Akupunkturun Tarihi
Akupunktur m.ö. 11. yüzyıldan sonra yaygın olarak kullanılan bir tedavi metodu olarak biliniyor. akupunkturun uygulanışı hakkındaki en geniş ilk bilgi çin'de savaşan eyaletler döneminde (m.ö. 475-221) yazılan huangdi nei jing adlı tıbbi risalede verilmektedir. Eserde hem dönemde uygulanan teknikler hem de kadim dönemden aktarılan bilgiler yer almaktadır.Doğu ve Batı Tsin hanedanlıkları döneminden (m.s.265-420) güney ve kuzey hanedanlıkları (m.s.420-589) dönemine değin akupunktur uygulaması yaygınlaşarak gelişmiş ve bu dönemde kaleme alınan zhen jiu jia yi jing adlı kitapta akupunkturda kullanılan meridyen noktalarının tam yeri ve isimleri belirlenmiştir. Kitapta ayrıca her bir noktanın özellikleri ve diğer noktalarla ilişkisi ile manipülasyon metotları da anlatılmıştır.
akupunktur ve vücut haritaları(?)[7]
Akupunkturu uygulayanlar kulakta, ayakta ve elde vücudun genel bir haritası olduÄŸunu varsayarlar. Bu vücut noktalarına iÄŸnelerle basınç ve zayıf aÄŸrılar verilerek hastalığın düzeltilebileceÄŸi düşünülür. Akupunktur felsefesinde ise iÄŸneler vücudun enerji geçiÅŸlerinde olan tıkanıklıkları açmak için kullanılmaktadır. Fakat m.ö 200’lerde uygulandığı söylenen bu tedavi metodunun, vücut enerjisi ve yollarını neye göre bulup haritalandırdığı kocaman bir meçhuldür. O tarihlerde el haricinde vücut enerjisinin ölçülebileceÄŸi bir metod olmadığına göre ellerimize ve hislerimize dayalı bir tedavi biçiminden bahsetmek doÄŸru olur. Buradan yola çıkarak haritalar ve enerji geçiÅŸ noktalarında tamamı hayalidir. Kulakta, el ve ayakta vücut haritasının olduÄŸu varsayımının inandırıcı hiçbir yönü yoktur.
Türkiye’de de akupunktur uygulayan pek çok uzman var. Hatta bunlardan çoÄŸunun saÄŸlık bakanlığı sertifikası da var. Bu sertifikaların neye göre verildiÄŸi meçhul. Akupunktur yönteminin doÄŸru ve uygulanabilir bir metod olup olmadığı tartışma konusudur ve tıbbi olarak ispata muhtaç bir yöntem olduÄŸu da ortadadır. internette küçük bir gezintiyle anlaşılıyor ki akupunkturla ÅŸu hastalıklar tedavi edilebiliyor: alerji, artrit, astım, mesane ve böbrek sorunları, göğüs büyütme, bronÅŸit, soÄŸuk algınlığı, kabızlık, kozmetik, depresyon, ishal, baÅŸ dönmesi, ilaç bağımlılığı (kokain, eroin), epilepsi, yorgunluk, kısırlık, fibromiyalji, grip, jinekolojik bozukluklar, baÅŸ aÄŸrısı, yüksek tansiyon, sıcak basması, migren, mide bulantısı, nokturnal enürezis (gece yatak ıslatma), aÄŸrı, felç, travmatik stres bozukluÄŸu sonrası, siyatik, cinsel iÅŸlev bozukluÄŸu, sigara, stres, inme, tendinit, görme problemleri... Liste daha da uzatılabilir.
Milyonlarca insan akupunktura inanıyor ve gerçekte hiçbir anlamı olmayan o noktalara iğneler batırılarak tedavi olunabileceğini düşünüyor. hatta tedavi bile oluyorlar. Önümüzde iki seçenek var; ya milyonlarca insan büyük bir yanılsama içinde ya da bu metod gerçekten etkin. Akupunkturun gücü hiç kuşkusuz binlerce yıldır uygulanıyor olmasında gizli.
Plasebo etki = akupuntur mu yoksa?
