Eski Türk toplumlarında
da ejderhaların var olduğu inanışı yer almaktadır. Fakat Türkler,
ejderha kelimesi yerine evren kelimesi kullanılırdı. Yusuf Has Hacib'in
yazdığı "Kutadgu Bilig" adlı eserinde "Evren" İsimli ejderhanın
tasvirleri bulunmaktadır.
Ayrıca Türk mitolojisinde "yelbeğen" isminde yedi kafalı yılan ejderha
arası bir yaratığa da rastlamaktayız. Hatta Altay Türkleri ay
tutulmasını, Yelbeğen'in ayı yemesi ile açıklıyorlardı.
Büyük Hun İmparatorluğunun bayrağında ise ejderha motifi yer almaktadır.
12 Hayvanlı Türk Takviminde de 12 hayvandan biri ejderhadır.
Türk efsanelerine göre ejderhalar ormanlarda ve nehir kenarlarında
yaşıyorlardı. Köyleri basıp insanları ve hayvanları yiyen istediği zaman
nehirleri kurutan bu yaratık, Türk efsanelerinde ve Türk Mitolojisinde
kötü bir varlık olarak kabul görmüştür.
Göktengri inancının var olduğu yıllardaki efsanelerde ejderhalar Türk
kahramanları tarafından öldürülürken İslâmiyet sonrasında anlatılan
hikayelerde genellikle ejderhalar Allah tarafından taşa
dönüştürülmüştür. Ülkemizde ejderhaya benzeyen kaya yapıları ve bu
yapıların eskiden ejderha olduğu gibi hikayeler bulunmaktadır.
<b>Kaynak</b>: <a href='https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi'>https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi</a>
<b>Kaynak</b>: <a href='https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi'>https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi</a>
Türk Mitolojisindeki Ejderha
Ejderha motifi Türklere muhtemelen çinden gelen bir motiftir.Ayrıca Hunların “Yatan Ejderin Beldesi” veya din merkezleri ve başkentleri olan “Ejderin Şehri (Lung-ch’eng)” gibi şehir adlarından ejderha etrafında çok erken dönemlerde bir kült oluşturulduğu ve bu kültün yaşam tarzlarına yansıdığı kabul edilmektedir “Ejderha” motifi halkın arasına karıştıkça zaman zaman “yılan”a dönüşür.
Eski Türklerde “ebren” ve ya "evren"olarak ifade edilir. Söylencesel dev sürüngendir. Kanatlıdır, korkunç bir görünümü vardır. Bazen devasa bir yılandır. Yer altındaki mağarada yaşar ve orada bulunan hazineyi korur. Sularda veya ormanda yaşadığı da anlatılır. Bazen ateşin içinde barınır. Ağzından ateş saçar. Kuraklığın ve ölümün simgesidir. Masallarda suyun önünü keser ve bırakmak için karşılığında kurban ister. Su yaşam demektir, dolayısıyla onu kendi denetimine alarak yaşama sahip olacaktır. Bir başka açıdan bakıldığında susuz bıraktığı yeryüzüne ölüm ve kaos getirir. Öteki taraftan bunları elinde bulundurduğu için aynı zamanda bereketi refah ve güç simgesidir. Altay inanışlarında bükrek (bukra) adlı iyicil bir ejderha ile sangal adlı kötücül bir ejderin birbirleriyle yaptıkları savaşlar anlatılır.
"kainat, acun, var olan her şeyin tümü" gibi anlamlarda kullandığımız evren sözcüğü de etimolojik olarak kökenini ejderha figüründen almaktadır. Türk mitolojisinde dünyanın bir ya da daha fazla ejderha tarafından döndürüldüğü yani "evrildiği" düşünülürdü. Bu ejderhaya da "eviren" denirdi. daha sonra "i" harfi düşmüş ve sözcük "evren" halini almıştır.Evren kelimesi, "evrilmek" sözcüğüyle bağlantılıdır. döndürmek, çevirmek, kıvranmak gibi anlamlar içerir. Evren (kainat) aslında bir ejderhadır, tıpkı ejderha gibi evren de büyük ve insanüstüdür. insan aklıyla bütün niteliklerini anlamak mümkün değildir. tıpkı kainat gibi evrilmekte (dönüşüm geçirmekte) ve büyüyüp genişlemektedir. ever (eski moğolcada ebher), moğolcada boynuz demektir ve ejderhaların boynuzlarının olduğu yaygın bir inanıştır. Tunguz dilinde üre sözcüğü yılan veya ejderha anlamı taşır. tunguzcanın ulça lehçesinde ise vere sözcüğü aynı anlama gelir.
