Miraç Gerçekmidir?

0
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b5/Miraj_by_Sultan_Muhammad.jpg 
Sultan muhammed adında iranlı bir ressam tarafından çizilen bir minyatürü[7]
Miraç nedir?
Miraç, İslam inancında, Peygamber Muhammed'in göğe yükselmesi hadisesi.Aslen "yükseğe çıkma" anlamına gelen söz, Arapça uruc (merdiven) kökünden gelir.

Kudüs'teki El-Aksa Camii
"Yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamında kullanılan İsra, dini terminolojide Muhammed’in geceleyin Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen binek üzerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesini, Miraç ise göğe yükselmesini ifade eder.Dolayısıyla İsra ve Miraç olarak da anılır.[1]
Kuranda bahsedermi?
Miraç dediğimiz olay, genel olarak -iki safhada gerçekleşmiş olduğundan- iki adla anılmaktadır. Bunlardan biri, gecenin küçük bir zaman diliminde Mekke’den Kudüs’e yapılan seyahate “İsra” denilir. İsra Suresi, ilk ayetinde bu konu işlendiği için bu adı almıştır.

İkinci safhayı teşkil eden Kudüs’ten göklere ve daha ötelere yapılan seyahate ise “Miraç” adı verilir. Bu ise, Necm Suresi'nde anlatılmaktadır. Bununla beraber, yerden göğe yapılan Miraç hadisesi, İsra hadisesi kadar açık değildir.[2]

mi’râc’ın olmadığına dair kur’ân’dan bir delil ayeti"şayet müşriklerin imandan yüz çevirmeleri zoruna gidiyorsa, şunu bil ki, yerin derinliklerine doğru bir tünel kazmaya veya göğe merdiven dayamaya gücün yetse ve böylece onlara bir mucize göstersen bile, onlar yine de imana gelmezler. allah dileseydi veya layık görseydi onların hepsini imana getirirdi. o halde sakın bu gerçeği bilmiyormuş gibi davranma." (en’âm 6/35).
 
Hadislerde miraç
Miraç kandili , hadislerde verilen bilgiye göre Peygamber, Kabe'de hatim'de ya da amcasının kızı ümmühani binti ebi talib'in evinde yatarken cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek beytü'l-makdis'e getirildi.Burada İbrahim, Musa, İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Peygamber imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.

Peygamber beytü'l-makdis'te kurulan bir mirac'la ve yanında cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Adem, ikinci katında
İsa ve Yahya, üçüncü katında Yusuf, dördüncü katında idris, beşinci katında Harun, altıncı katında Musa ve yedinci katında  İbrahim peygamberler ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş sidretü'l-münteha'ya kadar sürdü. cebrail, "buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek sidretü'l münteha'da kaldı.Peygamber buradan itibaren refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında cennet ve nimetlerini, cehennem ve azabını müşahede etti. sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi.Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların cennet'e gireceği müjdelendi, bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farz kılındı. yeniden refref ile sidretü'l-münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.
Tarih olarak büyük çoğunluk m.s. 26 şubat 621 tarihinde birleşiyor ama kesin bir inanış yok.  
Bildergebnis für pegasus 
Benzer Mitolojiler (ascension of isaiah)
"Yeşaya'nın yükselişi" (ascension of isaiah) adlı, isa'dan takriben 200 yıl sonra yazıldığı tahmin edilen, ancak hıristiyanlarca kabul görmeyen bir dini metindir.[3]
Özetle,Yeşaya, bir meleğin rehberliğinde göğe yükselir. Yedi kat semayı teker teker ziyaret eder. yedinci katta ise, tanrı bulunmaktadır. Bu kata çıkmak, daha önce hiçbir insana nasip olmamıştır. Yeşaya, müthiş bir ışığa benzeyen tanrı'yı görür. Adem, Habil ve şit gibi bir dizi salih insanla da karşılaşır. tanrı'nın yanında çok sayıda melek de vardır. hikayeye hıristiyan teolojisinde önemli yeri olan ( İsa'nın dönüşü gibi) çeşitli öğeler de eşlik eder. Neticede, Yeşaya, bu manevi yolculuğunun sona ermesinin ardından yeryüzüne iner. 
