Ted-ed videosunda gözün evrimini izleyebilirsiniz.Türkçe altyazı mevcuttur.
Gözün yapısı evrimle açıklanamaz mı?
Yaratılışçıların iddiası: Gözün indirgenemez karmaşıklıktaki yapısı evrimle açıklanamaz.Gözün yapısı evrimle açıklanamaz mı?
Bilimin yanıtı: Gözün evrimle açıklanabilen yapısı, indirgenemez karmaşıklıkta değildir.
Bu temel noktayı somutlayan ana tezleri de Akıllı Tasarımcı teorisyenlerden ABD’li biyokimyacı Michael Behe tarafından ortaya atılan ve adına “indirgenemez mükemmellik” ya da “indirgenemez karmaşıklık” denilen tezdir. Aslında bu tez Michael Behe tarafından değil, 250 yıl önce, 1750’de, Barbados’taki St. Lucy Papazı Griffith Hughes tarafından, Barbados’un Doğal Tarihi adlı kitapta ortaya atılmıştır. Behe’nin yaptığı sadece, bu eski tezi alıp biraz süsledikten sonra yeni isim vererek piyasaya sürmek oldu. Bu teze göre, canlılardaki mükemmel düzen tam da olması gereken biçim ve ölçüdedir; ne bir fazla, ne de bir eksiktir. Bu yapının bir parçası dahi eksik ya da bozuk olsa, söz konusu mükemmel yapı çalışamaz.
Gözler mükemmel ve kusursuzmudur?
Sık başvurdukları göz örneğinden yola çıkalım, gözler mükemmel değildir. Mükemmel olmadığı için bunca insan gözlükle dolaşıyor. İnsan gözünün aslında birçok kusuru vardır. Gözdeki fotoreseptörler retinada baş aşağı durmaktadır: Fotoreseptörler lense, lense ait kan damarlarına ve bipolar hücrelerine (reseptörlere bağlanarak bilgiyi beyne ileten nöronlara) doğru yönelmemişlerdir; dolayısıyla reseptörler ve lens arasında kalırlar. Dolayısıyla insan görüşünde, buna nöronların gözden dışarı çıktığı deliğin yol açtığı görme alanındaki kör nokta da dâhil olmak üzere, eksikliklere yol açarlar. Ahtapot gözü, bu problemlerin hiçbirine sahip değildir. Yarattığı en büyük şeyin insan varlığı olduğuna inandığımız bir Yaradan’ın, insan gözünde ciddi bir mühendislik hatası yaptığına, ahtapot gözünde ise yapmadığına inanabilir miyiz? Aynı biçimde, örneğin insanlar, çiçeklerde yalnızca tek bir çeşit beyaz görür. Oysa arılar, ultraviyole ışınlarını da gördüklerinden bizden daha başka beyazlar da görürler (Haluk Ertan, “bakteri kamçısının indirgenemez karmaşıklığı” iddiasına verdiği yanıtta, insan gözünün kimi kusurlu durumlarına rağmen işlevini yerine getirebildiğini bir başka örnekle açıklıyor).
Diğer canlılardaki göz yapısı ve işlevindeki çeşitlenmeye şöyle bir bakalım. Örneğin kedi ve köpekler, dünyayı siyah ve beyaz olarak görür, ama gene de gözleri işini gayet iyi yapar. Farelerin gözleri, bedenlerinin boyutu göz önünde alındığında insanlarınkinden büyüktür. Örümceğin gözüyse, fareyle kıyaslandığında hem çok basit, hem de çok küçük kalır. Örümceğin gözü fare kadar ayrıntılı göremez ama düşmanının uzaklığını farenin gözünden 30 kat daha iyi tanımlar. Çünkü onun bu uzaklığı hesaplayarak nesneyi tanımlamasına ihtiyacı vardır. Karanlık mağara ve yeraltındaki dehlizlerde yaşayan birçok hayvanın gözleri görmez. Körelmişlerdir, ama yine de gerektiği kadarıyla işlerini yaparlar. Bütün canlılar ışığa yönelir. Tekhücrelilerde göz yapısı yoktur, ama onları ışığa yönlendirecek, düşmanlarının saldırısını haber verecek sistemler geliştirilmiştir.[kaynak2]
Gözün evrim süreci
Bu düşüncelerin sebebi sürece değil sonuca odaklanmaktan kaynaklanıyor.Bunu anlamak çok basittir. Biraz fizik bilgisiyle anlamak mümkündür.Bu sürecin daha öncesi de var ama uzatmadan konuya gelirsek,
Basit tek hücreler birleşerek koloniler oluşturur.Yüzey çekim gücü gereği evrendeki herşey gibi bunlar da daireseldir.