Dünyanın ejderha tarafından döndürüldüğüne inanılırdı şimdi bu büyük bir tespit çünkü bizim bildiğimiz büyük dinlerde bile dünyanın döndüğünden söz edilmez, güneşin dünya etrafında döndüğü farz edilir ve yedi katlı evren modeli Kopernik bu görüşü yıkana kadar dünya merkezli evrene inanılmıştır.Eğer Türkler çok önceden dünyanın döndüğünü düşünmüşlerse bence büyük başarıdır.
Türk Mitolojisindeki Ejderha hakkında daha kapsamlı bilgi için bkz.[kaynak]
.
Avrupa topraklarındaysa özellikle Orta Çağ döneminde ejderha inancı
oldukça fazlaydı. Almanya, Fransa ve İsviçre bölgesinde ejderha
gördüğünü iddiaa eden çok sayıda insan ve hikaye mevcuttur. Avrupa
hikayelerinde ejderhalar insanlara her kötülüğü yapan yaratıklardı.
Efsanelere göre bu yaratıklar mağaralarda yaşayıp, hazineleri
koruyorlardı.
Avrupa hikayelerinde kahramanlar insanlara yaptıklar kötülüklerden
dolayı ejderhalarla savaşırlardı. Hikayelerin sonunda ise insanlar bir
olup bütün ejderhaları öldürmüştür.
Orta Çağ'da ejderha söylentilerinin en ünlüsü Rodos Ejderhası'ydı.
Hikayeye göre ejderha, Dikadon Degazon isimli bir Rodos Şövalyesi
tarafından öldürülmüştür.
Dragon
Görüldüğü üzere ejderhalar dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan
toplumların hikayelerine konuk olmakta ve sonunda hep yok olmaktadırlar.
Fakat tüm bu hikayelerden öte bilim insanlarının elinde çıkarılan bir
fosil veya ejderhaların gerçekten yaşadığına dair bir kanıt
bulunmamaktadır.
Birçok insana göre insanların hafızasında bu kadar yer alan bir varlığın
geçmişte kesinlikle yaşamış olması gerektiği düşüncesi hakimdir.
Bazı uçuk bilim insanlarının iddialarına göre ejderhalar boyutlar arası
yolculuk yapabilen kutsal yaratıklardı ve insanoğlunun dünya üzerinde
egemen olmasından sonra dünyayı insanlara bırakara farklı bir boyuta
geçmişlerdi. Bu yüzden ejderhaların fosillerinin bulunamadığını fakat
gerçekten bir dönem dünya üzerinde yaşadıklarını iddia etmektedirler.
Günümüzden milyonlarca yıl önce yaşamış dinozorların bile fosilleri
bulunup bilimsel veriler elde edilebiliyorken, her kültürde bu kadar
bilinen ejderhalar hakkında bilimsel bir kanıt ortaya konulamıyor. Bu
yüzden ejderhalar günümüzdeki anlatılarda efsaneden öteye geçemiyorlar.
Ejderha - Dragon
Belki de ejderhalar gerçekte hiç var olmadılar. Belki de tamamen
insanların hayal ürünü canlılardı. Yine de tamamen hayal ürünü olan bir
canlının, doğudan batıya, hemen hemen bütün kültürlerde yer alması ve
hakkında anlatılan sayısız efsanelerin bulunması bir hayli ilginç. İnsan
ister istemez düşünüyor. Acaba gerçekten yaşadılar mı ?
Kaynak
facebook icon
Paylaş
twitter icon
Tweetle
google+ icon
Paylaş
Bu içeriği MasivaTurk.com sitesini kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
İçeriklerin; MasivaTurk.com sitesi kaynak gösterilmeden herhangi bir web
sayfasında, sosyal medyada ve görsel basında yayınlanması yasaktır.
Ayrıntılı bilgi için Kullanım Koşulları sayfasını okuyabilirsiniz.