ilgili metinde yer alan ve islami gelenekteki miraç hadisesine çok benzeyen kısım için[4]
Şamanlarda miraç
Şamanın göğe yükselişi, yani miracı simgesel anlamda okun göğe yükselişi ile ilişkilendirirken, keçe ile yukarı kaldırma motifi ise yayın işlevini üstlenirdi.[5]
Yahudi geleneğinde 
İdrîs, İbrâhim, Mûsâ ve İşâyâ gibi peygamberlerle bazı tarihî şahsiyetlerin yeryüzünden ilâhî âlemlere çıktığına inanılır. Özellikle melek Yahoel tarafından semavî bir vasıtayla bulut içinde göğe yükseltilen Hz. İbrahim’in, rabbinin tahtını müşahede edişiyle ilgili tasvirlere Yahudi literatüründe rastlanmaktayız.
Bu cümleden olarak belirtelim ki, Hz. Muhammed’in uydurma rivayetlerle Kudüs’e “götürülmesi / yürütülmesi” de İsrailiyatın / Yahudi mitolojisinin etkisiyle ortaya çıkmış sapkın bir yorumdur. Gerçek şu ki, Hz. Muhammed’in Miraç hadisesine ilişkin anlatıları Yahudi mitolojisinden bağımsız olarak ele almak olanaksızdır. Ancak bu konuda Yahudi mitolojisi de yeterli değildir.
Hristiyanlık geleneğinde
Hristiyanlık inancına göre Hz. İsa çarmıha gerildikten sonra mezarından çıkıp ilahî âleme yükselmiştir (Matta, 28/1-7; Markos, 16/19). Ayrıca Pavlus’un Kudüs’e doğru giderken melek eşliğinde göğe yolculuk yaptığı rivayet edilir. (Şinasi Gündüz v.dğr., Dinlerde Yükseliş Motifleri ve İslâm’da Miraç, Ankara 1996;  s. 59-60)
Semâya / göğe yükseliş yani Miraç tasavvuru eski Hint ve İran mitolojilerinde de mevcuttur.  Bu konuda özellikle İran mitolojisi İslamî kaynakları etkilemesi bakımından gerçekten dikkat çekicidir.

Bildergebnis für sümerler 
Sümer mitolojisi
Kiş kentinin Kralı Etena ile ilgili önemli, oldukça tanınmış küçük bir destan var. Tufan öncesi krallar listesinde Etena adı, felaketten hemen sonra hanedanın kralları arasında görülür; orada ” çoban, göğe çıkan, bütün ülkeleri birleştiren, kral olan, 1560 yıl hükmeden diye anlatılır. Bu adlandırma, bize göğe uçuşuna dair hiç bir Sümer metni kalmamış olmasına rağmen, Etena’nın maceralarının eski kroniklerce bilindiğini göstermektedir. Ayrıca uçuşunda başarılı olduğu da anlaşılıyor. Fakat uçuşu ile ilgili günümüze gelen daha sonraki Sami metni parçaları çoğunlukla son Asur monarkı Asurbanipal’in kütüphanesinden geliyor.
Küçük destanın giriş bölümünde, günümüze kadar gelebilen biçimiyle, yüce kuş Güneş Kartalının bile suç işlemesini anlatarak başlar..

Kuş komşusu yılana “Gel” der “barış ve dostluk yemini edelim ve ona uymayanın üstüne güneş tanrısı Samaş’ın laneti yağsın”
Güneş tanrısının önünde yemin ettiler ve yeminlerini lanetle mühürlediler. “Şamaş, Şamaş’ın sınırların aşana öldürücü darbeler indiren eliyle felaketin en büyüğünü versin! Ölüler dağı ona girişini kapasın”
Sonra yavruları oldu ve doğdular. Yılanınki bir karaağaç gölgesinde, kuşunki bir dağ doruğunda doğdu. Ve kuş yabani bir boğa veya eşek yakaladığında, yılan bundan yedi, çekildi ve yavruları yedi. Yılan yabani bir keçi veya antilop yakaladığında, ulu kartal yedi, çekildi ve yavruları yedi. Ta ki bir gün kartal yavruları tüylenip de kötü düşünceler kuşun aklına düşünceye kadar.