Güneş, enerji ve dolayısıyla tek besin kaynağıdır.Hücreler enerjiye ulaşmak için, yani besin yapabilmek için ışığa gitme eğilimindedir. Hücre kolonileri ışığa giderken ışığa en hassas olanların olduğu taraf öne geçer. Daha fazla ışık alabilmek için bu hücreler içe doğru bükülüp yüzey alanlarını genişletir.Özelleşen hücrelerden ışığı en fazla yakalayanların başarısı, yeni nesillere geçer. Daha fazla içe bükülürler. En iyi ışık yakalayan koloniler, en fazla bölünüp yeni kolonilere atalık yapmaya başlar.En iyi besin bulan modelden modele aktarılan bu yetenekte, gelinen son nokta bu kürenin içeriye bükülüp çok ışık almaya yarayan yapısının saydam bir mercek haline gelmesidir.
Doğal olarak gözü son haliyle inceleyince, bunda mutlaka tasarım söz konusu deniliyor. Aslında 3 milyar yıl önce bir araya gelen hücrelerin daha fazla ışık almak için uydukları fizik kuralları ve en fazla ışığı alanların nesilerine sürekli aktarmasıyla bildiğimiz göz haline gelmiştir.
Son haline inanması zor geliyor, daha kısa yanıtlar aranıyor, ancak sürec böyle oldu.
Gözleri "mükemmel" evrilmiş canlılardan bazıları, doğduğum yer doyduğum yerdir diyip canımın için gözlere yazık etmişlerdir. Kör mağara balıkları gibi.[kaynak5]
Karanlıkta daha fazla besin ve güvenli habitatlar bulmaları sonucunda, gözleri giderek işlevsizleşmiş ve yeteneklerini kaybetmişdir. Yer altındaki köstebekler, gece avcıları yarasalar, derin deniz diplerinde yaşayan balıklar bunlardandır. Gözleri var görmezler denilenler bunlardır. Başka duyularıysa bu eksiği kapatacak kadar gelişmiştir. Yarasalar dillerini şaklatarak havaya yüksek frekanslı ses dalgaları gönderir ve bunların etrafa çarpıp yansıyanlarını öyle bir sıraya sokup kafalarında analiz ederler ki, değil önlerindeki duvarı, havada uçan sineğin yerini saptarlar.
Bir videoda Richard Dawkins görsellerle, model üzerinde gözün nasıl evrildiğini anlatmış.bkz. [kaynak3]
Alttaki videoda Neil deGrasse Tyson ile Cosmos ve Gözün evrimi videosunu Türkçe olarak izleyebilirsiniz.
Kaynaklar,
1.Video-Cosmos-https://www.dailymotion.com/video/x6fucyt
2.https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2018/03/20/gozun-yapisi-evrimle-aciklanamaz-mi/
3.https://www.youtube.com/watch?v=yxsEI1sNLgE
4.Video-Ted-https://ed.ted.com/lessons/the-evolution-of-the-human-eye-joshua-harvey
5.https://cernbilim.blogspot.com/2018/03/kor-magara-balklarndaki-evrim.html