Vahşi Batı Kovboy Mitinin Ne Kadarı Doğru?

0
Bildergebnis für cowboys real 
Vahşi Batı Kovboy Mitinin Ne Kadarı Doğru?
Kızılderililerin sıklıkla “kötü adam” olduğu kovboy filmleriyle yetiştik hepimiz. Haliylen çocukluğumuzdaki oyunlarda da kovboylar hep “iyi adamlardı.” Taraf seçme zamanı geldiğinde hep kovboy olmak istedik. Ta o zamandan erdemi keşfedip “iyi adam”lığa özendiğimizden değil, çocuk aklımızla bile içten içe kaybedenin hep Kızılderililer olduğunu bildiğimizden. Çocukken iki şeyi istemezdik zaten; maçlarda kaleye geçmek (iyi bir kaleci olsak bile) ve dengmanda Kızılderili olmak.

Vahşi Batı’yla ilgili en büyük yanılgı kovboyların kahraman, Kızılderililerin düşman olduklarına inandırılmamızdı. Beyazlar Yeni Dünya’ya geldiler, Kızılderililerin elinde ne var ne yoksa aldılar ve onları öldürdüler. Yetmedi onları tecrit ettiler, hastalıktan, açlıktan kırılmalarını sessizlikle izlediler, soylarını tükenme noktasına getirdiler.
ABD tarihi hakkındaki yanılgılarımızın en büyük sebebi Hollywood olsa gerek. Bir örnek ile bu yazının asıl amacına yönelmek adına şu soruyu soralım; kaçınız ABD tarihinin simgelerinden birisi haline getirilmiş Cowboy'ların %70-%80 oranında Afro-Amerikan, yani bizim dilimizdeki kaba ve genel tabir ile ''Zenci'' olduklarından haberdar? Öyle ya, bize filmlerde gösterildiği kadarıyla Cowboy'lar ekseriyet ile beyaz Amerikalılardır. Roy Rogers ve Billy the Kid, en tanınmış açık tenli Cowboy örnekleridir ve yaygın şekilde tanınacakları şekilde öne çıkarılmışlardır.
Peki Afro-Amerikan Cowboy'ları hakkında fikrimiz ne boyutta?
Ben Hodges, Newt Clendenen, Bob Leavitt, Bass Reeves, Nat Love, Mary Fields (hem Afrika kökenli hem de kadındır), William ''Bill'' Picket hakkında neler biliyoruz? Saydığımız ve sayamadığımız önemli sayıda Afro-Cowboy'lar çobanlık yaptıkları kadar haydutluk ve katillik gibi giriştikleri bir takım işler nedeniyle büyük bir şöhret kazanmışlardı. Neden Amerikan sinema endüstrisi bize bu karakterleri tanıtmak ve Cowboy nüfusunun büyük bir kesimini oluşturan Afrika kökenlileri tanıtmak yerine beyaz perdeye azınlık durumunda olan beyaz Cowboy örneklerini yansıtma ihtiyacını hissetmiştir? Elbette bu soruyu sorarken belgesel film yapımcıları John Ferguson ve Gregg MacDonald'ın hazırladıkları ''Forgoten Cowboys'' gibi yapımları gözden kaçırdığımız düşünülmesin.
Bildergebnis für cowboys real 
Bilinenin aksine
17 ve 18. yy'da pamuk ile birlikte ABD'nin büyümekte olan bir diğer önemli sektörü hayvancılıktı. Bazı çiftlik sahiplerinin sürüleri o denli büyüktü ki, yağmurun ve yeşil ovaları takip edecek şekilde düzenli olarak göç ettirilmesi gereken büyükbaş hayvanlarının sayıları onbinleri bulabiliyordu. Elbette bu kadar büyük sürüleri koruyup kollayacak ve düzen içerisinde hareket etmelerini sağlayacak çok sayıda insana da ihtiyaç duyuluyordu ki, filmlerde genelde silahşör gibi gösterilen Cowboy tiplemelerinin isimlerinden de kolaylıkla anlaşılacağı gibi aslen sığır çobanları olduklarını ve bu işi üstlendiklerini unutmayalım. Cowboy'ların elbette silahları vardı fakat, çoğunluğunun iyi nişancı birer silahşör olduklarını söylemek zor. Zira silahlarına koyabilecekleri kurşunun adedinin fiyatı bir Cowboy'un bir haftalık kazancına denk geliyordu. Buna rağmen mesleğe Cowboy olarak başlayıp silahşör ya da haydut haline gelmiş insanlar da yok değildi.