“Aman” dedi “yılanın yavrularını yiyeyim.” Yavrularından biri, “Ey babacığım” dedi “bunu yapma, Şamaş’ın ağına kurban olma.”
Kuş gene de harekete geçti, yılanın yavrularını yuttu, yuvasını yıktı, yılan
baktığında yavruları yok olmuştu. Bunun üzerine Şamaş’a gitti. “Elbette ey Şamaş, senin ağın tüm dünyayı tutar; senin tuzağın bütün gökyüzüdür! Ve senin ağından kim kaçabilir?” diye dua etti.

Ähnliches Foto 
Güneş tanrı “Hazırlan” dedi “Dağa çık, Saklanma yerin yabani boğa yeri olsun. Karnını yar, içine gir ve yuvanı orda kur. Gökteki bütün kuşlar, aralarında senin kartalın da inecek, kuşkusuz hepsi içeri girmeyi düşünecekler. Kanadından yakala. Kanatlarını ve pençelerini kopar. Onu yol, bir çukura at ve orda açlıktan ve susuzluktan ölsün.”
Yılan denileni yaptı ve çukurdaki mahvolmuş kuş Şamaş’a seslendi:
“Efendim, benim sonum bu çukurda mı geçecek. Elbette cezamı hak ettim. Fakat bırak kartalını yaşasın, sonsuza kadar senin adını ulularım.”

Güneş tanrı ona dedi : “Sen kötülük ettin, acıya neden oldun, tanrılar bunu yasaklamıştır. Yaptığın utanılacak şey; yemin etmiştin. Ve gerçekten şimdi üstüne yemininin lanetini salacağım. Sana kimi gönderirsem onu al ve bırak seni elinden tutup götürsün.
Gelen adam çok yaşlı, dermansız çoban kral, Kiş kentinden Etena’ydı. Bu yaşlı adam “Ulu efendim Şamaş” diye dua etmişti. “Sen koyunlarımın gücünü ve tüm ülkede kuzularımı tükettin. Ben gene de tanrılara saygı duydum, ölüleri düşündüm, rahiplerin kurbanlarını eksik ettirmedim. Emredersen, Ulu Efendim, biri benim için doğum bitkisi sağlasın. Doğum bitkisi bana ayan olsun. Onun meyvesini kopar Ulu Efendim ve bana bir çocuk bağışla.”
Güneş tanrı “Dağa çık” dedi. “Çukuru ara. İçine bak. Oradaki kuş sana doğum bitkisi gösterecek. Ve Etena denildiği gibi yaptı.
Parça parça tabletlerin burasında öykü bölünüyor. Masal tekrar başladığında yaşlı kral kartala binerek en aşağı gök katının kapısına varmış bile. Burada güneş, ay, fırtına ve Venüs gezegeni var. Kuş sürücüsüyle konuşuyor.
“Gel arkadaşım, seni daha ötelere, Anu’nun yüksek katlarına götüreyim. Göğsünü bana yasla. Ellerini kanatlarımın tüylerine, kollarını kanatlarımın omuzlarına göm.”
İki saat daha çıktılar. Kuş bağırdı: “Aşağı bak, arkadaşım, dünya nasıl görünüyor! Tuzlu denizi okyanus sarmış. Ortasındaki kara da dağ.”
İki saat daha çıktılar. Kuş bağırdı: “Aşağı bak, arkadaşım, dünya nasıl görünüyor! Tuzlu deniz karanın çevresinde geniş bir şeritten ibaret.”
İki saat daha ve gene: “Aşağı bak arkadaşım, dünya nasıl görünüyor! Tuzlu deniz bahçıvanın sulama çukurundan daha büyük değil.”