<b>Kaynak</b>: <a href='https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi'>https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi</a>
<b>Kaynak</b>: <a href='https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi'>https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi</a>
Eski Türk toplumlarında
da ejderhaların var olduğu inanışı yer almaktadır. Fakat Türkler,
ejderha kelimesi yerine evren kelimesi kullanılırdı. Yusuf Has Hacib'in
yazdığı "Kutadgu Bilig" adlı eserinde "Evren" İsimli ejderhanın
tasvirleri bulunmaktadır.
Ayrıca Türk mitolojisinde "yelbeğen" isminde yedi kafalı yılan ejderha
arası bir yaratığa da rastlamaktayız. Hatta Altay Türkleri ay
tutulmasını, Yelbeğen'in ayı yemesi ile açıklıyorlardı.
Büyük Hun İmparatorluğunun bayrağında ise ejderha motifi yer almaktadır.
12 Hayvanlı Türk Takviminde de 12 hayvandan biri ejderhadır.
Türk efsanelerine göre ejderhalar ormanlarda ve nehir kenarlarında
yaşıyorlardı. Köyleri basıp insanları ve hayvanları yiyen istediği zaman
nehirleri kurutan bu yaratık, Türk efsanelerinde ve Türk Mitolojisinde
kötü bir varlık olarak kabul görmüştür.
Göktengri inancının var olduğu yıllardaki efsanelerde ejderhalar Türk
kahramanları tarafından öldürülürken İslâmiyet sonrasında anlatılan
hikayelerde genellikle ejderhalar Allah tarafından taşa
dönüştürülmüştür. Ülkemizde ejderhaya benzeyen kaya yapıları ve bu
yapıların eskiden ejderha olduğu gibi hikayeler bulunmaktadır.
<b>Kaynak</b>: <a href='https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi'>https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi</a>
Uzakdoğu kültürlerinde Ejderha miti<b>Kaynak</b>: <a href='https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi'>https://masivaturk.com/ejderhalar-gercekten-yasadi-mi</a>
Ejderha miti ve geleneği en çok uzak doğu kültürleriyle özdeşleşmiştir ,fakat sadece bu kültürlerde yoktur.Çin ve Japon uygarlıklarındaki ejderha mitlerinin yanında antik mezopotamya, anadolu ve hellen kültürlerinde de ejderha tasvirlerine bolca rastlanır. Hatta iskandinav mitolojisi'nde ve Güney amerika'nın eski uygarlıklarında da (İnka, Maya ve Aztek) ejderha mevcuttur.İlk bakışta ejderha kavramına uzak kültürler gibi gelse de, Yunan mitolojisi'ndeki kraken ve İskandinav mitolojisi'ndeki jörmungandr, aslında bir tür deniz ejderhasıdır. (gerçi kraken daha çok ahtapota benzer. ) bu durumun düşündürdüğü ilk şey elbette antik çağlarda dünya çapında kültürel etkileşimin tahmin ettiğimizden çok daha fazla olması.[kaynak]
İskandinavya'da ejderhadan bahsetmişken Lindworm`uda unutmayalım,[kaynak]
Babil mitolojisi'nde ejderha
Bunu en çok, bilinen en eski ejderha tasvirlerinin olduğu Babil mitolojisi'nde görüyoruz. Bugün bilenen en eski ejderha tasviri Babil yaratılış destanı olan enuma eliş'te geçen Tiamat'tır. Enuma eliş yaklaşık olarak m.ö 1600'lere tarihlendiği için, ejderha tasvirlerini de bu zamana tarihleyebiliriz. Tiamat her ne kadar en eski mitlerde bütünsel bir varlık, ilksel deniz (aslında deniz bile değil, ilksel denizi çağrıştıran bütünsel ve soyut bir varlık) olarak düşünülmüş olsa da, Enuma eliş'te Tiamat ile Marduk mücadelesi anlatılırken muhtemelen Babilli katipler Tiamat'ı tarif etmek kaygısına düşüp onu bir canavar, bir ejder olarak tasvir etmişlerdi.
Buna rağmen antik kaynaklarda tiamat'ın ejder olduğuna dair ne bir görsel ne de bir metin var. Gerçi Tiamat'ın yedi başlı bir ejder olarak tasvir edildiği bir duvar resmi vardır ama, o da yeni asur zamanına (m.ö. 7. yüzyıl), yani destanın yazılışından çok daha sonraya tarihlendiği için güvenilir değildir.
Ancak destanda Tiamat'ı mağlup eden Marduk'un evcil hayvanı olarak muşhuşşu adında bir ejderden beslediğini biliyoruz. Bu ejder için Marduk sürekli "islah edilmiş" ifadesini kullanır. Bu yüzden bu ejderin Tiamat olduğu düşünülüyor. Tabi bu bilgi popüler kültüre çabuk yansıdı ve tiamat ejder olarak kabul edildi. Ama kesin bir şey söylemek zor, zira çok az kaynak var.
Bunun yanında Mezopotamya'daki en bilindik ejderha tasviri Babil'deki ünlü iştar kapısı'nda yer alan tasvirdir. Bu tasvirin hem bugün de bildiğimiz bir hayvana, komodo ejderi'ne, hem de Marduk'un ejderi muşhuşşu'ya benzemesi bilim insanlarını böyle bir hayvanın gerçekten yaşamış olabileceğine ya da en azından mitolojik ejderha tasvirlerinin gerçek hayvanlara dayandığı fikirlerine yaklaştırıyor. Zira ilk bakışta zor gibi gelse de, yeni bulgular ışığında mezopotamya uygarlıklarının sandığımızın aksine güneydoğu asya (komodo ejderi'nin ana vatanı) ve Çin topraklarıyla iletişime geçtiği artık neredeyse kesin gibidir.
Babil Ejderi
Kanatlar
Ejderha tasvirlerindeki kanat öğesi ne bakalım. Bildiğimiz gibi en eski Çin ve Japon ejderha tasvirlerinde kanat pek rastlanan bir uzuv değildir. Bu kültürlerde ejderler çoğunlukla uçmazlar. Ancak daha sonraki tasvirlere kanat ve uçma özelliği eklenmiştir. Bu elbette fantastik kurguların bir ürünü olabilir ama bu eklentinin daha öncelerdende gelebilir .
Uzak doğu'da ejderha genelde bir çeşit yılan, yani sürüngen olarak tasvir edilir. Uzak doğu'nun ejder mitine uçma özelliğini önce Hinduizm ve Budizm'deki levitation, havalanma kavramı ve daha sonra da ortadoğu mitleri katmış olabilir. Bildiğimiz gibi ortadoğu mitlerinde birçok mitsel yaratık uçma özelliğine sahiptir. Mesela Marduk da uçar, Tiamat da. Tanrılar, Melekler, Cinler vs. Pek tabi olarak bunlar uzak doğu'dan gelen ejder mitinde etkili olmuş olabilir. Ortaçağ'da ipek yolu üzerinden büyüyen iletişimin bu kültürel öğeleri birbirine karıştırmış olması ve bugün bildiğimiz mistik ejderha tipini oluşturmuş olması mümkündür.
Çinliler İçin Uysal ve Kutsal Bir Efsane
Diğer bölgelere nazaran Çin efsanelerinde ejderhalar iyi ve bilge yaratıklar olarak geçerler. Uçamayan ama denizlerde yaşayabilen, uzun ömürlü, konuşabilen ve insanlara zarar vermeyen kutsal bir canlıdır. Efsanelere göre Çin’de geçmiş dönemlerde yaşayan ejderhaların bir kısmı krallara dönüşürken, bir kısmı ise Tanrı katına geçerek göklerde kaybolmuşlardır. Bu yüzden geçmiş yıllardaki tüm Çin hükümdarları tahta geçtiğinde halkı etkisi altına alabilmek için ejder soyundan geldiğini ve ejder kanı taşıdığını iddia ederlerdi. Bu olaylardan sonra yüz yıllardır her baharın gelişinde Çin sokaklarında Ejderha Festivali düzenlenmektedir.
Çin de Ejderha fosili bulundugu iddialari cıkmıstı.Ama bunun gercek olmadıgı ve yalan oldugu ortaya cıktı.Zaten videoda fosilin üstüne binerek ejderhaya binme süsü veren köylü var.Köylü bile bunun gercek olmadıgını bildigi icindi,yoksa kutsal bildikleri bir varlıkla böyle dalga gecmezlerdi.Kaynak bölümünde bulabilirsiniz.
