Yeni Bir İnsan Türü : Homo Naledi
"Yeni bir insan türü daha doğrusu insanların atalarından olduğu düşünülen yeni bir tür Homo Naledi." Buluşu yapan ekibin başındaki Paleoantropolog Prof. Dr. Lee Rogers Berger'e göre insanların kökeniyle ilgili teorileri kökünden değiştirebilir.
Fosiller, Johannesburg'un hemen dışında, Sotho dilinde "yıldız" anlamına gelen "dinaledi" chamber (İng: rising star chamber) ismindeki mağarada bulunduğu için türe de Homo Naledi adı verilmiş.Kazı alanında 15 bireyi temsil eden 1550 fosil keşfedildi. 1453 kemik ve
137 izole olmuş diş ile birlikte 53 adet bir alt veya üst çeneye ait
diş örneği bulunmuştur.
Fakat yalnızca görünüşlerinden yola çıkarak fosillerin yaşını tahmin etmek oldukça riskli bir hareket. Evrim geçirerek modern özellikler edinmiş bir iskelette de ilkel bir atanın kalıntılarına rastlamak mümkün olabilir.
Fosiller ilk tahminlerden çok daha yeni, veya düşük bir olasılıkla da çok daha eski olabilir.
Kaynaklar,
Homo naledi, modern ve ilkel özelliklerin tuhaf bir karışımına sahip.
Küçük modern bir insana benzer oranlara sahip bir vücudun üzerinde yer alan, maymun benzeri küçük bir beyne sahip. Omuzları, gövdesi ve ağaçlara tırmanırken kolaylık sağlayan kıvrımlı parmakları maymunların kini andırıyor. Ayakları ise kayda değer biçimde insanlarınkine benziyor. ilk bulunduğunda 1-1.9 milyon yıl gibi bir tarihlendirme yapılmıştı. ancak son çalışmalarda bu 250-300 binlere kadar geldi. Lakin halen tarihler üzerindeki tartışma da sürüyor.
Fakat yalnızca görünüşlerinden yola çıkarak fosillerin yaşını tahmin etmek oldukça riskli bir hareket. Evrim geçirerek modern özellikler edinmiş bir iskelette de ilkel bir atanın kalıntılarına rastlamak mümkün olabilir.
Fosiller ilk tahminlerden çok daha yeni, veya düşük bir olasılıkla da çok daha eski olabilir.
Tarihi
belirlenebilen volkanik kül katmanları, Doğu Afrika'daki birçok ünlü
insan buluntusunun yaşını ortaya çıkarmaya yardımcı olmuştu.
Tıpkı 3,2 milyon yaşında olan ünlü iskelet Lucy gibi.
Buna karşılık Güney Afrika'da bulunan bu fosillerin yaşını belirlemek oldukça güç. Genelde fosillerin yaşı, aynı alanda bulunan nesli tükenmiş hayvan türlerinin kemiklerine bakılarak belirleniyor. Ancak Homo naledi'nin bulunduğu mağarada bir baykuş kemiği ve birkaç kemirgen dişi hariç hiçbir hayvan kemiğine rastlanmadı.
Tıpkı 3,2 milyon yaşında olan ünlü iskelet Lucy gibi.
Buna karşılık Güney Afrika'da bulunan bu fosillerin yaşını belirlemek oldukça güç. Genelde fosillerin yaşı, aynı alanda bulunan nesli tükenmiş hayvan türlerinin kemiklerine bakılarak belirleniyor. Ancak Homo naledi'nin bulunduğu mağarada bir baykuş kemiği ve birkaç kemirgen dişi hariç hiçbir hayvan kemiğine rastlanmadı.
Bazı bilim insanları, kemiklerin yaşı belirlenmeden bu buluşların bilim açısından fazla değer taşıyamayacağını söylüyor.
Homo naledi ‘nin genel özellikleri nelerdir?
Rising Star Mağarası Bir Mezarlık Mıydı?
Mağarada hayvan kemiklerine rastlanmaması, mağaranın yüzeyden kolayca ulaşılamadığı anlamına geliyor olabilir.
Kemiklerin bulunduğu mağaraya 90 metreden daha uzun, dönemeçli, daracık bir geçitten geçtikten sonra oldukça dar bir yarık aracılığıyla ulaşılıyor.
Peki Homo Naledi soyu nasıl tükendi?
Homo naledi ‘nin genel özellikleri nelerdir?
- Homo naledi’nin boyu: 145 cm civarında. Kilosu ise ortalama 45 kilogram kadar.
- Küçük bir kafatasına sahip olmasına rağmen kafatası yapısı oldukça insana benzemektedir. Yaklaşık 465 cm3 ile 560 cm3 arasında değişen kafatası hacmi bulunmaktadır.Beyinleri bir gorilin beyni ya da bir portakal büyüklüğünde.
- Bir Australopithecus dişisiyle neredeyse aynı boyutlardadır.
- Dikkat çekici özellikleri arasında uzun ve kaslı bacaklarla beraber insan benzeri el ve ayaklar bulunmaktadır. El kemikleri insan ellerine göre daha kıvrımlıdır. Ayrıca uzun bir başparmağa sahiptir.
- Ayrıca omuz ve pelvisi erken dönem insansılarına benzemektedir. Hem yer hem ağaç yaşamını beraber sürdürmektedir.
- Yuvarlak ve yassı bir kafatasına sahip olan Homo naledi küçük dişler ve çiğneme kasları ile Homo genusuna benzerlik gösterir.
- Dik yürüdüğü yani bipedalizm olduğu düşünülmektedir.
Rising Star Mağarası Bir Mezarlık Mıydı?
Kemiklerin bulunduğu mağaraya 90 metreden daha uzun, dönemeçli, daracık bir geçitten geçtikten sonra oldukça dar bir yarık aracılığıyla ulaşılıyor.
Bu da kemiklerin sahibi olduğu düşünülen en
az 15 bireyin o mağaraya nasıl ulaşabildiklerinin sorgulanmasına yol
açıyor. Berger'in ekibinin bu konuda öne sürdüğü fikir şüpheyle
karşılandı.
Berger ve çalışma arkadaşları mağaradaki cesetlerin, diğer Homo nalediler tarafından yarıktan bilerek aşağı atıldığını öne sürüyor. Eğer
bu gerçekse bu insanların ölülerini daracık tünellerde taşımış, bu
süreçte de yollarını aydınlatabilmek için mutlaka meşale veya benzeri
aletler kullanmış olmaları gerekiyor. Birçok bilim insanına göre bu, ancak bir gorilinki kadar büyük bir beyni olan bir canlı için fazla karmaşık olabilir.
Herkesin
hemfikir olduğu bir konu var: Mağarada daha keşfedilmeyi bekleyen çok
şey var. Bulunan kemiklerin büyük çoğunluğu yalnızca bir metrekarelik
bir çökeltiden çıkarıldı ve ilk araştırmalara göre daha yüzlerce, hatta binlerce kemik çıkarılmayı
bekliyor olabilir. Ve kazı çalışmalarına hemen devam etmeden önce ekip,
birkaç farklı deneysel yöntemle kemiklerin yaşını belirlemek istiyor.
Bu
esnada da bilim insanları bulunan kemik sayılarına bakarak, gelmiş
geçmiş en önemli fosil keşiflerinden birinin ne anlama geliyor
olabileceğini anlamaya çalışacak.
Peki Homo Naledi soyu nasıl tükendi?
Henüz "Homo Naledi"nin homo sapiens ile aynı dönemde yaşayıp yaşamadığını kesin olarak bilemiyoruz. Dolayısıyla homo sapiens ile savaştıklarını
söylemek henüz mümkün değil. Aydı dönemde yaşamış olsalar dahi
savaştıklarına dair bir kanıt söz konusu değil. Bir türün soyunun
tükenmesi için birçok sebep var. Naledinin soyunun tükenmesi de bu
sebeplere bağlı olabilir. Neandertal'in soyunun tükenmesi için de birçok
sebep vardı. Sapiensin soykırım yapması en zayıf hipotezlerden biri.
Diş Kırıkları İnceleniyor
Homo naledi türüne ait kalıntılarda, dişlerin %40’ında hasar görüldüğü, bu oranın da son derece yüksek olduğu belirtiliyor. Ancak, söz konusu kırılmaların dişler üzerindeki dağılımının dengeli olmadığı, yarısından fazlasında en az bir kırık diğerlerinde ise birden fazla kırık bulunan arka dişlerin diğer dişlere nazaran çok daha fazla hasar gördüğü söyleniyor. Bununla beraber, %30’unda bir veya daha fazla kırığın bulunduğu ön dişlerin de diğer insan türleriyle kıyaslandığında daha fazla hasar görmüş olduğu bildiriliyor. İnceleme sonuçları H. naledi’nin düzenli olarak küçük, sert nesneleri çiğnediğini ortaya koyuyor. Gerçekte, en fazla hasar gören yer dişlerin arasında kalan bölgeler olduğundan, kırıkların çiğneme dışında bir işlemden kaynaklanmış olması pek muhtemel gözükmüyor.
Elde edilen sonuçlar bağlama döküldüğünde, H. naledi’nin sert besinlerle beslenmiş oldukları düşünülen (ancak, beslenme alışkanlıklarının tam olarak nasıl olduğu bilinmeyen) insansı türler Australopithecus africanus’tan iki kat, Paranthropus robustus’tan ise dört kat daha fazla kırığa sahip olduğu görülüyor.
Ne yiyorlardı?
Araştırma sonuçları H. naledi’nin yüzeyine iri kum taneleri yapışmış çiğ yumrular gibi birtakım yiyeceklerle beslenmiş olabileceğini gösteriyor. Ancak, kabuklu yemiş veya tohum gibi özellikle ufak ve sert yapılı besin öğeleri tüketmiş ya da büyük boyutlu yiyecekleri bir şekilde daha küçük parçalara ayırmış olmalarının da ihtimaller arasında yer aldığı söyleniyor.
Şimdilik kesin olan tek şey H. naledi’nin şu ana kadar incelenmiş diğer insansı türlerden önemli ölçüde farklı bir beslenme şekline sahip olması. Dişlerdeki mikroskobik aşınmalar üzerinde yapılacak ileriki araştırmaların ve diş tartarlarındaki bitki kalıntılarının incelenmesinin bu kırıkların asıl oluşum nedenini ortaya koyacağına, böylelikle bu gizemli türe dair merak edilenlerin açığa çıkarılacağına inanılıyor.
Diş Kırıkları İnceleniyor
Homo naledi türüne ait kalıntılarda, dişlerin %40’ında hasar görüldüğü, bu oranın da son derece yüksek olduğu belirtiliyor. Ancak, söz konusu kırılmaların dişler üzerindeki dağılımının dengeli olmadığı, yarısından fazlasında en az bir kırık diğerlerinde ise birden fazla kırık bulunan arka dişlerin diğer dişlere nazaran çok daha fazla hasar gördüğü söyleniyor. Bununla beraber, %30’unda bir veya daha fazla kırığın bulunduğu ön dişlerin de diğer insan türleriyle kıyaslandığında daha fazla hasar görmüş olduğu bildiriliyor. İnceleme sonuçları H. naledi’nin düzenli olarak küçük, sert nesneleri çiğnediğini ortaya koyuyor. Gerçekte, en fazla hasar gören yer dişlerin arasında kalan bölgeler olduğundan, kırıkların çiğneme dışında bir işlemden kaynaklanmış olması pek muhtemel gözükmüyor.
Elde edilen sonuçlar bağlama döküldüğünde, H. naledi’nin sert besinlerle beslenmiş oldukları düşünülen (ancak, beslenme alışkanlıklarının tam olarak nasıl olduğu bilinmeyen) insansı türler Australopithecus africanus’tan iki kat, Paranthropus robustus’tan ise dört kat daha fazla kırığa sahip olduğu görülüyor.
Ne yiyorlardı?
Araştırma sonuçları H. naledi’nin yüzeyine iri kum taneleri yapışmış çiğ yumrular gibi birtakım yiyeceklerle beslenmiş olabileceğini gösteriyor. Ancak, kabuklu yemiş veya tohum gibi özellikle ufak ve sert yapılı besin öğeleri tüketmiş ya da büyük boyutlu yiyecekleri bir şekilde daha küçük parçalara ayırmış olmalarının da ihtimaller arasında yer aldığı söyleniyor.
Şimdilik kesin olan tek şey H. naledi’nin şu ana kadar incelenmiş diğer insansı türlerden önemli ölçüde farklı bir beslenme şekline sahip olması. Dişlerdeki mikroskobik aşınmalar üzerinde yapılacak ileriki araştırmaların ve diş tartarlarındaki bitki kalıntılarının incelenmesinin bu kırıkların asıl oluşum nedenini ortaya koyacağına, böylelikle bu gizemli türe dair merak edilenlerin açığa çıkarılacağına inanılıyor.
1.Video-Natgeo-https://www.youtube.com/watch?time_continue=199&v=oxgnlSbYLSc
2.https://onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1002/ajpa.23250
3.https://www.newscientist.com/article/2128834-homo-naledi-is-only-250000-years-old-heres-why-that-matters/
4.https://news.nationalgeographic.com/2017/05/homo-naledi-human-evolution-science/