Anu, Bel ve Ea’nın yüksek kapısına ulaştılar. Etena ve kartalı. Tablet gene kırılıyor ve devam ediyor:
“Gel arkadaşım, seni daha ötelere, tanrıça İştar’ın katına götüreyim. Seni onun ayakları dibine bırakayım. Göğsünü bana yasla. Ellerini kanatlarımın tüylerine göm.”
İki saat daha ve kuş: “Aşağı bak, arkadaşım, dünya nasıl görünüyor. Kara dümdüz görünüyor, koca tuzlu deniz de avlu kadar” dedi.
İki saat daha: “Aşağı bak arkadaşım, dünya nasıl görünüyor. Kara küçük bir tümsek ve tuzlu deniz sepet kadar.”
İki saat daha çıktılar. Fakat Etena bu kez baktığında aşağıda ne kara ne deniz göremedi.”Aman arkadaşım, daha çıkma” diye bağırdı ve o anda düştüler. İki saat düştüler, iki saat daha.
Bundan sonra metin dağılıyor.[10]
Ähnliches Foto 
Zerdüşt geleneğinde
Zerdüstîlik dinin kurucusu ve peygamberi olarak bilinen Zarathustra / Zartoşt / Zerdüşt ya da gerçek adıyla Sipitama da Miraç’a yükselmiştir.
Önce onun peygamberlikle görevlendiriliş anlatısına değinelim ve Muhammed’e ilk vahyin gelişi rivayetlerine ne denli benzediğini görelim.
Rivayetlere göre Zerdüşt, tek başına sık sık, Daiti ırmağı kenarına giderek orada dua etmiş,  Tanrı, âlem ve yaratılmışlar üzerine derin düşüncelere dalmıştır. Zerdüşt, otuz veya kırk yaşlarında iken yine Daiti ırmağı kenarında böyle bir tefekkür, inziva ve ibadet esnasında, Vohumenah isimli bir melek, Tanrı Ahura Mazda’nın mesajını getirmiştir. Kendi ifadesine göre; o sadece meleği görmekle kalmamış, aynı zamanda onun öğrettiklerini de öğrenmiştir. Böylece o, kendisinin Ahura Mazda tarafından, dini tebliğ etmek için görevlendirildiğine inanmıştır. Zerdüştî gelenek,  Zerdüşt’ün görevinin otuz yaşında başladığını kabul eder. İlk vahiy de bu sırada gelmiştir. Günay Tümer ve Abdurrahman Küçük’ün ortaklaşa yazdıkları Dinler Tarihi kitabında Zerdüşt’ün peygamberliği ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir:
“Otuz yaşında ona peygamberlik verilmiştir. Taraftarlarıyla Aivitak Suyu kenarında halvete çekilmiştir. Halvete çekilişinin kırk beşinci gününde, Ürdi Behişt ayında, bir gece sabaha karşı Miraç’a çıkmış ve ruhanî yükselmenin sonuna varmıştır. Vohumenah (Behmen) denilen melek gelmiş, ona her şeyden elini çekmesini tembih etmiş ve onu cennete götürmüştür. Orada ona, feriştehler (melekler) hürmet etmiştir. Zerdüşt, sonra Ahura Mazda’nın huzuruna çıkmış ve “Hayır Dini”nin hükümlerini öğrenmiştir. Tanrı ona yıldızların ve gezegenlerin hareketinden haber vermiş, cennet ve cehennemi göstermiş, her şeyin ilmini öğretmiştir. Melekler sonra Zerdüşt’ün göğsünü yarmış ve içindekileri çıkarıp temizlemiş ve yerine koymuştur. Bundan sonra Ahura Mazda onu, insanları Hayır Dini’ne davet etmekle görevlendirmiştir. Zerdüşt, miraç yolculuğundan sonra maddi âleme, kendisine verilen kutsal kitap Avesta ile dönmüş ve getirdiklerini tebliğe başlamıştır.”