Simge veya metafor olabilir
Bizim bütün mitolojileri gerçek olarak algılama sorunumuz var. Ejderha, bir güç simgesidir. Tüm kültürlerdeki ortak nokta gücü simge etmesidir.Ağzından saçtığı ateş, bir bakıma etrafa saçtığı dehşet, hastalık ve ölümü simgeleyebilir. Aynı zamanda uçabildiği, bu metaforun hızlı yolculuk yapabildiği anlamına da gelebilir. Etten kemikten olması ise bir canlı metaforudur. Yani hayvan yada insan olabilir. Hazine üzerinde uyuması parayı sevmesi.
Büyük ejderha, bir bakıma bir kralı temsil edebilir. Serveti büyük, savaşlarında acımasız, hızlı bir orduya sahip bir komutan da olabilir. Metafor tekniği eski çağların yaygın bir anlatım biçimidir, unutmayalım.
Dinazorla evrim geçirdigi iddialarıda gerçek değildir
Arkeolojik olarak bakarsak dinozorların ataları ejderhalar olamaz. Çünkü evrim süreci ile ilgili bulunmuş fosiller içinde olası bir ejderha fosilini (Ki böyle bir şey dünya üzerinde yoktur.) yerleştirecek boşluk yoktur. Yani dinozorların neyden ne şekilde evrimleştiği biliniyor. Arada eksik olan fosiller tabii ki var. Ama o araya ejderha sığmaz. O aradaki boşluklar farklı tür canlılara ait. Ayrıca uçabilen ejderha gibi bir canlının ne şekilde evrim geçirip çoğu uçamayan dinozorlara dönüştüğünü açıklar mısınız? İşin kötü tarafı o dinozorların bazı türleri sonra evrimleşip kuşlara dönüştüler.
Birbirinden alakasız kültürlerde benzer bir şekilde kendine yer bulması,
her dilde farklı bir adı olması filan epey ilginçtir aslında,
insanlığın kafayı taktığı varolmayan bir yaratık olması tuhaftır.
Muhtemelen eski çağlarda dinozor kemikleri bulan insanlar bu yaratıkların devasa
boyutlarına bakarak bunu bir canavar gibi hayal etmişlerdi. bedenlerini
kafalarında şekillendiremedikleri için ve bazen sadece omurga kemikleri
bulunabildiği için kocaman bir yılan şeklinde de düşünüldüler.Ya da dinazorları anlatan halkların kulaktan kulağa formunu değiştirmiş
bir öykü de olabilir. Eskiden çoğu destan ve öykü kulaktan kulağa
giderdi bunu da unutmayalım.Yani anlamadıkları için dinozoru ejderha olarak yutturmuş olabilir bize bu eski insanlar.
Doğunun ejderhası ve batının ejderhası
Borges Ejderha mitolojisini ikiye ayırmış , doğunun ejderhası ve batının ejderhası diye.
"we do not know what the dragon means, just as we do not know the meaning of the universe, but there is something in the image of the dragon that is congenial to man's imagination....it is, one might say, a necessary monster."
Türkçesi ise"Ejderha'nın ne anlama geldiğini bilmiyoruz, tıpkı evrenin anlamını bilmediğimiz gibi, ama ejderha imgesinde insanın hayal gücüne uygun bir şey var. Canavar. "
-j.l. borges the book of imaginary beings
Bilimsel olarak Ejderhalar kanıtlanamamıştır. Ve fosili bulunamamıştır.
Kaynaklar,
1.j.l. borges-the book of imaginary beings
2.http://www.dailymail.co.uk/news/article-4987972/Bizarre-60ft-long-dragon-skeleton-discovered-China.html
3.https://en.wikipedia.org/wiki/Lindworm
4.https://en.wikipedia.org/wiki/J%C3%B6rmungandr
5.Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2001, s. 44.
6.Celal Beydili, Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Yurt Kitap-Yayın, Ankara 2005, s. 191.
7.Celal Beydili, age., s. 192.
8.Wolfram Eberhard, Çin’in Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, 2. baskı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s. 77. Ayrıca bkz. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi II (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1995, s. 566.
9.https://en.wikipedia.org/wiki/Dragon
vardı ve fosili bulunamadı. Çünkü birçoğu başkaları ile savaşıp öldükten sonra kemikleri sert ve dayanıklı olduğu için çeşitli eşya yapımında kullanıldı. Diğerleri ise ağızlarından ateş saçtıkları için bu ateşin de bir kaynağı olmalı. Ve bu ise lav kesesiydi. Öldüklerinde patlıyordu ve kemikleri ile beraber onları yok ediyordu
YanıtlaSil