Rosenhan Deneyi Yada "Pat Deneyi" Nedir?
Nisan 14, 2019
0
Washington D.C.’deki St. Elizabeths Hastanesi. Rosenhan deneyinde adı geçen hastanelerden biridir.
Rosenhan Deneyi Yada "Pat Deneyi"Nedir?
Dr. David L. Rosenhan,1973 yılında Bilim adlı dergide yayımlanmıştır .Ve Science dergisinde "On Being Sane in Insane Places" (Akıl hastanelerinde akıllı olmak üzerine) adlı, psikolojinin en çok okunan makaleleri arasına girmiş deneylerini yayınlamadan önce, Kaliforniya, Arizona ve Harvard üniversitelerindeki kollokyumlarda sunmuş ve olağanüstü ilgiyle karşılanmıştı. Rosenhan deneyleri, çokça tartışılmakla birlikte, psikiyatrinin bugünkü standartlara ulaşmasında başlıca dönüm noktalarından biri kabul edilir.
Deneye katılanlar
Deneye katılan sekiz kiÅŸi aslında bir psikolojisi lisans üstü öğrencisi,üç psikolog, bir psikiyatr,bir pediatri uzmanı,bir ev kadını ve bir ressamdı; üçü kadın ve beÅŸi erkek olan bu kiÅŸilerin hiçbiri geçmiÅŸte ruhsal bozukluk yaÅŸamamıştı. Rosenhan’ın ünlü makalesi şöyle baÅŸlar: "Pek çok cinayet davasında, savunma tarafındaki ünlü psikiyatrlar, sanığın akıl saÄŸlığı yerinde olmadığından ceza sorumluluÄŸunun bulunmadığını iddia ediyor. Savcılık tarafında yer alan, en az onlar kadar ünlü baÅŸka psikiyatrlar ise, aynı kiÅŸinin akıl saÄŸlığını yerinde bulup ceza sorumluluÄŸu var diyor." Rosenhan sorar, "Bir kiÅŸinin akıl saÄŸlığının yerinde olup olmadığı ve akıl saÄŸlığının derecesi anlaşılabilir mi?" Tahmin ettiÄŸiniz gibi, Rosenhan bu konuda bir hayli kötümserdir ve psikiyatri uzmanlarının objektif kriterlere dayanmadığını deneylerle kanıtlamaya çalışır.
Rosenhan Deneyi Nasıl Yapıldı?
Üç psikolog, bir psikiyatr, bir öğrenci, bir pedagog, bir ev kadını ve bir ressamdan oluşan sekiz kişi, ayrı ayrı, halüsinasyon işittiklerini söyleyerek, bir kliniğe müracaat ederler. Aslında hiçbir rahatsızlıkları yoktur. Kendilerine, kliniğe kabul edildikten hemen sonra, bir rahatsızlıkları kalmadığını söylemeleri ve normal davranmaları tembihlenmiştir. Öyle yaparlar. Ancak en erken çıkan bile klinikte yedi gün kalmak zorunda kalır.
Klinikten çıkanlar, aynı iddia ve başka isimlerle başka bir kliniğe başvururlar. Rosenhan ve ekibi, bu şekilde tam bir düzine kliniği ziyaret eder. Hasta olmadıklarına hekimleri ikna etmeleri, ortalama olarak on dokuz gün sürer. Bir keresinde biri elli iki gün klinikte tutulur.
Rosenhan ve arkadaşları elbette kliniklerde kalmaktan zevk aldıkları için yapmamışlardı bu işi. Aklı başında olan ile olmayanı tefrik etmek hususunda ne kadar başarılı olunabileceğini araştırıyorlardı. Araştırmanın sonuçlarını Ocak 1973'te, Science dergisinde yayınladılar.
Makalede ibretlik bilgiler var. Mesela Rosenhan'ın tuzağına düşmeyeceğini iddia eden bir kliniğe üç ay içinde sahte hastalar yollanacağı söylenmiş. İzleyen üç ayda kliniğe müracaat eden 193 kişinin kırktan fazlası, en az bir uzman tarafından, sahte hasta olarak tespit edilmiş. Mesele şu ki, kliniğe bir tek sahte hasta yollanmamış.
Kliniklerde yatan 118 gerçek hastadan 35’i, grubun bazı üyelerine "Sen deli olamazsın, herhalde hastaneyi teftiÅŸe gelen bir gazeteci ya da profesörsün" der, kalanı da bunların evvelce hasta olup ÅŸimdi düzeldiÄŸine inanır. Hastane görevlileri ise, onların birer "sahte hasta" olduÄŸunu hiçbir zaman anlamaz.Sahte bir hasta, bazı stajyer doktorların hastaların öğle yemeÄŸinden 30 dakika önce kuyruÄŸa giriÅŸini "sendroma özgü oral düşkünlük" diye açıklamasına kulak misafiri olmuÅŸtu..Yani,sırf acıktıkları ve sıkıldıkları için böyle davranmış olamazlardı.
En kısası bir hafta, en uzunu 52 gün olmak üzere, ortalama 19 gün hastanede tutulurlar. Özel hastanede yatan biri "manik depresif psikoz", geri kalanlar, "remisyonda şizofren" tanısıyla taburcu edilir.
Rosenhan, 'aklı başında olmak veya olmamak diye bir şeyler varsa, bunları nasıl bilebiliriz?' diye soruyor. Yaptığı çalışma sayesinde görülüyor ki, bize çok aşikar görünen bir ayrımı yapmak üzere uzun süre eğitilmiş olan uzmanlar ve geliştirilmiş teknolojiler pek güvenilir değil.
Dsm rehberini deÄŸiÅŸtirdi
Rosenhan, bu deneyin tersini de uygular. Bir araÅŸtırma ve eÄŸitim hastanesinin baÅŸhekimi ve çalışan personeline, gelecek üç ay içinde bir ya da birkaç sahte hastanın, psikiyatri servisine yatmak amacıyla baÅŸvuracağını bildirir. Yatırılan her hasta ile doÄŸrudan baÄŸlantısı bulunan psikiyatr, hekim ve hemÅŸirelerin bir form doldurmasını, hastalara 1 ile 10 arasında puan vermesini, sahte hasta olduÄŸundan kuÅŸkulandığında, 1 ya da 2’yi iÅŸaretlemesini ister.
Üç ay sonra Rosenhan, yatırılan 193 hasta ile ilgili formları inceler. Hastalardan 41’i, deÄŸerlendirmeyi yapanların en az biri tarafından "kesinlikle sahte hasta"dır. 19’u, birden fazla psikiyatr ve saÄŸlık personeli için "sahte hasta olabilir".
Halbuki, deneyin sürdüğü üç ayda baÅŸvuran hastaların hiçbiriyle Rosenhan’ın ilgisi yoktur, bir baÅŸka deyiÅŸle, aralarında "sahte hasta" numarası yapan, onun bildiÄŸi kimse yoktur.
Rosenhan, ünlü makalesinde sorar "İkiden fazla psikiyatri uzmanının normal zannettiği, buna rağmen kliniğe yatırılan 19 kişi, gerçekte normal miydi, yoksa akıl hastası mı? Hiçbir zaman bilemeyeceğiz" ve "Şurası muhakkak ki" diye sürdürür, "Psikiyatri kliniklerinde, akıl sağlığı yerinde olanla, olmayanı ayıramadığımız apaçık ortada."
Rosenhan’ın makalesi, ülkesini ayaÄŸa kaldırmış ve Amerikan Psikiyatri BirliÄŸi’nin, Akıl Hastalıklarının Ayırıcı Tanısında El Kitabı (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, DSM) adlı rehberini üçüncü kez deÄŸiÅŸtirmesini saÄŸlamıştır.Bilimsel geliÅŸmeler doÄŸrultusunda DSM III, 1994’te yeniden deÄŸiÅŸerek, DSM IV oldu, 2013'de DSM V yayımlandı. DSM 5'in yaygın deneyim ve davranışları tıbbileÅŸtirdiÄŸi ileri sürüldü. Dsm-5'te çalışan uzman danışmanların %70'inin ilaç firmalarından olması ayrıca eleÅŸtirildi.
Amerikalı Psikiyatrist Allen Frances, yeni basımda öfke patlamalarının yıkıcı ruh hali düzensizliği bozukluğuna (DMDD); kederin ise birincil depresif bozukluğa (MDD) dönüştürüldüğüne dikkat çekiyor.
DSM-5'te aşırı yemek, yeme bozukluğu; fazla çöp biriktirmek, istifleme bozukluğu; hafif unutkanlık, sinirbilişsel bozukluk olarak tanımlandı DGPPN başkanı ve Bonn Üniversitesi psikiyatri kliniği direktörü Wolfgang Maier, DSM-5 üzerinden tanı yapılmasını önermekdiklerini açıkladı.
Hukuk ve psikoloji profesörü Rosenhan, sadece akıl hastalıklarının tanısında kullanılacak kriterlerdeki değil, yargılamayı düzenleyen yasalara psikolojinin girmesi, jüri seçimlerinde bu bilim dalından yararlanılması gibi devrim niteliğindeki değişikliklere de önayak oldu.
Benzer deneyler
Harvard’dan psikoloji yüksek lisanslı, Boston’dan doktoralı Lauren Slater, Rosenhan deneylerinin bir benzerini, 30 yıl sonra tekrarladı. Dokuz farklı psikiyatri kliniÄŸine baÅŸvurarak, ağır bir cismin yere düşerken çıkarttığına benzer sesler duyduÄŸunu söyledi. Her birinde, "psikotik depresyon" tanısı kondu, tedavi için antipsikotik ve antidepresan ilaçlar verildi. Dr. Slater bu deneyimini bir kitabında anlattı. Åžimdilerde, kendisini eleÅŸtiren psikiyatri uzmanlarına avukatı aracılığıyla cevap yetiÅŸtiriyor.
Psikiyatri ile genetiğin ilk buluşması
Ãœniversite öğrencisi Janice Egeland, 46 yıl önce Pennsylvania’daki bir piknikte, teknolojiyi reddeden, karasabanla tarım yapan ve dış dünyadan soyut yaÅŸamalarıyla tanınan Amish topluluÄŸuna mensup yaÅŸlı bir kadına rastladı. Torununun kendisini kaygılandıran rahatsızlığı için "Siss im Blut" demiÅŸti kadın, atalarından miras Hollandacasıyla. Yani "Kanda yazılı". Kadının kalıtımla açıkladığı, Amish’ler arasında sıklıkla görülen o tarihte manik depresif, günümüzde bipolar bozukluk veya iki uçlu duygudurum bozukluÄŸu olarak adlandırılan bir hastalıktı.
Egeland, 6 laboratuvar ve 15 üniversitenin yer aldığı bir araÅŸtırma ekibi oluÅŸturdu, ABD SaÄŸlık Bakanlığı’nın fonlarıyla, dört kuÅŸağı hayatta olan Amish ailelerini 20 yıl inceledi. 1987’de Science dergisinde yayınlanan bulguları, psikiyatri için bir dönüm noktası oldu: 11. kromozomun kısa kolu üzerindeki bir DNA bölgesi ile bipolar bozukluk arasında iliÅŸki bulunmuÅŸtu. Psikiyatri ile genetiÄŸin ilk buluÅŸmasıydı bu ve baÅŸ döndürücü serüvenin baÅŸlangıcıydı. Egeland, halen Miami Ãœniversitesi Tıp Fakültesi’nde psikiyatri ve halk saÄŸlığı profesörü.
Tımarhanede On Gün
Bu konuya ilk kez dikkat çeken kişi Rosenhan değil.
Gazeteci Nellie Bly, 1887’de benzer ÅŸekilde bir tımarhaneye sızmış, bulgularını ise “Tımarhanede On Gün” adlı kitabında bizlerle paylaÅŸmıştı.
Bly oraya hasta oldukları gerekçesiyle tıkılanların en az kendisi kadar “akıllı” olduÄŸunu, aslında orada bulunmamaları gerektiÄŸini ifade etti. Bly’in çalışması, büyük jüri soruÅŸturmasına neden oldu. SoruÅŸturmanın amacı ise psikiyatrik muayenelerin daha detaylandırılması, insanların haksız yere tımarhanelere alınmamasıydı.
Bu olaydan neredeyse yüz yıl sonra Rosenhan bize gösterdi ki ruh sağlığı mesleğinin güvenilirlik ve akıllıyı deliden ayırt edebilme açısından daha gidecek çok yolu var.
Alttaki videodaki görüntüler BBC'nin The Trap "What Happened to Our Dreams of Freedom" belgeselinden alınmıştır.
Kaynaklar
1.https://en.wikipedia.org/wiki/Rosenhan_experiment
2.https://science.sciencemag.org/content/179/4070/250
3.https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1375/pplt.12.2.298
4.http://www.hurriyet.com.tr/sesler-duyuyorum-doktor-bey-7938621
5.Video- https://www.youtube.com/watch?v=EhGa4IHdZTo
6.BBC-https://www.youtube.com/watch?time_continue=734&v=eH233mVxHMU
7.https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16260927
8.https://www.nature.com/articles/325783a0