Kovboy ve sığır çobanlığı
Afrika kökenli Cowboy'ların ABD'ye ''hizmetleri'' sığır çobanlığı ile kısıtlı kalmamış, aynı zamanda ''temizlenmesi'' gereken Amerikan yerlilerinin katledilmelerinde önemli roller üstlenmişlerdi. Belki de bu sebeple Cowboy dedelerinin sinema perdesinde fazlaca görünmemelerini büyük bir mesele haline getirmiyorlardır?
İdare edilmesi gereken hayvan sayısının çokluğu, Cowboy'luk mesleğinin ise kazancı düşük ve yorucu, pis bir iş olması nedeniyle ABD genelindeki köleliğin ve Afrika kökenlilere duyulan küçümsemenin önemsenmediği iki alandan birisi bu meslek grubu olmuştu. Bir diğeri ise balina avcılığıdır. Köle olarak yaşamaktansa bu tip zorlu ve tehlikeli işlere girerek hayatlarını idame ettirmeyi tercih eden çok sayıda Afro-Amerikan bireyin akın ettiği Güney ve Batı eyalet ve şehirlerinde, sığırları sürebildiği takdirde bir insanın en son dikkat edilecek unsuru ten rengi olmuştu. Dolayısı ile hapsedildikleri çiftliklerden kaçan yoğun bir Afro-Amerikan nüfusu büyük hayvan sürülerine çobanlık yapmak için yola koyuluyorlardı.
Amerikan film endüstrisi, sadece bir eğlence sektörü olarak tanımlanamaz. Ciddi bir propaganda aracı olan bu multi-milyar dolarlık sektör, ABD'nin dünyanın geri kalanına kendisini tanıtması ve olumlu bir imaj oluşturması görevini üstlenmiştir. Dünyaya çarpacak meteorların önlenmesinden tutun da uzaylı istilalarını durdurmalarına kadar, dünya halkları üzerinde ABD'nin kurtarıcı olarak görünmesini sağlayacak bir imaj oluşturmakta kullanılan sinema sektörü, Vietnam gibi kaybedilen savaşların kazanılmış olduğu yönünde bir algı geliştirmekte de işe yarar bir araç haline getirilmiştir.
Ähnliches Foto 
Tarihi veriler öyle demiyor
Bugün aslen büyük çoğunluğu sığır çobanı olduğuna kuşku duymadığımız ABD'nin Cowboy ikonları dünya genelinde iyi silahşörler ve maharetli, gözüpek haydutlar olarak tanınıyorlar. Daha da ilginci, az sayıda yapım dışında bu insanların yaygın şekilde beyaz tenli Anglo-Sakson Amerikalılar ve biraz da Meksikalıların baskın olduğu bir meslek grubu ve yaşam tarzı gibi tanıtılmış olması. Halbuki eldeki tarihi veriler bu sektörün baskın şekilde Afro-Amerikan nüfusun egemenliğinde olduğunu gösteriyor.
Demek ki, beyaz perdenin Afrika kökenli Amerikalıları çemberin dışında bırakmaya çalıştığı yegane alan Oscar ödülleridir diyemeyiz. Amerikalılar Cowboy kültürünü öyle benimsemişlerdir ki, bir zamanlar köle olarak kullandıkları ve insandan düşük bir statüde, daha ziyade hayvandan saydıkları Afrika kökenlilerin bu ''ulusal değeri'' oluşturan baskın grup olduğu gerçeğinden rahatsızlık duymaktadırlar ve bu gerçeği kendi yeni yetme gençlerinden ve dünyanın geri kalanından gizleme ihtiyacı hissetmişlerdir.
