan Ockhamlı william, 1349 yılında bu şehirde öldü. önemli yapıtları, “summa totius logicae” ile “philosophia naturalis” dir. Ockhamlı William tümeller tartışmasında, conceptuel nominalist bir pozisyonu benimser. Bu pozisyonun daha iyi anlaşılması için, Ockhamlı’nın felsefesini daha ayrıntılı incelemek gerekmektedir.
Ockhamlı William’a göre, sadece tikeller var olmaktadır ve tüm bilgilerimiz onlarla başlar. tüm gerçeklik, individuel olan tek tek nesnelerden ibarettir, tikellerle sınırlıdır. Tümeller ise yapaydır, zihnimizin doğal soyutlama yetisiyle benzer nesneler arasındaki ortaklıklardan meydana getirdiğimiz ortak nitelikleri betimleme amaçlı işaretler bütünüdür. Tümeller, zihnimizdeki idealardır ve zihnin dışında herhangi bir varlığa sahip değildirler, sözlü, yazılı ve zihinsel göstergelerden ibaret olup, zihnimizin soyutlama yetisinin ürünüdürler. bu açıdan ockhamlı william, realizme kesinlikle karşı çıkmıştır. tümeller, tamamen zihin tarafından yaratılmış olduklarından ve gerçek anlamda bir varlığa sahip olamamalarından ötürü töz olarak kabul edilemezler. Zira tümel olan, zihinsel boyutta kavramların, dilsel boyutta ise, konuşulan yahut söylenilenin imidir. oysa töz asla bir şeyin imi değildir. varlığa sahip olanlar, yalnızca tikellerdir.
Duns Scotus ve Thomas d’aquin, ılımlı realizmin temsilcileridir. Tümellerin kendi başlarına var olmadıklarını kabul etseler de, onları örneklendiren tikellerde, parçacık halinde var olduklarını dolayısıyla, aralarındaki bir özdeşliğin varlığını savunurlar. Ockhamlı william bu yaklaşıma şiddetle karşı çıkar ve ılımlı realizmi, kendi içinde çelişkiye düşmeye mahkum bir felsefi hata olarak görür ve bu duruşu iki tür çürütmeyle geçersiz kılar.
Mantıksal çürütme: eğer tümel doğa ile tikel şeyler gerçekten özdeş ise, biri için doğru olan, diğeri için de doğru olmalıdır. bu da bizi a = ~ a çelişmesine götürür. Tümellik, ortak doğaya, tikellik ise, tikel nesnelere atfedildiğinde, bu iki karşılaştırılmaz yüklem birbirinden ayrılır. Mantıksal olarak, bir şey için doğru olan, diğeri için değilse, bu iki şeyin birbirinden ayrı olması gerekir.
Ontolojik çürütme: Tanrı hakkındaki bilgimiz, onun her şeye gücü yeten (potentia absoluta) olduğunu söyler. Ilımlı realizm haklı olsaydı, eğer tümel bir maymun, her bir tikel maymunun ortak parçası olsaydı, o zaman Tanrı’nın herhangi bir tikel maymunu tamamen yok etmesi imkansız olurdu. Zira onun parçası olan tümel maymunu da yok etmesi dolayısıyla, tümel maymunu taşıyan tüm tikel maymunları da beraberinde yok etmesi gerekirdi. Oysa potentia absoluta bir Tanrı, herhangi bir tikel maymunu diğerlerini yok etme zorunluluğundan bağımsız biçimde tamamen yok edebilmeli. Böyle bir sınırlama kabul edilemez. Bu noktadan hareketle, Ockhamlı William, var olan her şeyin, diğerlerinden bağımsız olduğu sonucuna varır. Ockhamlı William için yalnızca bireyin gerçekliği vardır. iç deney (intuition) ile soyutlama (abstraction) her tür bilgimizin kaynağıdır. iç deney ile elde edilen bilgi, bize ruhumuzun durumunu gözlemleme olanağı verse de, onun doğasını bildirmez. Soyutlayıcı bilgi ise tikellerden edindiğimiz deneyimlerin zihnimizce doğal olarak soyutlanması neticesinde oluşur. Buradan, bilgimizin kaynağının Ockhamlı’ya göre ampirik olduğu sonucuna varıyoruz. Bilimler, bilginin örgütlü yapılarıdır. Tikel bilenlerin zihinlerindeki düşünsel alışkanlıkların yahut niteliklerin toplamıdır. Örneğin, bir dilbilimci, dilbiliminin kesin bilgisine sahiptir. Bir başka deyişle, dilbilgisinin genel önermelerinin oluşumunu mümkün kılan belirli entellektüel nitelikleri, zihninin gerçek nitelikleri olarak içselleştirmiştir. Bilimin nesneleri, kendinde şeyler (töz) değil, bireyin zihninde oluşturduğu önermelerdir. Bu önermeler de iç ve dış deneyimlerle meydana getirilmektedir.
