Laplace'in Şeytanı Teorisi Nedir?
Laplace'ın Şeytanı, Pierre-Simon Laplace tarafından 1814'te yayınlanan bir makalede belirtildiği üzere evrendeki her atomun yerini ve hareketini bilen ve bu sayede evrenin ve kainatın bütün bir geçmiş ve geleceğini bilen sanal bir varlığın mevcut olduğunu iddia eden düşünsel bir deneydir.Laplace'ın makalesinde nedensel determinizmi kavramsallaştırdığı ifadesinin özgün hali şu şekildedir:
“ | “Evrenin şimdiki halini geçmişin sonucu ve geleceğin nedeni olarak ele alabiliriz. Bir an için evrenin tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek, ve bunun bu verileri inceleyebileceğini de düşünürsek, aynı anda evrendeki en büyük varlıklardan en küçük atomlara kadar her şeyi hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de, aynı geçmiş gibi, onun gözlerinin önündedir.” |
Fransız matematikçi Laplace'ın olasılık teorisini kullanarak gök cisimlerinin en doğru konumlarını hesaplamasından sonra ortaya koyduğu görüşe verilen isimdir.Buna göre evrendeki bütün yasalar bilindiğinde gelecekteki tüm olaylar öngörülebilir.
Yani aslında evrende şans diye bir şey yoktur.
100 tane zarın aynı anda atılıp hepsinin 1 gelme olasılığı bir şans değildir.Nedeni: evrendeki tüm değişkenler bilinirse olmakta olan ya da olacak olan bir duruma müdahale edilebilir.Eğer uygun çevresel ve fiziksel şartlar sağlanırsa zar olayı gerçekleşir veya her oynayışta loto tutturulabilir.
Açıkçası böyle bir varlığın olamayacağı, en azından bunun bir insan olamayacağı sabittir.
Laplace'ın esin kaynağı
“Hiçbir şey belirsiz değildir; her şey kendinden önceki sebebin bir sonucudur, biz bu sebebi bilsek de, bilmesek de...” teorisine inanan determinist istatistikçi Abraham De Moivre hayatının son günlerinde her gece 15 dakika daha fazla uyuduğunu farkeder.Buna göre 24 saat uyuduğu gün ölecektir.Bu günü 27 kasım 1754 olarak hesaplar ve o gün ölür. De Moivre'nin olasılık konulu şansın doktrinleri (şans teorileri diye de geçiyor) eseri de Laplace'ın çalışmalarına temel olmuştur.
Aslen bu düşüncenin esin kaynağı İngiliz kimyacı Robert Boyle`nın 17.yüzyılda tanımladığı determinizm yasasından alıyor.Teizm (dini) bir görüş açısıyla Tanrı`nın evreni usta bir saatçi gibi tasarlayıp evrenin tıkır tıkır çalıştığı inancına dayanıyor.
Albert Einstein"Tanrı zar atmaz"desede Heisenberg "belirsizlik"dedi ve son noktayı koydu.Buna rağmen Einstein"Aya bakmasam bile ayın orada olduğunu düşünmeyi seviyorum"demişti.
Şeytanın kuantum ve fizik üzerinden incelemesi
Yaratıcısı Laplace gibi o da klasik fizik dünyasında doğmuş ve ölmüş bir şeytan.Klasik fizikte parçacığın ilk konumu ve hızını biliyorsanız, geleceğini de kesinlikle hesaplayabilirsiniz.
Fakat klasik mekanikte bile bu çok da olası değil, çünkü ortaya çıkan denklemler çoğunlukla lineer olmayan diferansiyel denklemler ve lineer olmayan diferansiyel denklemlerin çözümünü bulmak çok zor yada imkansız. Bu nedenle genelde olayın durumuna göre approximation'lar (yaklaşımlar) yapılır, bazı şeyler ihmal edilir, bazı açıların küçük olduğunu varsayılır vs ve sonuca öyle gidilir. Varsaydığımız şeytan kainattaki tüm parçacıkların konum ve hızlarını bilebilecek kapasitedeyse, lineer olmayan denklemleri de çözebilecek kapasitededir herhalde denebilir.
1.Newton yasaları
1888 öncesinden gelen Johannes Kepler ve Nikolaus Kopernikus'un keşiflerinden bu yana, "Three body problem"Leonhard Euler, Joseph-Louis Lagrange, Thorvald Nicolai Thiele, George William Hill ve Henri Poincaré gibi birçok tanınmış matematikçinin yüzyıllar boyunca uğraştığı en zor matematik problemlerinden biri olmuştur. Genel olarak, hareketler kaotiktir ve sadece sayısal olarak hesaplanabilir.Newton yasaları klasik fizikte halen geçerli olsada evrenin kaotik yapısından dolayı yüzde yüz hesaplanamamaktadır.
2.Genel görelelik (1905)
Görelilik teorisine göre, bilgi en fazla ışık hızında taşınabildiğinden, tüm kozmosu kavramak mümkün değildir. Başka bir deyişle,şeytanın ötesini göremediği bir “ufuk” oluşur. Bu yüzden evrenin tüm durumlarını kavrayamaz ve bu nedenle onları tahmin edemez. Bu farkındalık şeytanın varlığını imkansızlaştırır.
3.Kuantum dünyası(1925)
Böyle bir şeytanın kuantum dünyasında yaşama şansı hiç yoktur.En başta Heisenberg belirsizlik ilkesine göre şeytanımız parçacıkların konumunu ve hızını aynı anda yeterli kesinlikte ölçümleyemeyecektir.Öte yandan zaten konumları bilmesi için gerekli olan ölçümleme sistemin durumunu değiştireceğinden sistemi bizzat kendisi bozmuş olur.
Öte yandan kuantum dünyasında her şey yine olasılıklara bağlıdır. Bir parçacığı bir noktadan belli bir ilk hızla bir yarığa doğru gönderdiğimizi varsayalım.Yarığın arkasında da bir algılayıcı ile parçacığın geldiği yeri tespit edelim.Aynı kaynaktan aynı hızla başka bir parçacık gönderdiğimizde, o parçacık bir öncekiyle aynı yere düşmez.Başlangıç koşulları aynı olmasına rağmen ikinci parçacığın düşebileceği yerlere dair bir olasılık dağılımımız vardır elimizde fakat bu, sadece ihtimalleri ortaya çıkarır.Hangi ihtimalin gerçekleşeceğine, yani ikinci parçacığın tam olarak nereye düşeceğine dair elimizde kesin bir sonuç olamaz.
Bir başka örnekte de en basitinden bir parçacığı bir kutuya hapsedersek (particle in a box), söyleyebileceğimiz şeyler yine sınırlıdır. Birincisi, eğer gerçekten eminsek, parçacığın o kutunun içinde olduğu. ikincisi ise parçacığın kutunun içerisinde nerelerde bulunabileceği. Bunun dışında "parçacık tam olarak şurada" diye kesin bir şey söylemek imkansızdır.Bunu bilmediğimizden değil, bunu bilemeyeceğimizden. Fizik kuralları bunun bilinemez olduğunu söylediğinden, yada en basit ifadeyle doğada gerçekten de böyle olduğundan.Hatta, gerçek hayatta, birinci ifademizdeki parçacığın o kutunun içerisinde olduğu bile tartışmaya açılabilir. Çünkü her ne kadar parçacığı kutunun içine hapsettiğinizi, parçacığın kutudan kaçamayacağını düşünsek de, o parçacık belli bir olasılıkla o kutudan kuantum tünelleme (bir parcacık ya da parçacık grubunun normalde aşamayacağı bir enerji engelini geçmesi durumu) ile kurtulabilir.
Bir diğer ilginç şey ise kuantum ölçeğinde cisimlerin hareket yolu yoktur. Bir parçacığı a noktasından hareketine başlatıp, sonra da b noktasında gözlemlediğimizi varsayalım. Klasik fizikte parçacığın a'dan b'ye nasıl gittiğini hesaplama şansımız var.Fakat kuantum fiziğinde alınan yol hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz.
Dahası, bir sistemin durumuna dair tam bilgiye erişilemez.Ölçüm, sistemin kuantum durumuyla ilgili yalnızca küçük bir miktar bilgiyi açığa çıkarır.
Kısacası Laplace'ın şeytanına, veya onun sahip olduğu özelliklere sahip bir şeye, kuantum dünyasında dolayısıyla da gerçek hayatta yer yok.
4.Kaos teorisi(1960)
Kaos teorisi, kaos kuramı veya kargaşa kuramı; yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir.
Bir sigara dumanının havada yaptığı şekiller tamamen düzensiz ve bağımsız rastlantıların ürünü olarak görülebilir. Ancak bir teorik fizikçi dumanın bu dinamiğinin aslında ortamdaki birçok parametre ve etken ile belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki incelemek ve net bir kanıya varmak imkânsızdır. Parametrelerin bu denli değişken olması, aslında o parametrelerin aynı zamanda bir çıktı olmasından kaynaklanır. Dumanın hareketine neden olan hafif bir hava akımı aslında odanın başka yerindeki bir sıcaklık değişikliği ve basınç farkının neden olduğu bir harekettir. Ayrıca dumanın dinamiğini etkileyen girdiler birbirlerine bağlı olabilirler ki bu durumu tam anlamıyla içinden çıkılmaz hâle sokar. Sigara dumanı örneğine geri dönersek, hava akımının yalnızca sıcaklık değişiminden kaynaklandığını farz edelim (ki pratikte bu milyonlarca etkenden biridir). Sıcaklık değişimi ortamda basınç farkı yarattığından hava akımını etkiler. Ancak oluşan hava akımı sıcaklıkta tekrar değişimlere neden olacağından farklı girdilerle tekrar bir fonksiyon oluşturur ve bu değişim sonsuza kadar devam eder. Birçok farklı girdinin sürekli değişerek fiziksel değişimler ve farklı düzenler yaratması ve bu düzenlerin yine kendisini etkilemesi insan zekasının ve günümüzdeki gözlem ve bilimsel tahmin yeteneklerinin çok çok üstünde olmasından dolayı kaos olarak nitelendirilir. Oysa tüm bu değişimlere neden olan fiziksel yasalara ve matematiksel açıklamalara hakimiz. İşte bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında birbirine ne kadar sıkı sıkıya sarılmış olduğu ortaya çıkar. Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal ve karmaşa doludur.
Bu teoriye göre evrenin bir parçası olmasından dolayı şeytan için önceden bilmek imkansızdır.Nihayetinde, başlangıç koşulları geleceği tanımlasada böyle bir hesaplama için gereken değerlerin sayısı katlanarak artar. Bu nedenle, şeytanın tahminlerde bulunması çok uzun zaman alacaktır. Nihayetinde, evrenin durumunu hesaplamak uzun sürer. Bu nedenle, sistemden ayrıştırılmış bir açıklama olarak tahmini çok geç olacaktır.
Sonuç olarak,
Bununla birlikte, şeytann gerçek bir bilimsel hedefi temsil etmesi gerekmediğinden, gerçek bir koşula tabi olmak zorunda değildir, bu da 1., 2. ve 4. noktayı felsefi yorum için anlamsız hale getirir. Kesinlikle öngörülemeyen bir tesadüf içerdiğinden, sadece kuantum fiziğinin Kopenhag yorumu önceliktedir. Bununla birlikte, 3. nokta söz konusu olduğunda, tüm bilimsel dünya, bilimsel-teorik bir bakış açısıyla (yani temel olarak olasılık ifadelerine dayanmaktadır) tümevarımsal olarak inşa edilebilir, sadece resmi sistemlerde (matematik, mantık) tümdengelim yoluyla türetilebilir.
Kaynaklar
1.https://en.wikipedia.org/wiki/Pierre-Simon_Laplace
2.https://seyler.eksisozluk.com/evrendeki-her-atomu-gecmisi-ve-gelecegi-ongorebilen-sanal-varlik-laplacein-seytani
3.https://en.wikipedia.org/wiki/Three-body_problem
4.https://en.wikipedia.org/wiki/Chaos_theory
5.https://de.wikipedia.org/wiki/Laplacescher_D%C3%A4mon
6.https://archive.org/details/philosophicaless00lapliala/page/n6