Kim bu oğlancı padişahlar?
Gazeteci yazar Rıza Zelyut'un yeni araştırma kitabı "Osmanlı'da Oğlancılık" Kaynak Yayınları'ndan çıktı.[kaynak]
Zelyut, pek çoğu sümen altı edilen belge ve edebi eser ışığında Osmanlı toplumunu ve saray yaşantısını inceliyor ve kitabının önsözüne çalışması için şunu ekliyor: "Okuyun! Büyük Atatürk'ün Osmanlı sisteminden neden nefret ettiğini daha iyi anlayacaksınız."
Rıza Zelyut, kitabının "Padişahların Oğlancılığı" başlıklı bölümünde kimi padişahların şiirleri ve dönemin yazarlarının hatıratıyla oğlancı padişahların isimlerini açıklıyor...
İşte Rıza Zelyut'un "Osmanlı'da Oğlancılık" kitabından ilgili bölümler:
"Osmanlı padişahları, kendilerinin Bizans ve Acem imparatorlarıyla eş değerde olduklarını göstermek için, devlet protokolünü bu iki uygarlığın değerlerine dayamayı bir meziyet olarak görmüşlerdir. Elbette ki İran kökenli teşrifatın altında Arap imparatorluk geleneğinin etkisi de bulunmaktadır. Önceki dönemde bölgelerine hükmeden imparatorlardan hiç de geri olmadıklarını göstermek Osmanoğulları için itici bir güç olmuştur. Bu yüzden, eski saraylarda yer alan oğlancılığı da hiç düşünmeden içselleştirmişlerdir. Bu işin temelinin Yıldırım Bayezid zamanında atıldığı söylenmektedir. Vezir Çandarlı Ali Paşa'nın mahbub oğlanları, içoğlanı biçiminde saraya soktuğu, bu işe padişahı da alıştırdığı suçlaması hemen hemen bütün Osmanlı vakayinamelerinde yer alır. Manzum Tevârih-i Âl-i Osman'daki şu anlatım, devletin dönüştürülmesine ilişkin ilginç ipuçları vermektedir:
"Heman ki (ne zaman ki) Kara Halil oğlu Ali Paşa vezir oldu, fısk ü fücur (eğlence ve zina) ziyade oldu. Mahbub oğlanları yanına aldı, adını içoğlanı kodu. (…) İç oğlanına itten beter rağbet ederlerdi. İçoğlanına rağbet etmek Ali Paşa'dan kaldı. Heman Ali Paşa vezir oldu, onun zamanında danişmentler (din âlimleri) çoğaldı, begler kapısına geldiler. Her biri bir begin yanına geldiler. Her biri onlara yarayalım deyü tabiatlarına münasip cevap verdiler. Allah buyruğun peygamber kavlin terk ettiler."
Bu kaynakta, danişmentlere (okumuş din adamlarına) dayalı yeni Osmanlı hukuk ve din anlayışının, Allah'ın buyruğunu ve Peygamber'in kavlini terk etmek olduğu söylenerek çok ağır bir eleştiri yapılıyor. Sözü edilen dönem halk devletinden kopup devşirme devletine geçişi gösteren dönemdir. Bizans, Fars ve Arap devletlerinin düzeyinde olduğunu, hatta onları aştığını göstermek için Osmanlı sultanları bu önerileri büyük bir iştahla kabul etmişlerdir. Bu yeni sistem, halk ahlakıyla çelişse de egemenlik gücünün kuvvetlendiğini göstermesi açısından saray tarafından kabullenilmiştir. Sorunu, 1387-1406 yılları arasında başvezirlik (veziriazam) yapan Ali Paşa'yla sınırlamak yanıltıcıdır. Bu süreçte içoğlanı sisteminin padişahlar tarafından kuvvetle benimsendiğini görüyoruz. Bu dönem ayrıca sarayın haremlik ve selamlık diye ikiye ayrıldığı, kadınların harem kısmına sürgün edilerek oğlanların kadın saltanatına ortak edildiği bir dönemdir.
(...) Oğlancılık, kurucu kitleler arasında bilinmemektedir. Bu bağlamda devleti kuran Osman Bey'in 121 oğlancılıkla ilgisi yoktur. Gelenekten böyle bir şey taşınıp aktarılmamıştır.
Yıldırım Bayezid'den sonraki kısa bir kargaşa (fetret) döneminden sonra Osmanlı sarayı oğlancılığı geliştirerek sürdürmüştür. Çok büyük bir komutan olan Padişah II. Murat, oğlancılığı protokol kitabı olarak devlet sistemine sokmuştur. Çok içmesiyle ünlü olan bu padişah iyi bir şairdir ve şiirleri onun hoşgörüsünü ve zevke düşkünlüğünü pek açık yansıtır.
Sehî Bey, Tezkire (Heşt Behişt) adlı eserinde Sultan II. Murat'tan bir beyit aktarır. Bu Sultan, o beyitte içki içerken rakkas yani oğlan oynattığını yazmıştır.
Onun oğlu Fatih Sultan Mehmet de içoğlanı kullanmıştır. İşte bu oğlanlardan saki olarak kullanılan birisine Veziriazam Şair Ahmet Paşa âşık olunca kıyamet kopmuştur. Sehi Bey, Tezkire'sinde Ahmed Paşa'yı anlatırken bu olaya da değinmiştir. (...)"
Bu haberin detayı için,[kaynak]
Osmanlı’nın En Ünlü İçoğlanı
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Kırıkkanat bu konuda çok konuşulacak bir yazıya imza attı.
“Osmanlı’nın En Ünlü İçoğlanı”nı kaleme alan Kırıkkanat, Fatih’in babası olan Sultan Murat’ın “İçoğlanı”nı yazdı.
Osmanlıcada bu içoğlanların Kalleş, İbne, Süzgeç, Götveren lakaplarıyla ya da Kazıglu Bey diye anıldığını söyleyen Mine Kırıkkat, Çoğu Batılı tarihçinin uzun zaman anlam veremediği bu lakaplardan özellikle dördüncüsünün, Almanca sanılıp yüzyıllarca “Gotveren” diye söylendiğini hatırlattı.
İşte Mine Kırıkkanat’ın çok konuşulacak o yazısı:
“1442 yılında Osmanlı payitahtı Edirne, Sultanı ise Fatih’in babası İkinci Murat’tı.
Eflak Prensi Vlad Besarab, o yıl kardeşi Prens Güzel Radul’la (Radu cel Frumos) birlikte babaları Ejderha Vlad (Drakula) tarafından Osmanlı Sultanı’na rehin olarak Edirne Sarayı’na gönderildiğinde, sadece 11 yaşındaydı.(C. Michael Forsyth)[kaynak]
İki rehin prense Edirne’deki sarayda çok iyi davranıldı, ilerde Osmanlı’ya hizmet eğitimini de Sultan Murat’ın “içoğlanı” kadrosunda aldılar…
Ama Sultan’ın gözdesi Vlad’dı. Öyle ki genç prens sakalı bıyığı çıkıp “içoğlanı” kadrosundan emekli olunca; İkinci Murat kendisine 6 yıl süreyle duyduğu şefkatin karşılığını da cömertçe ödedi. 1448’de 17 yaşına basan Vlad’ı voyvoda unvanıyla bezeyip yanına bir ordu kattı ve Eflak tahtını fethe gönderdi.
***
Ama Osmanlı sultanları, her ne kadar aşk ile iş ilişkilerini birbirine karıştırsalar da enayi sayılmazlar… İkinci Murat da pek sevdiği Prens Vlad’ın kendisine bizzat verdiği “içoğlanı” eğitimine hoşlanarak mı, yoksa dişlerini sıkarak mı katlandığından pek emin değildi. Vlad’ı Eflak’a voyvoda gönderirken, kardeşi Güzel Radul’u rehin tutarak Osmanlı’ya bağlı kalmasını sağlama aldı.
Ne var ki Vlad Besarab, önce velinimetinin ordusuyla alıp iki ay sonra yitirdiği, ardından tekrar oturduğu Eflak tahtına iyice yerleşip, kaidesini artık güvencede hissettiği an… Rehin kalan kardeşi Radul’u gözden çıkararak Osmanlı’ya isyan bayrağını çekti.
Artık 31 yaşındaki Eflak Voyvodası Vlad’ın başkaldırdığı payitaht İstanbul olup, sahibi de “enfiye kutusunda kurutulmuş gül yaprakları koklamayı pek seven” Fatih Sultan Mehmet’ti.
***
Prens Vlad, 1462 başından itibaren İstanbul’dan gelip de karşısında sarığını çıkarmayı reddeden tüm elçi ve ulakların sarığını kafalarına çiviyle çaktırdı. Tuna boylarına ordu kaldırıp 30 binden fazla Osmanlıyı kazığa geçirdikten sonra Eflak ve Boğdan’da Romence “Kazıklı” anlamına gelen Tepeş lakabını aldı.
Osmanlıcada ise çocukluğunda maruz kaldığı tacize gönderme yapan Kalleş, İbne, Süzgeç, Götveren lakaplarıyla ya da Kazıglu Bey diye anılıyordu. (Kaynak: Matei Cazacu, “Prens Drakula’nın Tarihi”, Droz, 1988)
Çoğu Batılı tarihçinin uzun zaman anlam veremediği bu lakaplardan özellikle dördüncüsü, Almanca sanılıp yüzyıllarca “Gotveren” diye söylendi!
Fatih Sultan Mehmet, babasının eski gözdesinin uçan kaçan Osmanlı’dan kazıkla çıkardığı “içoğlanlığı” hıncını öğrenince gazaba gelip, Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’e karşı düzdüğü ordunun başına kimi geçirdi biliyor musunuz? İçoğlanıyken aldığı eğitime sadakat gösteren rehin kardeşi, Güzel Radul’u.
***
Osmanlı ordusu Eflak’ı aldı, Güzel Radul 15 Ağustos 1462’de voyvodalık tahtına oturdu ama, kazıkçı kardeşini ele geçiremedi. Vlad Tepeş, sığındığı Macarlar tarafından esir alındı. 12 yılın sonunda serbest bırakıldığında, yine Eflak’a dönüp 1476’ya kadar voyvoda olarak hüküm sürdü. Aralık ayında Osmanlı ordusuyla girdiği savaşta öldürüldü ve 300 askeri kazığa geçirilirken, Vlad’ın kesilen kafası Fatih Sultan Mehmet’e gönderildi.
Ama Vlad Tepeş’in ardında bıraktığı kazıklı ve kanlı efsane, 1897 yılında Bram Stoker’a, kurgusal romanı Drakula’daki ölümsüz kont, ancak kalbine kazık çakılarak yok edilebilen vampir karakterini esinledi. Romanya’nın Transilvanya bölgesi, Francis Ford Coppola başta olmak üzere romanın sinemaya uyarlandığı pek çok filmle birlikte dünyada Kont Drakula’nın ülkesi olarak tanındı.” (Mine Kırıkkanat/ Cumhuriyet)[kaynak]
Civelek taburu
Sefere çıkan ve bazen iki yıl boyu kışlasına dönemeyen yeniçerilerin seferde uslu durmasını sağlayan civelek taburu mevcuttu. Bu taburlarda tüysüz feminen gençler adeta seks köleliği yapardı.Dahası yeniçeriler adı konmamış bir evlilik yaparcasına taburdaki civelekleri sahiplenirdi, başkasıyla ilişki halinde cinayetle ve hatta toplu katliamla sonuçlanan büyük kavgalar çıkardı. osmanlı kentlerinde adım başı bulunan hamamların neredeyse tamamında para karşılığı seks yapan eşcinsel tellaklar vardı. Bazıları bu durumu özgürlük, hoşgörü vs. zannedebilir; aksine, osmanlı'da erkek çocuklarına tecavüz alışıla gelmiş bir vakaydı ve bu bahse konu olan kişiler maalesef geçmişinde tecavüz hatırası bulunan kişilerden oluşmaktaydı ekseriyetle.[kaynak]
Kitap Toplatıldı ancak...!!!
Önce Rıza Zelyut'un 'Osmanlı'da Oğlancılık' kitabı için 'muzır neşriyat' kararı verildi.[kaynak]
Daha sonra ise Kaynak Yayınları, “Osmanlı’da Oğlancılık” kitabının toplatılıp sakıncalı ilan edilmesine karşı açtığı davayı kazandı. Mahkeme, kitaptaki bilgilerin Osmanlı belgelerine dayanmasını gerekçe gösterdi.[kaynak]
Murat Bardakçı`nın 2006 yılında hürriyet gazetesindeki yazısında"Gay’ler eskiden esnaftan sayılır ve padişahın huzurunda yapılan resmi geçitlere bile katılırlardı. Osmanlı İmparatorluğu'nda seks işçisi eşcinsellere
"hîz oğlanı" denir ve "hîz"ler devlet tarafından kayıt altına
alınırlardı. Hayatını bu işten kazanan erkekler "defter-i hîzán" adlı kütüğe yazılırlardı."[kaynak]
Kaynaklar
1.https://www.kaynakyayinlari.com/osmanli-da-oglancilik-p364159.html
2.https://odatv.com/kim-bu-oglanci-padisahlar-0712161200.html
3.https://odatv.com/osmanlinin-en-unlu-icoglani-0912121200.html
4.https://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu%27nda_e%C5%9Fcinsellik
5.https://tr.sputniknews.com/kultur/201802271032423165-riza-zelyut-osmanlida-oglancilik-muzir-nesriyat/
6.http://sendika63.org/2018/12/osmanlida-oglancilik-kitabina-beraat-gerekce-osmanli-belgelerine-dayaniyor-524244/?fbclid=IwAR0phJ4VfFF68caXdsfYlUGg-YdWWhV2koncdQKA99n5m2ZyTihk9RLirAI
7.http://www.hurriyet.com.tr/gay-ler-eskiden-esnaftan-sayilir-ve-padisahin-huzurunda-yapilan-resmigecitlere-bile-katilirlardi-4985167
8.https://forsythstories.com/2015/05/26/draculas-gay-shame-historian-finds-skeleton-in-vlads-closet-2/