Teoloji ise, daha çok inanç ve vahye dayalıdır. Tanrı’nın varoluşu deneyimle kanıtlanamayacağından, varoluşu yalnızca bir inanç meselesidir. Bu nedenledir ki, teoloji, zihinsel olarak kavranılamaz ve temellendirilemez. Teoloji, bir bilim değildir. zira dogmalara dayalıdır. Ama Ockhamlı, dinsel inancın, akla ve deneyime dayalı bilgilere göre önceliğini savunur ve bilim tam aksini gösterse bile, inançtan vazgeçilmemesi gerektiğini söyler. Tanrı’nın varlığı, birliği, sonsuzluğu kanıtlanamaz. ampirik bilgi anlayışı, rasyonel teolojiye açık kapı bırakmaz ve Ockhamlı William, rasyonel teoloji anlayışını şiddetle eleştirir. Tanrı’nın varlığını ancak onun yarattıklarına başvurarak kanıtlama imkanımız var. Oysa bu bilgi bizi kesin argümanlara değil, sadece olasılıklara götürür. Her şeye muktedir olan Tanrı’nın eylemleri keyfidir ve insan zihni bu ilahi keyfiyeti kavrayamaz. iman ve akıl tümüyle farklı şeylerdir, Hiçbiri birbirinin alanına giremez. Realistlerin rasyonel teoloji arayışlarına böylece karşı çıkan Ockhamlı William, realistlerin, “extramental” tümeller söz konusu olduğunda, kendilerini soyutlamanın tüm saçmalıkları içinde kaybettiklerini söyler.
Tümeller hususundaki bu realist yaklaşım, fizik ve kozmolojinin de gelişimini engeller. Zira bu bilimler, duyularla algılanan, güvenilmez ve kesin bilgi vermeyen dünyaya aittirler ve realistler, ancak ilahi aydınlanma ile ulaşılabilecek, duyu dünyasına aşkın bir mutlak hakikat dünyasına yönelmişlerdir. Bilimsel bilgi için realist tümel görüşü gerekir saplantısından kurtulmak gerekmektedir. Zira bilimsel bilgi, tümeller üzerinde değil, bireysel varlıklar, duyusal tikeller üzerine düşünür. Ama insan, bu tikelleri, tümeller aracılığıyla düşünmek durumundadır. Tümeller, bilimsel bilgilerin nesneleri değil araçlarıdır. Tümeller, ancak mantık söz konusu olduğunda nesne olarak kabul edilebilirler.
Ockhamlı William, duyusal şeyleri, maddi varlıkları konu alan, kozmoloji, fizik gibi bilimlere “gerçek bilgi” (scientia realis) adını verir. Oysa mantık, scientia rationalis’tir. Zihinden bağımsız olarak var olan nesneleri değil, zihnin kendileri aracılığıyla gerçek nesnelerin bilgisine ulaştığı göstergeleri konu alır. Ama bu göstergelerin anlamları ya da doğruluklarıyla ilgilenmez. Zira bunlar psikolojinin konusudur. Tanrı’nın varlığı ise, bunların hiçbiri ile kesin olarak kanıtlanamayacağından, felsefe ve bilim artık teolojinin hizmetinden çekilmelidir. Onun bu görüşü, ayrıca kilisenin dünyevi iktidardan çekilip ruhani iktidarda kalmasını önermesi, rönesansın doğuşunu göstermiş, Aynı zamanda, Ockhamlı William’ı protestanlığın selefi yapmıştır. düşünceleri, bacon, locke, kant gibi filozofların üzerinde güçlü etkiler bırakmıştır.
Kaynaklar ve ileri okuma,
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ockham%27%C4%B1n_Usturas%C4%B1
https://www.iep.utm.edu/ockham/
Tags