Görüleceği üzere Zerdüşt’ün peygamberlikle görevlendirilmesi, Tanrı katına yükselmesi hatta göğsünün yarılıp içinin temizlenmesi gibi konuların neredeyse birebir karşılığını İslamî anlatılarda Muhammed için de söz konusu edildiğini görmekteyiz. Bir bahs-i diğer olmakla birlikte yeri gelmişken belirtelim ki, Muhammed için de “şakk-ı sadr” yani göğsünün yarılıp temizlenmesi rivayeti vardır. Hatta Açıp Genişletme Bölümü /İnşirah Suresi’nin bu olayı anlattığı bile iddia edilmiştir. Gerçekte şakk-ı sadr diye bir hadise söz konusu değildir. Bu, tümüyle Zerdüştî kaynakların etkisiyle Muhammed’e yamanmış bir uydurmadan ibarettir.
Tıpkı Miraç gibi beş vakit namaz ritüelinin de Zerdüştîlik kaynaklı olduğunu iddia edenler vardır. Zira Kur’an’ın hiçbir yerinde açıkça beş vakit namazdan bahsedilmemektedir. Beş vakit namaz ayetler üzerinde yapılan bir takım yorumlarla çıkarılmaktadır.
İlginçtir ki kimi hadislerde geçen Sırat Köprüsü de Ardavirafname gibi Zerdüştî anlatılarda karşımıza çıkmaktadır. Anlaşılan o ki Zerdüştîlik İslam’ı bir hayli etkilemişe benziyor. Zerdüşt’ün tek Tanrı inancını / tevhidi savunan biri olmasından hareketle benzerlikleri doğal karşılamak da mümkündür. Bu durumda Zerdüşt’ün de gerçek bir peygamber olduğunu kabul etmek gerekir. Her peygamber gibi onunla ilgili olarak da pek çok hurafe uydurulmuş olabilir. Bu hurafelerin İslam’ı da etkilemiş olma ihtimali çok yüksektir. Nitekim verdiğimiz örnekler bunu ortaya koymaktadır.
Bildergebnis für zerdüst göge yükselme 
Bu arada Zerdüştiliğin İslam’dan yaklaşık 1200 yıl kadar önce zuhur ettiğini anımsatalım.
Özelde Miraç anlatısı genelde ise pek çok ritüel ve inanç üzerinden İslam ve Zerdüştîlik arasındaki bağlantı ve benzerlikleri daha net görebilmek için müracaat edilmesinde yarar olduğunu düşündüğümüz önemli kaynaklardan biri de Ardavirafname’dir.
Ardavirafname, Zerdüştî inanç ve ritüellerin unutulma tehlikesine karşı Zerdüştî din adamlarından Ardaviraf tarafından Sasanîler zamanında yazılmış yahut yazdırılmıştır. Ardaviraf’ın tam olarak hangi tarihler arasında yaşadığı tespit edilemese de Sasaniler döneminde ve İslam’ın doğuşundan çok önce yaşadığı bilinmektedir.
Büyük İskender’in ( Ölümü, M.ö. 323) İran’a saldırısının ardından Zerdüştî inanç ve ritüellerindeki zayıflamaya karşı dinin güç kaybını önlemek için din adamlarınca bir dizi toplantılar yapılır. Bu toplantılar sonunda Ardaviraf, Tanrı katına gitmesi için görevlendirilir. Ardaviraf bir sıra ritüelden sonra yedi gün yedi gece uykuya dalmış, bu sırada Tanrı katına yükselmiş, Cennet’i, Cehennem’i, Âraf’ı görmüş, son olarak da Yüce Allah’ın / Ahura Mazda’nın huzuruna varmıştır. Yedinci gün sonunda uyanmış / dünyaya dönmüş ve gördüklerini bilge bir yazıcıya yazdırmış ve böylece Ardavirafname meydana gelmiştir.
Anlaşıldığı üzere Ardavirafname’deki pek çok anlatım, Muhammed’in Miraç’ına sonradan eklemlenmiştir. Miraç anlatımlarının Peygamberin vefatından asırlar sonra Zerdüştî kaynaklardan alıntıyla oluşturulduğu çok nettir.
Zerdüstîlik dinin kurucusu ve peygamberi olarak bilinen Zarathustra / Zartoşt / Zerdüşt ya da gerçek adıyla Sipitama da Miraç’a yükselmiştir.