Kulağın ya da ayağın anatomik, histolojik yapısı incelendiÄŸinde enerji geçiÅŸ noktaları olmadığı gibi kas, kan damarları, sinir ve lenfatiklerle örülü bir sistem olduÄŸu görülür. Vücutta Akupunkturcuların, Türkiye’de de bazı tıp doktorlarının düşündüğü gibi enerji geçiÅŸ noktaları gibi haritalar, bölümler falan yok. Benim kiÅŸisel kanım iÄŸnelerin yerlerinin hiçbir önemi olmadığıdır. asıl etki hastanın iÄŸnelerden fayda göreceÄŸini ummasında gizlidir.
insanın bir ilacı aldıktan veya söz gelişi kırmızı acı biber yedikten sonra ateş basması, bir bardak votka içtikten sonra kendini iyi hissetmesi çok normal bir şeydir. Hele de kişiye inandırıcı, kulağa hoş gelen sözler söylenmesi, etkiyi daha da artırır. endorfin hormon salınımını arttırır. Bu duruma plesebo etki diyoruz. Bilinen bir gerçektir ki herhangi bir hastalık öldürücü değilse, belli bir periyot sonunda düzelir, ateş varsa düşer, ağrı varsa kesilir. Bu doğal bir süreçtir. Özellikle doktorların sık yaptığı bir hata olarak viral kökenli hastalıklarda bakterilere etkili antibiyotiklerin verilmesi halinde, verilen ilacın motivasyonuyla ve psikolojik etkilere bağlı olarak hastalar kendilerini iyi hissetmektedirler. Hatta bazen hastalık çok daha kısa zamanda düzelmektedir.
Pavlov’un klasik koÅŸullanma ilkesi, plesebo etkisini çok iyi açıklamaktadır. Köpek deneyinde yaratılan koÅŸullanma baÅŸka bir ÅŸekilde modern ya da geleneksel tıpta benzer ÅŸekilde yaratılmaktadır. şöyle ki doktorlar beyaz ya da yeÅŸil önlük giyerler, özel ve anlaşılmaz bir dil konuÅŸurlar, özel araçlar kullanırlar ve hasta karşısında teatral bir gösteri yaparlar. Yani hastayı kendini iyi hissetmesi için koÅŸullarlar. Aynı yöntem hatta daha ÅŸatafatlı bir ÅŸekilde, akupunktur yapanlar tarafından uygulanmaktadır. iÄŸneler, enerji noktaları, binlerce yıldır uygulanıyor oluÅŸu plesebo etkisi yarattığı gibi; akupunktur uygulamasını güvenilir olarak kabul edilen, üstünde beyaz önlüğü de olan tıp doktorları tarafından yapılması inandırıcılığı daha da artmakta ve plesebo etkisi katlanmaktadır.
Bilim ne diyor?
Dünyada değişik ülkelerde pek çok araştırmacı akupunktur yöntemi üzerine birçok araştırma yapmıştır. Hastalar üzerinde yapılan yanlış akupunktur uygulamasıyla gerçek akupunktur uygulamaları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.[3]Akupunkturun tarihi de uydurma ve hurafelerle doludur. Böyle bir mit yaratılmak için özel tasarlanmış gibidir. Örneğin m.ö. 200'lerde bir mezardan akupunktur iğneleri zoraki (!) çıkartılmıştır. ilk kullanılan iğnelerin kemik ve taştan olduğu da bilinmektedir. Her ne kadar akupunktur uygulamasının geleneksel çin tıbbının bir parçası olduğu söylense de esasında akupunktur sözcüğü çince değil, latincedir ve iğneyle dikmek manasına gelir.
Dualarla tedavi edilen siğiller, depresyon nöbetleri, içki ve sigara bırakma yönteminin başka bir versiyonu da kanımca akupunkturdur. her ne kadar modern tıbbın pek çok hatası, eksiği ve yanlış uygulamaları olsa da; sonuçta bilimsel metotlar kullandığı için eleştirel bakışı vardır. Analitik olduğu için sorgulayıcı ve düzelticidir. Bilimsel bilgi elbette mutlak değildir. Yine de bilim bizim için her zaman en değerli yol gösterici olmalıdır.
Almanyadaki Araştırma
Almanya’daki saÄŸlık sigorta kurumları tarafından gerçekleÅŸtirilen en büyük akupunktur araÅŸtırması ilginç bir ÅŸekilde sonuçlandı: Akupunktur iÄŸneleri gerçekten de iÅŸe yarıyor, ama bunların nerelere batırıldıklarının hiç önemi yok. Öyleyse akupunktur tedavisi sadece telkin edici bir etkiye mi dayanıyor?
Çok sayıda sağlık sigortası kurumunun isteği üzerine akupunkturun
gerçekten etkili olup olmadığını açıklayacak Gerac araştırması ("German
acupunctur trials") bugüne değin yapılan en kapsamlı bilimsel
araştırmaydı. Araştırma çerçevesinde hastalar üç gruba ayrıldıktan sonra
birinci grup Çin’deki özgün akupunktur terapisiyle, ikinci grup
"rasgele" batırılan akupunktur iğneleriyle, üçüncü grup standart tedavi
uygulanmış. [1]
Kronik sırt ağrısı ve diz ağrısına yönelik ilk
tedaviler hem akupunktur tedavisinden kuÅŸku duyanlar hem de bu tedavi
yöntemine inananları rahatsız edecek şekilde sonuç verdi. Akupunktur
standart terapilerden çok daha etkili, ama uyduruk akupunktur tedavisi
de en az özgün akupunktur kadar etkili. [2]
O halde iÄŸnelerin
nerelere batırıldığının önemi yok mu? Gerac araÅŸtırması, Çin’in Yin-Yang
felsefesini yalanlamış olmuyor mu? Sonuçlar öte yandan tıp için de
utanç verici değil mi?
Başarı oranı
Åžimdi bel
ağırsı örneğine bakalım: Altı ay süren ilaç tedavisi ve 10-15 saat süren
masaj veya jimnastik sonucunda hastaların sadece dörtte biri
ağrılarından kurtulmuş veya daha rahat hareket edebilecek duruma
gelmişler. Oysa 10-15 seanslık "gerçek" akupunktur tedavisindeki başarı
oranı neredeyse %50 idi. Fakat "uyduruk" akupunktur tedavisi de
neredeyse "gerçeği" kadar başarılı olmuş.
Peki bu ilginç
araştırma sonuçları ne şekilde açıklanabilir? Akupunktur sadece telkin
edici bir etkiye yani Placebo (etkisiz ilaç) etkisine mi dayanıyor ?
Kimi
uzmanlar araştırmanın başarısını sonuçların yorumlanış şekliyle ilgili
olduğunu söylüyorlar. Her ekip kendi açısından bir başarı yakaladığında
sonuçları o yönde yorumlayabilir. Ve böylece bazıları akupunktur tıbbi
tedavilerden çok daha etkili olduğuna inanır diyor kimi uzmanlar.
Önemli
olan diğer bir noktada akupunktur tedavisi gören hastaların
doktorlardan daha fazla ilgi görmüş olması. Bu durum standart terapi
görenlerde huzurluk yaratmış olabilir deniyor. Öte yandan akupunktur
etkisinin altı aydan daha uzun bir süre kalıcı olup olmadığını henüz
kimse bilmiyor.
Hangisi iyi?
Gerek Çin’de gerekse
Çin’in dışında birbirinden farklı çok sayıda akupunktur geleneÄŸi var.
Örneğin genelde kör terapistler tarafından uygulanan Japon
akupunkturunda Çin akupunkturuna kıyasla çok daha etkili uyarımlar
harekete geçirilmekte.
Batıda "Geleneksel Çin Tıbbı" ve
akupunktur olarak öğretilen ise gerçek akupunktur geleneğinden çok uzak.
4000 yıllık olduğu söylenen Çin Tıbbı kavramı, Çin tıbbını "ihracat
aracı" olarak keşfeden Maocular tarafından üretilmiştir.
Çeşitli
akupunktur yöntemlerinden hangisinin en iyisi olduğu bilimsel olarak
açıklanamamakta. O halde hastaya zarar vermediği sürece doktorun hangi
akupunktur türünü uyguladığı önemli değil.
Ayrıca etkili olanın
sadece iğnenin batması olduğunu gösteren kanıtlar da var. Bu durumda
meridyenlerle ilgili tüm teoriler ve "elementlerin dengesi" de sadece
felsefe olsa gerek. Örneğin son ağrı araştırmaları, cilde batırılan her
iğnede, ağrıyı önleyebilecek uyarı maddelerinin salgılandığını
göstermiştir.
Tahminlere göre telkin edici etki de önemli bir
rol oynamakta. Bochum Üniversitesi ağrı terapisti Michael Zens, tüm
invaziv tedavilerinin doktor ve hasta arasında geçen bir mahremiyet
olduğunu dolayısıyla da daha çok ağrı terapilerinde çok etkili olduğunu
söylüyor. Placebo araştırmalarıyla da gerçekten etkisiz iğnelerin,
etkisiz haplardan daha iyi etkidiği kanıtlanmıştır.
Spiegel’e
göre 44/2004) son araştırma akupunktur uzmanlığını da tartışmaya açacağa
benziyor. Çünkü en iyi eğitimi almış uzmanların daha başarılı olduğu
kanısı yeni sonuçlarla geçerliliğini yitirmiş oldu.[5]
Birde ABD deki bir arastirma
yöntemin bazı kronik ağrıların tedavisinde etkili olabildiğini gösterdi.
Bunun yanısıra, yaklaşık 18 bin kişi üstünde yapılan klinik denemelerin
sonuçları karşılaştırıldığında, tedavinin, akupunktur tedavisi
görmemeye ya da sahte akupunktura kıyasla çok yararlı olmadığını
gösterdi.
ABD’deki Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi’nden
Andrew J. Wickers ve ekibi, daha önce toplam 17.922 hasta üzerinde
yapılmış olan 29 denemenin yayımlanmış sonuçlarını derledi. Yapılan
denemelere, ABD, Ä°ngiltere, Almanya ve Ä°spanya ve Ä°sveç’ten katılan
hastalarda boyun ağrısı, eklem ağrısı, kronik baş ağrısı ve omuz ağrısı
şikayetleri vardı.
“Akupunktur, kronik aÄŸrıların tedavisinde
akupunktur kullanmamaktan ya da sahte akupunkturdan daha etkiliydi”
diyen Vickers, “Yapılan denemeler, akupunkturun plasebodan daha fazlası
olduğunu gösterse de, gerçek ve sahte tedavilerin etkileri arasında çok
fazla fark yok. İğne batırmanın spesifik etkileri dışındaki etkenler de
akupunkturun tedavi edici yanına katkı saÄŸlıyor” diye ekledi.[4]
Denemelerdeki
sahte akupunktur tedavileri, iğneler yeterince derine batırılmayarak ya
da deriyi delmek yerine iğnenin, iğneyi batıran aletin içine kaçması
sağlanarak gerçekleştirildi. Diğer sahte denemelerde ise hastalar
elektrikle uyarıldı.
Boyun ağrısı, eklem ağrısı ve kronik baş
ağrısı için gerçek tedavi görenler ile sahte tedavi uygulananların,
tedavi sonrasındaki ağrı seviyesi sırayla karşılaştırıldığında 0.23,
0.16 ve 0.15 standart sapma farkı elde edilmesi, gerçek tedavinin daha
etkili olduğunu gösterdi.
Gerçek tedavi görenlerin tedavi
sonundaki ağrıları, tedavinin başındaki ağrılarına kıyaslandığında ise
stardart sapmalarda 0.55, 0.57 ve 0.42 fark olduğu görüldü. Bunun
sonucunda araştırmacılar, akupunkturun, kronik ağrı çekenlerin
başvurabileceği uygun bir tedavi yöntemi olduğu sonucuna vardı.
Exeter
Üniversitesi tıp bölümünde fahri profesör olan Edzard Ernst, yapılan
çalışmanın akupunkturun etkisinin şaşırtıcı ve açık bir şekilde plasebo
etkisine dayandığını gösterdiÄŸini ifade etti: “Gerçek ve sahte
akupunktur tedavilerinden elde edilen sonuçlar arasındaki farklar çok
küçük ve klinik açıdan dikkate alınamayacak kadar önemsiz...”[6]
“Daha
da önemlisi, bu farklar büyük ihtimalle, deneyin uygulayan terapistleri
koşullandırmasından kaynaklanıyor. Bazı araştırmalar, terapist ve hasta
arasındaki sözlü veya sözlü olmayan iletişimin iğne batırma işleminden
daha önemli olduğunu göstermişti. Bunun gibi etkenler de hesaba
katıldığında, akupunkturun kronik ağrılar üstünde etkili olduğu kanısı
tamamen yok olabilir.”
Kaynaklar,
1.https://www.sciencedirect.com/topics/pharmacology-toxicology-and-pharmaceutical-science/german-acupuncture-trials
2.https://en.wikipedia.org/wiki/German_acupuncture_trials
3.https://www.skeptic.com/eskeptic/08-10-08/
4.https://www.mskcc.org/blog/clinical-trials-analysis-finds-acupuncture-effective-treating-chronic-pain
5.http://www.spiegel.de/spiegel/print/d-32565481.html
6.http://edzardernst.com/2013/02/acupuncture-placebo/
7.http://www.biblio.nhat-nam.ru/Huang_Di_Nei_Jing_Su_Wen-Unschuld-Tessenow-1-2.pdf