İyi kötü çirkin
Kovboy filmlerinde ise farklı hikayeler anlatıldı bize. John Wayne’in şahsında hayat bulan “Beyaz Amerika” cesur, fedakar, becerikli ve alicenaptı. Dört dörtlük bir kahramandı. O filmlerin çoğunun altına imza atan, beyazperdede binlerce Kızılderili öldüren büyük yönetmen John Ford yıllar sonra nedamet getirdi: 
“Şunu kabul edelim ki onlara çok kötü davrandık. Bu bizim için bir lekedir. Haksızlık yaptık, çaldık, öldürdük, katlettik her şeyi yaptık. Ama onlar bir tek beyazadam öldürdüğü zaman, aman tanrım, ordular çıkageldi.”[kaynak]
John Ford gibi Kızılderililerin uğradığı haksızlıkları farkında olan başka sinema insanları da vardı. Hayatı boyunca Kızılderilerin mücadelesine maddi manevi yardımlar yapan Marlon Brando Baba filmiyle kazandığı Oscar’ı reddetmişti bu uğurda. Üstüne üstlük bir bildiri okuması için kendi yerine törene “Küçük tüy” adlı bir Kızılderili kadını yollamıştı Brando.[kaynak]
Dalton Gang memento mori 1892.jpg 
Gerçek Daltonlar aslında polisti 
Öldürüldükten hemen sonra ibre-i alem için sergilenen Bob ve Grat Dalton, suç ortakları Bill Power ve Dick Broadwell Morris’in yarattığı çizgi roman kahramanı Red Kit’in azılı düşmanı Dalton Kardeşler (Joe, Jack, William, Avarel) gerçekten yaşamış ünlü Vahşi Batı figürlerinin sözde oğullarıdır. Gerçek Dalton Kardeşler’in adı Bob, Grat, Bill ve Emmet idi. Suç kariyerlerine başlamadan önce kanun adamıydılar.Daltonlar içki satmak, at hırsızlığı ve soygun gibi suçlardan aranıyorlardı. İki kardeş Bob ve Grat, Coffeyville kasabasında soygun yapmaya çalışırlarken suç ortakları Bill Power ve Dick Broadwell’le birlikte öldürülmüşlerdir. Emmett bu olaydan canlı çıkan tek kardeş olmuştu. Bill ise çok daha önceden tutuklandığı için kötü sondan kurtulabilmişti.[kaynak]
Hollywood`un günah çıkarması
Hollywood bile günah çıkarmak zorunda hissetti kendi kimi zaman, kıyısından köşesinden tarihiyle hesaplaştı. Kızılderililere yapılanları yeren filmler yapıldı. Wounded Knee Katliamı[kaynak] ayıbı sinema üzerinden kabul edildi. Kurtlarla Dans’a Oscarlar layık görüldü. Yakın tarihli bir filmden örnek verelim. Tom Cruise, 2003 tarihli Son Samuray’da mensup olduğu ordunun Kızılderililere yaptıkları karşısında duyduğu vicdan azabıyla çöküntüye uğrayan Amerikalı Yüzbaşı Nathan Algren’i canlandırıyordu. Algren, azap içindeki ruhu için ruhunun kurtuluşu benzer bir sonla karşı karşıya kalan Japon samuraylarıyla birlikte savaşmakta buluyordu.

Kaynaklar,
1.https://odatv.com/amerikanin-unutturulmaya-calisilan-tarihi-2001161200.html 
2.https://www.businessinsider.de/marlon-brando-rejected-godfather-oscar-2017-2?r=US&IR=T
3.https://en.wikipedia.org/wiki/Dalton_Gang
4.Kız Kulesi’ndeki Kızılderili- Sunay Akın(1997)




Tags

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.
Yorum Gönder (0)
Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !