Kar Mikropları Gerçekten Öldürür Mü?
Aralık 27, 2019
0
Kar Mikropları Gerçekten Öldürür mü?
Kışı bütün gücüyle iliklerimizde hissetmeye başladığımız şu günlerde nezle, grip, soğuk algınlığı vb. hastalıklardan bunalmış çevremizde sık sık “Kar yağsa da mikroplar kırılsa” sözlerini duyarız.
2008 yılında yapılan bir araştırmada kar tanelerinin sadece saf su kristalleri olmadığı ortaya çıkarılmıştı. Şaşırtıcı bir şekilde, mikroorganizmaların oluşumlarına katkıda bulunduğu görülmüş. Bakteriler ve diğer küçük organizmalar, atmosferimizde kar ve yağmur oluşumuna beklenenden çok daha fazla katkıda bulunuyormuş. Baton Rouge'daki Louisiana Eyalet Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, dünyanın 19 farklı bölgesinden kar örneklerini inceledikten sonra 2008 yılında "Science" bilim dergisinde yayımlanmıştı.
Kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen bu sözlerde kısmen doğruluk payı var aslında. Mikroorganizmaların bir kısmının büyümesi soğuk havalarda yavaşlar. Özellikle insan patojenleri, insan vücut ısısına yakın sıcaklıklarda en hızlı şekilde büyüyebildikleri için soğuk havalar onların da dışarıda çoğalmalarını ve yayılmalarını azaltır.
Bu söylem kısmen doğru, kısmen de yanlış bir şehir efsanesidir. İstanbul gibi büyük metropollerde yanlış şehirleşme nedeniyle kuzey rüzgarlarının bile temizleyemediği bir havası vardır. Bu nemli hava çok miktarda sağlığa zararlı madde, partikül ve mikrop içerir. Gerçekten de kar yağdığı zamanlar kar taneleri bu zararlı mikropları ve maddeleri alıp yere indirir. Havayı bu zararlı maddelerden temizlerler fakat aynı zamanda tüm kiri de yeryüzüne yapıştırırlar. Bu yüzden şehirdeki kar oldukça kirlidir. Kar taneleri gerçekten havayı temizlerler ama yeryüzünü değil…
Bu söylediklerimiz dış ortamlar için geçerlidir. Fakat biz şehir insanları vaktimizin büyük bir çoğunluğunu kapalı ortamlarda geçiririz. Dışarıda kar yağışı ile temizlenmiş ancak havadaki kiri yüzeye yapıştırmış bir hava varken, içeride hasta olmamıza ve bunu birbirimize bulaştırmamıza kolaylık sağlayan kirli hava vardır. Özellikle çok sayıda insanın birlikte çalıştığı işyerleri, toplu taşıma araçları, kafeler riskli ortamları oluşturur. Bu da yukarıdaki iddianın tam tersi olarak üst solunum yollarında görülen nezle, sinüzit gibi enfeksiyonların daha sık görülmesine yol açar. Karlı havalarda mikroplar sıcak ortam aradığı için insan vücudu veya herhangi bir canlının vücudunu kullanır ve bu nedenle insanlar soğuk havalarda hasta olurlar.Örneğin buz dolabındaki yiyeceğin uzun süre dayabilmesinin sebebi soğuk ortam olmasıdır.
Pek çok mikrop ve virüs, eksi 10-15 derece civarında üremiyor.
Ayazda özellikle grip yaşama şansı bulamıyor. Termometre sıfıra doğru ısındıkça grip riski artıyor.
Ancak uzmanlar aşırı soğukların bu 'sıcak yüzü'ne rağmen, -10 dereceden soğuk havalarda dışarıda geçirilen sürenin "yarım saati aşmaması" uyarısında bulunuyor.
Soğukların kıramadığı mikroplar
Bakterilerde soğuk şoku mekanizmalarının etkinleştiği ve soğukta bu mikroorganizmalarda DNA hasarı olabileceği, DNA hasarının tamir edilemediği koşullarda mikroorganizmanın yaşamını sürdüremeyeceği biliniyor. Bunun yanı sıra, 0ºC’nin altındaki sıcaklıklarda oluşan buz kristalleri, keskin uçlarıyla, mikroorganizmaların hücre zarlarını parçalayıp ölmelerine neden olabilir. Ancak bu durum her tür mikroorganizma için geçerli değil. Aslında oldukça düşük sıcaklıklarda da yaşayabilen mikroorganizmalar bulunuyor. Bunlar, psikrofiller olarak adlandırılıyor. Bu mikroorganizmaların hücre yapıları ve proteinleri, soğuğa dayanacak şekilde evrimleşmiş.
Eskiden, kar ve buzun steril olduğu ve Antarktika’nın karlı ve buzlu kısımlarında hiçbir mikroorganizmanın olmadığı düşünülürdü. Ancak son yıllardaki çalışmalar bu durumun böyle olmadığını gösterdi.
2017`de Journal of the Royal Society Interface adlı dergide yayımlanan bir çalışma ile bilim insanları ilk defa kutuplardan alınan kar ve buz örneklerinde canlı bakterileri gözlemlemiş. Bu çalışma, evrende hangi gezegenlerin canlı yaşamına elverişli olduğu konusundaki ön kabullerimizi de yıkan ve değiştirmemizi gerektiren bir gözlem. Bunun yanı sıra araştırmacılar, buz çekirdeğinde dünyanın eski dönemlerine ait CO2 seviyelerinin tespitini sağlayan izlerin bir kısmının bakteri etkinliği nedeniyle ortaya çıktığını da göstermişler.
Bu izler buzda sıkışıp kalmış gaz kabarcklarından ibaret aslında. Bu durumda, dünyanın eski dönemlerindeki CO2 seviyeleri bugün düşündüğümüzden daha aşağı seviyelerde olmalı. Yani insanların atmosferdeki CO2 seviyelerine katkısı, daha önce düşündüğümüzden daha fazla.
Alttaki Scishow videosunda konu hakkında detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz.
Kaynaklar
1.https://royalsocietypublishing.org/doi/full/10.1098/rsif.2017.0729
2.https://www.sciencedaily.com/releases/2017/12/171220122007.htm
3.https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/01/160108_rusya_soguklar
4.https://www.scientificamerican.com/article/do-microbes-make-snow/
5.https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18309078
6.Video-Scishow-https://www.youtube.com/watch?v=mFJLFXhycSQ
Tags