Canlılığın başlangıcından beridir
tüm canlılar evrimleşmektedir. Haliyle insan vücudu da bir evrimsel
süreçten geçtiği için bu süreçten kalıntıları görebiliyoruz. Kimi
yapılar daha spesifik bir yapıya bürünürken, kimi yapılar kullanılmadığı
için zamanla körelmiş veya sadece desteklik sağlar hale gelmiştir.
Vücudumuzda evrimin izleri çokça bulunuyor fakat burada daha ayırt edici
olanları inceleyeceğiz.
1) Plica Semilunaris

Temelde 2 göz kapağımız bulunurken
(Superior/Inferior Tarsal Plate) biyolojik atalarımızdan kalma 3.bir göz
kapağımız da mevcut. İnsanlarda bu yapı oldukça küçükken, balık
sürüngen ve kuşlarda daha büyük ve işlevsel olduğu görülmekte. Bu yapı
hayvanlarda gözü koruyan bir zar şeklinde iken, insanlarda
konjonktivanın yarım ay şeklinde kıvrılması ile oluşur ki bu da zaten
kelime anlamıdır. Bugün temel işlevini kaybetmiş bir şekilde vücudumuzda
bulunan bu yapı yalnızca destek sağlar hale gelmiştir. Taşıdığı bol
miktarda bez ile gözü koruyucu sıvı üretir.
2) Apandis (Apendiks)

Eski insanların ve insansıların
(antropit) bol bitki ve bitki kökü tükettiği biliniyor. Apandis adlı
yapının bitkilerde bulunan selüloz adlı yapının ve çiğ etin
sindirilmesinde rol oynadığı ancak zamanla ateşin keşfiyle ve beslenme
şeklimizin değişmesinin bu yapının işlevinin değiştirdiği düşünülüyor.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar tamamen işlevini yitirmediği ve
sindirim için yararlı bakterilere ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
3) Auricularis Kasları

Birçok memelide bulunan bu kaslar kulağın
etrafında bulunur ve kulağın sesin geldiği yöne doğru dönmesini sağlar.
Diğer memeli canlılarda özellikle de kedilerde kulakların gayet iyi
döndüğünü görmüşsünüzdür ve sebebi bu kaslardır. Ancak insanlarda
bulunan bu kas , insanların büyük çoğunluğu tarafından kullanılamamakta
ve kullananlarda ise yalnızca kulağı birkaç cm hareket ettirmekle
kalmakta. Yani kulağı sesin geldiği yöne doğru hareket ettirmek
insanlarda mümkün değil. Biyologlar bu kasların asıl görevinin tehlike
anında avcıdan kaçabilmek veya avlanırken avın yerini daha iyi tespit
etmek olduğunu söylüyor.
4) Arrector Pili Kasları

Kıl ve tüylerin köklerinin yanında
bulunan bu kasın temel görevi kasılarak tüyleri dikleştirmek ve
kabartmaktır. Bu sayede sıcaklığın ayarlanması, kabarık tüylerle kavgada
rakibi korkutulması sağlanır. Kış mevsiminde göğsündeki tüyleri kabaran
güvercinleri, veya başka bir kediyle kavga eden kedideki
kılların/tüylerin nasıl kabardığını, aşırı korktuğumuzda veya
heyecanlandığımızda vücudun bizim tehlikede olduğumuzu düşünerek
tüylerimizi nasıl dikleştirdiğini görmüşsünüzdür. Vücudumuzdaki minik
tüylerin kabarması ne karşıyı korkutmaya ne de sıcaklığın korunmasına
yardımcı olmadığı bilindiği için bu kası da körelmiş organlar
kategorisine ekleyebiliriz.
5) Plantaris Kası

Bu kasın temel görevi nesneleri ayakla
tutabilmeyi sağlamaktır. Özellikle maymunlarda gelişmiş olan bu kas
sayesinde , maymunlar ayaklarını elleri kadar iyi kullanabilmektedir.
Ancak insanlarda evrimsel süreçte ayakta yürüme yüzünden ayağın daralıp
uzaması ve ayakla cisimleri tutma ihtiyacının olmaması bu kası
köreltmiştir. Vücutta cerrahi müdahalelerle yedek doku olarak
kullanılabilmektedir. Yaklaşık olarak insanların %9-10 u bu kas olmadan
doğarlar.
6) 20 Yaş Dişleri

Eski insanlar bitki ağırlıklı
besleniyordu ve selüloz sindirimi zor olduğu için bitkileri özellikle de
köklerini çok iyi parçalamaları gerekiyordu. Kimi memeliler selülozu
sindirme sorununu geviş getirerek(ör:Deve) kimi memeliler
bağırsaklarında selüloz sindiren bakterilerle mutualist ilişki
kurarak(ör:İnek) çözdü. İnsanlarda ise bu sorun güçlü bir çene ile
selülozu elinden geldiğince öğüterek aşılmaya çalışılmıştır. Zamanla
beslenme şeklimiz değişti ağız ve çene küçüldü, böylece en arkada
bulunan üçüncü azı dişlerimiz olan 20lik dişlerimiz işlevsiz hale geldi.
Günümüzde 20lik yaş dişleri çabuk çürüme , diğer dişleri sıkıştırma ve
çıkarken ağrı yaptığı için genelde çekiliyor. Bazı insanlarda bu diş
ömrü boyunca hiç çıkmıyor.
7) Kuyruk Sokumu Kemiği

Bu kemik bize kuyruklu atalarımızdan
miras kalmıştır. Kuyruk ağaç gibi dengenin önemli olduğu yerlerde çok
önemli bir yapı olduğundan ağaçlarda değil de artık yerde yaşayan
atalarımız sayesinde bu organ körelmiştir fakat kemik yapısı hala
durmaktadır. Çünkü kuyruğa ihtiyacımız olmasa da kuyruk sokumuna hala
ihtiyacımız var. Otururken ve oturup arkaya yaslanırken desteklik
sağlıyor.

Ayrıca insan embriyosunda 4.haftadan
itibaren kuyruk oluşur, 5.haftada en uzun halini alır ,8.hafta iyice
küçülmüş olup planlı hücre bölünmeleriyle (kuyruk apoptisi) kuyruk
kaybolur. Bazı mutasyonlar yüzünden kuyruklu doğan insanlar günümüzde
mevcuttur.
Referanslar
- Donovan, D. J., & Pedersen, R. C. (2005). Human Tail with Noncontiguous Intraspinal Lipoma and Spinal Cord Tethering:Case Report and Embryologic Discussion. Pediatric Neurosurgery,41(1), 35-40. doi:10.1159/000084863
- Safi, H., Kheirkhah, A., Mahbod, M., Molaei, S., Hashemi, H., & Jabbarvand, M. (2016). Correlations between histopathologic changes and clinical features in pterygia. Journal of Ophthalmic and Vision Research,11(2), 153. doi:10.4103/2008-322x.183917
- Ghighi, M., Llorens, A., Baroukh, B., Chaussain, C., Bouchard, P., & Gosset, M. (2017). Differences between inflammatory and catabolic mediators of peri-implantitis and periodontitis lesions following initial mechanical therapy: An exploratory study. Journal of Periodontal Research. doi:10.1111/jre.12483
- Boiko, N. V. (2017). Objective tympanophonia caused by myoclonus of the auricular muscles. Vestnik otorinolaringologii,82(3), 80. doi:10.17116/otorino201782380-83
Evrime inanmayanlarin hala bulundugu bir dünyada yasiyoruz.Ama gercekler ortada.
YanıtlaSil