Önce onun peygamberlikle görevlendiriliş anlatısına değinelim ve Muhammed’e ilk vahyin gelişi rivayetlerine ne denli benzediğini görelim.
Rivayetlere göre Zerdüşt, tek başına sık sık, Daiti ırmağı kenarına giderek orada dua etmiş,  Tanrı, âlem ve yaratılmışlar üzerine derin düşüncelere dalmıştır. Zerdüşt, otuz veya kırk yaşlarında iken yine Daiti ırmağı kenarında böyle bir tefekkür, inziva ve ibadet esnasında, Vohumenah isimli bir melek, Tanrı Ahura Mazda’nın mesajını getirmiştir. Kendi ifadesine göre; o sadece meleği görmekle kalmamış, aynı zamanda onun öğrettiklerini de öğrenmiştir. Böylece o, kendisinin Ahura Mazda tarafından, dini tebliğ etmek için görevlendirildiğine inanmıştır. Zerdüştî gelenek,  Zerdüşt’ün görevinin otuz yaşında başladığını kabul eder. İlk vahiy de bu sırada gelmiştir. Günay Tümer ve Abdurrahman Küçük’ün ortaklaşa yazdıkları Dinler Tarihi kitabında Zerdüşt’ün peygamberliği ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir:
“Otuz yaşında ona peygamberlik verilmiştir. Taraftarlarıyla Aivitak Suyu kenarında halvete çekilmiştir. Halvete çekilişinin kırk beşinci gününde, Ürdi Behişt ayında, bir gece sabaha karşı Miraç’a çıkmış ve ruhanî yükselmenin sonuna varmıştır. Vohumenah (Behmen) denilen melek gelmiş, ona her şeyden elini çekmesini tembih etmiş ve onu cennete götürmüştür. Orada ona, feriştehler (melekler) hürmet etmiştir. Zerdüşt, sonra Ahura Mazda’nın huzuruna çıkmış ve “Hayır Dini”nin hükümlerini öğrenmiştir. Tanrı ona yıldızların ve gezegenlerin hareketinden haber vermiş, cennet ve cehennemi göstermiş, her şeyin ilmini öğretmiştir. Melekler sonra Zerdüşt’ün göğsünü yarmış ve içindekileri çıkarıp temizlemiş ve yerine koymuştur. Bundan sonra Ahura Mazda onu, insanları Hayır Dini’ne davet etmekle görevlendirmiştir. Zerdüşt, miraç yolculuğundan sonra maddi âleme, kendisine verilen kutsal kitap Avesta ile dönmüş ve getirdiklerini tebliğe başlamıştır.”
Bildergebnis für zerdüst göge yükselme 
Görüleceği üzere Zerdüşt’ün peygamberlikle görevlendirilmesi, Tanrı katına yükselmesi hatta göğsünün yarılıp içinin temizlenmesi gibi konuların neredeyse birebir karşılığını İslamî anlatılarda Muhammed için de söz konusu edildiğini görmekteyiz. Bir bahs-i diğer olmakla birlikte yeri gelmişken belirtelim ki, Muhammed için de “şakk-ı sadr” yani göğsünün yarılıp temizlenmesi rivayeti vardır. Hatta Açıp Genişletme Bölümü /İnşirah Suresi’nin bu olayı anlattığı bile iddia edilmiştir. Gerçekte şakk-ı sadr diye bir hadise söz konusu değildir. Bu, tümüyle Zerdüştî kaynakların etkisiyle Muhammed’e yamanmış bir uydurmadan ibarettir.
İlginçtir ki kimi hadislerde geçen Sırat Köprüsü de Ardavirafname gibi Zerdüştî anlatılarda karşımıza çıkmaktadır. Anlaşılan o ki Zerdüştîlik İslam’ı bir hayli etkilemişe benziyor. Zerdüşt’ün tek Tanrı inancını / tevhidi savunan biri olmasından hareketle benzerlikleri doğal karşılamak da mümkündür. Bu durumda Zerdüşt’ün de gerçek bir peygamber olduğunu kabul etmek gerekir. Her peygamber gibi onunla ilgili olarak da pek çok hurafe uydurulmuş olabilir. Bu hurafelerin İslam’ı da etkilemiş olma ihtimali çok yüksektir. Nitekim verdiğimiz örnekler bunu ortaya koymaktadır.
Özelde Miraç anlatısı genelde ise pek çok ritüel ve inanç üzerinden İslam ve Zerdüştîlik arasındaki bağlantı ve benzerlikleri daha net görebilmek için müracaat edilmesinde yarar olduğunu düşündüğümüz önemli kaynaklardan biri de Ardavirafname’dir.
Ardavirafname, Zerdüştî inanç ve ritüellerin unutulma tehlikesine karşı Zerdüştî din adamlarından Ardaviraf tarafından Sasanîler zamanında yazılmış yahut yazdırılmıştır. Ardaviraf’ın tam olarak hangi tarihler arasında yaşadığı tespit edilemese de Sasaniler döneminde ve İslam’ın doğuşundan çok önce yaşadığı bilinmektedir.
Büyük İskender’in ( Ölümü, M.ö. 323) İran’a saldırısının ardından Zerdüştî inanç ve ritüellerindeki zayıflamaya karşı dinin güç kaybını önlemek için din adamlarınca bir dizi toplantılar yapılır. Bu toplantılar sonunda Ardaviraf, Tanrı katına gitmesi için görevlendirilir. Ardaviraf bir sıra ritüelden sonra yedi gün yedi gece uykuya dalmış, bu sırada Tanrı katına yükselmiş, Cennet’i, Cehennem’i, Âraf’ı görmüş, son olarak da Yüce Allah’ın / Ahura Mazda’nın huzuruna varmıştır. Yedinci gün sonunda uyanmış / dünyaya dönmüş ve gördüklerini bilge bir yazıcıya yazdırmış ve böylece Ardavirafname meydana gelmiştir.
Anlaşıldığı üzere Ardavirafname’deki pek çok anlatım, Muhammed’in Miraç’ına sonradan eklemlenmiştir. Miraç anlatımlarının Peygamberin vefatından asırlar sonra Zerdüştî kaynaklardan alıntıyla oluşturulduğu çok nettir.[15]
Kabul etmeyen bazı isimler
Prof Dr İsrafil BALCI Sidre i Münteha,Miraç ve eski mitolojik bağlantılarını anlatmıştı.[6]
Mustafa Öztürk,Yasar Nuri Öztürk[12]ve Caner Taslaman`da gerçekçi bulmamışlardır.[11]
Ercüment Özkan`da detaylı bir şekilde anlatıyor.[13]
Mustafa İslamoğlu`da bu konuyu açıkladı.[14]
Bilimsel olarak, 
Gök katları Tropossfer, ozonosfer, stratosfer, mezosfer, iyonosfer, termosfer, ekzosfer olduğunu kabul edersek,15 km yükseklikteki stratosferde nefes almanın ve basınç'a dayanmanın imkansız olduğudur.
Mekke ile Mescid`i Aksa arası mesafe 1488 km`dir[8]
O dönemde bu mesafeyi bu kadar kısa sürede gidip dönmesi(3000 km) almasıda imkansızdır.
Burak denilen şey at değil de ışık hızının üstünde bir parçacık olsun kabul edelim.Peki peygamber? O'nun nihayetinde bir insan bedeniyle bu hıza ulaşması imkansız gözüküyor.Ayrıca bir binek üzerinde üstü açık o hıza ulaştığında vücut olarak ve ruhsal olarak sağlam kalması imkansız.Bir insanı ışık hızına ulaştırma teknolojisi günümüzde bile mümkün değil.Burak gibi bir binit (mitolojilerdeki Pegasus)şu ana kadar ispatlanamamıstır. Hicaz, Ürdün, Filistin ve İsrail'in önemli kısımlarında uçtuğuna dair hiçbir delil yoktur.Bu tür canlıların bir kanıtı yoktur.Van Allen kuşağındaki radyasyondan geçmesi içinde özel Astronot kıyafeti gerektirir.Eğer gök katların gezegenler olarak kabul edeceksek,o gezegenlerde hayat yoktur.Zira insan yaşamı için oksijen ve su gereklidir.Bahsedilen gezegenlerde yaşam izine rastlanamamıştır. Cennete dikey bir yükseliş düşüncesinin hiçbir anlam ifade etmediğini biliyoruz, çünkü göklerin üstünde, eskilerin inandığı başka bir alan değil, uzay mevcut.Hayatta olmayan peygamberlerin fiziksel mekanı söz konusu değil.
Termodinamik birinci yasasınada aykırı.Bu yasa "enerjinin korunumu" olarak da bilinir. Enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür. Bir sistemin herhangi bir çevrimi için çevrim sırasında ısı alışverişi ile iş alışverişi aynı birim sisteminde birbirlerine eşit farklı birim sistemlerinde ise birbirlerine orantılı olmak zorundadırDolaysıyla böylesine uzun bir yolculuk için gerekli olan enerjide nerden sağlandı
Felsefe olarak bakarsak,
Dine göre Allah zaten heryerdedir.Bu olaya göre Allah`a fiziki mekan sözkonusu olduğu gibi bir elçinin böyle bir iletişim için Cebrail bile mevcutken bu kadar zahmetli bir yolculuğa ihtiyacı varmıydı diye sorulabilir.Birde namaz pazarlığı konusu varki .50 vakit namaz kılacak bir insanın başka bir işle uğraşması mümkün değildir.Tüm gününü namazla geçirmesi gereklidir.Ayrıca Allah`la pazarlık yapmak?Böyle bir durumda Musa`nın akıl veren kişi olması son peygamberden daha akıllı olduğu düşüncesini doğurmazmı?Zira Musa`nın akıl vermesine gerek duymadan kendisi düşünüp teklif edemezmiydi?Ayrıca Kuran`da bu konudan bahsedilmiyor.O dönemlerde hayatta olmayan diger peygamberlerle konuşmasıda fiziki bir alan olmadığının ispatı.Aişe; Miraç gecesi peygamberin yatağının hiç soğumadığını yani yatağından hiç ayrılmadığını ifade ederek aslında Miraç hadisesinin kesinlikle bir rüya olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak,halüsnasyon,rüya veya mitolojilerin etkisiyle hayali bir mucize ekleyip dine inandırma çabası olduğu kalır geriye.

Kaynaklar,
1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Mira%C3%A7
2.https://sorularlaislamiyet.com/mirac-hadisesi-neden-kuranda-acikca-zikredilmemis-hikmeti-nedir-0
3.https://en.wikipedia.org/wiki/Ascension_of_Isaiah
4.http://www.pseudepigrapha.com/pseudepigrapha/AscensionOfIsaiah.html
5.http://dergipark.gov.tr/download/article-file/284328
6.https://www.youtube.com/watch?v=1LIk3UolABw#t%3D157
7.https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b5/Miraj_by_Sultan_Muhammad.jpg
8.https://www.google.de/maps/dir/Mekka+Saudi-Arabien/al-Aqsa-Moschee,+Jerusalem/@26.5322841,32.9135053,6z/data=!3m1!4b1!4m14!4m13!1m5!1m1!1s0x15c21b4ced818775:0x98ab2469cf70c9ce!2m2!1d39.8579118!2d21.3890824!1m5!1m1!1s0x150329c9c96f3a51:0x9d880658c9248aad!2m2!1d35.2357802!2d31.7760692!3e0?hl=en
9.https://tr.wikipedia.org/wiki/Burak
10. http://www.hayatinanlaminedir.com/islamiyetin-ve-kuranin-sumerlilerdeki-kokeni/
11.https://www.youtube.com/watch?v=-g-UIZQsPZ8
12.https://www.youtube.com/watch?v=E5gqRet4fQU
13.https://www.youtube.com/watch?v=PoOa9yK6Ds0
14.https://www.youtube.com/watch?v=xu_maFXs_B8
15.http://www.cemilkilic.com/makale-37-bir-efsanenin-yikilisi-mirac-ve-isra-gercegi.html
Tags

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.
Yorum Gönder (0)
Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !