Metafizik Nedir?-Metafizik Bilimsel Midir?
20. yüzyıl öncesinde Metafizik
Metafizik, en büyük felsefi eserlerden biri olarak kabul edilir. Yunanlılar, Müslüman filozoflar, skolastik filozoflar ve hatta Dante gibi yazarlar üzerindeki etkisi görülmektedir.
Metafizik’in felsefe tarihinde uzun bir geçmiÅŸi vardır. ‘Metafizik’, zaman zaman ontolojinin alanında, zaman zaman da epistemolojinin alanında ele alınmıştır. Metafizik sözcüğü felsefeye, Aristoteles’in
yapıtları düzenlenirken duyulan ihtiyaç sonunda girmiştir. Metafiziğin
tartışmalı bir kavram olmasında Aristoteles’in metafizik’i hakkında
yapılan yorumların etkisi büyüktür.Aristoteles'in eserlerinin M.S birinci yüzyılda Ä°skenderiye'deki bilginler tarafından düzenlenmesinin ardından metafizik sözcüğü ilk kez, “Fizikten sonra gelenler” anlamında, Aristoteles’in bir kitabını adlandırmada kullanılmıştır. Bu kitapta, Aristoteles’in tabiriyle, “ilk felsefe”den söz 🔗edilmektedir. Aristoteles’te “ilk felsefe”nin konusu, “varlık olmak bakımından varlık” ve “varlığa özü gereÄŸi ait olan ana nitelikler”dir.
OrtaçaÄŸ’da, ‘metafizik’teki ‘fizik’ doÄŸa olarak, ‘meta’ da ‘öte’ (trans) olarak anlaşılmıştır. Böylece ‘metafizik’ doÄŸayı aÅŸan, doÄŸadan varlıkça ve deÄŸerce üstün olanların araÅŸtırılması anlamına gelmiÅŸtir. bunun kaynağında plotinos’un dizgesinin temeline aldığı varlık hiyerarÅŸisi
vardır. buna göre, varlıklar -değerce- üstün olandan değersiz olana
doÄŸru bir sıra içindedir.Bu üstün alanının araÅŸtırılması “doÄŸa-üstü”
anlamı verilen ‘metafizik’e bırakılmıştır. Kavrama ortaçaÄŸ’da yapılan bu
yükleme, daha sonraki dönemlerde de etkisini sürdürmüştür. 🔗Francis Bacon, metafiziÄŸi “ilk felsefe”den ayırır. ona göre, ‘metafizik’ , “form ve amaç nedenini” araÅŸtıran bir 🔗doÄŸa bilimidir. Bacon, metafiziÄŸi tanımlarken “doÄŸaüstü” varlıkların veya “varolanın ötesinin” araÅŸtırılmasını söz konusu etmemiÅŸtir.
Ancak, 🔗Descartes, “ilk felsefe”nin kapsamına “Tanrının varlığı”nı ve “ruhun özünün bilinmesi”ni de 🔗sokar. Descartes’ın bu yaklaşımı Kant’a kadar geçen süreçte etkili olmuÅŸtur.
18. yüzyılda 🔗Thomas Hobbes, metafiziÄŸin ‘nedenler’i
araÅŸtıran alan olduÄŸu görüşünü 🔗eleÅŸtirmiÅŸtir. Hobbes’a göre ‘neden’
yalnızca madde ile ilgilidir. Buradan, Hobbes’un ‘metafizik’i
“doÄŸaötesi” olarak anlamlandırdığını anlıyoruz.Locke’un
gerçeğin yapısı yerine insanın anlama yetisini araştırma alanı seçmesi, metafiziğin bilgi kuramına bağlı bir şekilde tartışılmasının yolunu
🔗açmıştır. George Berkeley, nedenlerin, cisimsel olmayan ÅŸeylerin, ÅŸeylerin var oluÅŸunun ve hakikatinin araÅŸtırılmasını ‘metafizik’e 🔗bırakır.
‘Metafizik’ 🔗David Hume’da epistemolojik bir çerçevede ele alınır ve bulanık ve karışık
akıl yürütmelere ad olur. Ona göre, bu akıl yürütmelerden oluşan bulanık
felsefe doÄŸru akıl yürütmeler yoluyla yıkılmalıdır.Kant’la
birlikte metafizik bir konu alanı olmaktan çıkıp bilgikuramsal bir
sorun durumuna gelmiştir.🔗Immanuel Kant, böyle bir bilimin olanaklılığı ve
nasıllığı üzerinde durur. sonunda vardığı sonuç, ‘metafizik’
denilebilecek bir bilimin olabileceÄŸi ve bunun “🔗sentetik a priori”
önermelerden oluşması 🔗gerektiğidir.
19. yüzyılda Fichte, metafizik ile felsefeyi aynı sayar ve onu deneylerin temeline ilişkin
öğreti olarak 🔗açıklar.Engels’te metafizik bir “düşünce biçimi” ve
“açıklama yöntemi”dir Engels, metafiziÄŸe olumsuz bir anlam yükler ki bu
yükleme 20. yüzyılda metafiziğe olumsuz bakan tutuma 🔗kaynaklık edecektir.
Wilhelm Dilthey, deneyin göreliliği nedeniyle metafiziği bilim olarak 🔗kabul etmez. Ancak büsbütün yadsımaz da.
19.
yüzyılda bilimlerde sağlanan gelişmeyle birlikte metafizik, bilimin
dışında, sanatın ve/veya dinin yanında görülmeye başlandı.
20. yüzyıl: Heidegger’de metafizik
Düşünme kavramının anlamı
Öncelikle Martin Heidegger’in birçok kavramı açıklamada ‘düşünme’den yola çıktığını
söylemek gerekir. Bu düşünme nin özünü anlayabilmek için, insanın
varlık ile iliÅŸkisini sürekli göz önünde bulundurmak gerekliliÄŸi 🔗vardır.Heidegger’e
göre, varlık ile insan arasında kopmaz bir bağ vardır; bu bağ
“düşünme”den bağımsızdır ama “düşünme” tarafından gerçekleÅŸtirilir. Düşünme etkinliÄŸi de varlık ile insan arasındaki iliÅŸkiyi
gerçekleştirmeye yöneliktir. Sözü edilen düşünmenin hep varlıkla
ilişkili olarak ele alındığı gözden kaçırılmamalıdır.İnsana düşen
ödev, düşünme etkinliÄŸini yerine getirmektedir. Heidegger’in yakındığı
bu tür düşünmenin (düşünürce düşünme) “Metafizik tarihi” içinde çoktan
terk edilmiÅŸ olduÄŸudur. Bu terk ediliÅŸten sonra, düşünme “teknik” bir
düşünüşe dönüşmüştür.Düşünmenin teknik’e dönüşmesi, her ÅŸeyden önce
varlıktan uzaklaşmaya yol açmıştır.Oysa, düşünmenin düşünürce
olabilmesi için yalnızca varlıktan çıkarak etkinliğini sürdürmesi
gerekir Heidegger’e göre. Heidegger’e göre metafizik, giderek her
alanda etkili bir düşünüş olarak kendini göstermiş ve varlık tarihinde
uzun süre etkili olmuÅŸtur.Bu düşünce tarzı ise “varlığın unutulması”na
yol açmıştır.Heidegger, varlığın kendini iki tarzda olagetirdiğini
söyler: Metafizik düşünme” ve “düşünürce düşünme” tarzında. Varlık, metafiziÄŸin yüz çevirdiÄŸi, ama felsefenin özünü ve zorunluluÄŸunu aldığı
şeydir. Düşünme-metafizik ilişkisinde son söyleyeceğimiz şudur: Heidegger, Metafizik düşünüşün aşılması ve düşünme ye geçilmesini
savunur. Metafizik düşünce olacak fakat zamanı gelince yerini özlü
düşünmeye bırakacaktır.
Metafizik düşüncesindeki sorun
MetafiziÄŸi bilimden ayıran, sorduÄŸu ÅŸu sorudur: “neden hep varolan var da hiç yok?” Heidegger, hiç’e iliÅŸkin sorunun sorulmasını olumlar, hatta bilimi bu
soruyu sormamış olmasından dolayı yadırgar. Ancak, sorun metafiziğin
varolanın temelini bilmek istemesi ile birlikte varolanı varolan olarak
sorguladığı için varlık olarak varlığa yönelememesindedir. Metafiziğin
varolanın bütünün ötesini bilmek istemesi Heidegger’de metafiziÄŸi
önemli bir yere oturtur. Ancak, ona göre,metafizik varolanın bütünün
ötesini sorarken aslında varlığı sormaktadır; ancak metafizik varolanı
varolan olarak düşündüğü için varolanı görebilecek ışıktan yoksundur. Varlığın unutulmuş olmasını da felsefe tarihi boyunca metafizik
düşünüşün aşılamamış olmasına bağlar.
Metafiziğin aşılması sorunu
Heidegger’in
metafiziği aşıp düşünmeye geçmek istemekteki amacı insanı
yeniden kendi özüne kavuşturmaktır. çünkü metafizik düşünce insan ile
varlık arasındaki ilişkinin gerçekleşmesine her durumda engeldir. Ona
göre, “varlığın kendisi üzerine düşünmek” metafiziÄŸin aşılmasıdır. MetafiziÄŸin aşılması insanın özünün deÄŸiÅŸmesinin baÅŸlangıcıdır. Bütün
bunlar göz önüne alındığında Heidegger’in tüm çabası, MetafiziÄŸin,
insanın varlığa olan bağında” varlığa yakınlığını engelleyen bir düşünce
olduğunu göstermektir ve buna bağlı olarak da Metafizik düşünceden
sıyrılıp yerine, insanı yeniden varlığa yakınlaştıracak bir düşünüşün
öncülüğünü yapmaktır.
Heideger’de metafizik kavramı
Heidegger’in metafizik kavramı ile niçin ilgilendiÄŸi ve bu sorunu nasıl ele
aldığını anlamaya çalıştık .Birazda Heidegger’de metafizik kavramı üstünde duralım.Heidegger,
“Metafizik, varolanı olduÄŸu gibi ve bütünüyle kavramak üzere yeniden
ele geçirmek için onun ötesine iliÅŸkin soru sormaktır” tanımını yapar. Bunun yanında Heidegger’in metinlerinde metafizik, bazen hiç’in
araÅŸtırılmasına yönelik bir sorgulama biçimi, bazen “varolana iliÅŸkin
hakikatin tarihi”, bazen de felsefe ile eÅŸ anlamlı olarak karşımıza
çıkar. Heidegger’in MetafiziÄŸe yüklediÄŸi anlamlar göz önüne alınırsa,
onun metafiziğe karşı çıkmadığı ancak onu aşan bir düşünüşün peşinde
olduğu görülür. Heidegger, Metafiziği aşmanın yolunu metafizik nitelikte
bir sorunun içine girmekte bulur. Heidegger’in bütün bu soruÅŸturmasında ‘meta’yı “öte” olarak görmesinin etkili olduÄŸu söylenmelidir.
Henri Bergson’da metafizik :Zekanın bilimdeki yeri
Zeka,
doğal eğilimi gereği, dış nesnelere yöneliktir. Zekanın işlevi dış
dünyayla uyum içinde yaşamamızı sağlamaktır. Bunun için yönelimi hep
kendi dışımıza doğrudur.Henri Bergson, zekayı düşünüşümüzün maddeyi ve dış
dünyayı araştırabilen bir biçimi olarak 🔗görür. Zihnin diğer tür
işleyişi, yani kendi üzeine döndüğündeki durumu, artık zeka olarak
adlandırılmamalıdır. Bu edimin adı "sezgi" dir. Zeka ile bilim ve
mekanik; sezgi ile metafizik alanına dair önermeler oluşturulabilir. Bu
baÄŸlamda, Bergson’da metafizik bilmek ve bilmekle ilgili bir konu olarak
karşımıza çıkar.
Sezgi: Mutlak olana götürme yolu
Bergson,
“sezgi”yi “ayrıştırma” dediÄŸi baÅŸka bir edimle karşılaÅŸtırır. Zihnimizde
doğal olarak bulunan eğilimden dolayı araştırmalarımızda sezgiden çok
ayrıştırmayı kullanırız.Ayrıştırmada yapılan, nesne ile başka nesneler
arasındaki ortak öğeleri bulma işlemi olduğundan, bu yolla elde edilen
bilgi daima görelidir. Pozitif bilimin de metodu ayrıştırma olduğu için
bu alanın bilgileri de görelidir. Bergson, zihnin maddeye yönelen
işleyişinin karşısına zihnin kendi üzerinde düşünüşünü, görelinin
karşısına mutlak olanı ayrıştırmanın karşısına sezgiyi koyarken izlediği
çizgide kalarak, pozitif bilimin karşısına da metafiziÄŸi yerleÅŸtirir. Bu durumda metafizikte kullanılacak bilme yolu “sezgi” olarak kendini
gösterir.Sezginin nesnesi “süre” ya da “içsüre”dir. Sezgi yoluyla
bilgi edinmek istediğimizde yönelmemiz gereken şey zamandaki akışında
kendi kiÅŸiliÄŸimizdir.
Sezginin nesnesi olarak süre
Bergson’a
göre kesintisiz bilinç akışı ya da iç yaşam olan süre, ayrıştırma
yöntemiyle hiçbir şekilde ayrıştırılamaz.Zeka, ayrıştırma yoluyla
bildiği için süreyi bilmede yetersizdir.Ayrıştırma devinimsizi
araÅŸtırır.Süre devinimlidir.Bergson’a göre gerçeklik, sürekli ve
kesintisiz bir akış olan devinimdir.Sezgi, değişmenin, devinmenin kendisi olan süre ile tam uyuşması gereken bir edimdir.
Bergson’da Metafizik kavramı
Bergson’a
göre, felsefe zekanın sınırlarını aşan bir etkinliktir.Bu durumda ona
göre felsefede kullanılması gereken bilme yetisi sezgidir. Bergson, 🔗Zenon’la baÅŸlattığı metafiziÄŸi “eski metafizik” olarak adlandırır ve
onu gerçekliğin yapısını anlamak için gösterdiği çabada zekayı kullanmış
olması nedeniyle yanılgıya düşmüş olarak görür.Kendisi, zekanın yerine
sezginin geldiÄŸi yeni bir metafizik kurma çabasındadır.Burada Bergson’un ‘Metafizik’i felsefeyle neredeyse eÅŸanlamlı kullandığı
görülür.O halde Bergson’da MetafiziÄŸin özel yöntemi sezgi, sezginin
nesnesi de süre olduğuna göre, metafizik, mutlak olanı tanımayı sağlayan
bilgi alanıdır. Ayrıca Bergson’da metafiziÄŸin varlık ve varolanla
ilgili olmadığı da görülür.
Viyana çevresi ve Carnap’ta Metafizik
Viyana
çevresi’nin genel felsefe tavrı -çağın koÅŸullarının da etkisiyle-
felsefenin bilimsel olması gerektiÄŸi 🔗yönündedir.Viyana çevresi’nin MetafiziÄŸe bakışı da bu tavır çerçevesinde olacaktır. Viyana çevresi
filozofları metafiziğe şiddetle karşı çıkmıştır.
DoÄŸrulama sorunu ve doÄŸrulanabilirlik
A.J.Ayer’e
göre doğrulama ve doğrulanabilirlik deneysel olgularla ilgili
önermelere ilişkin kavramlardır.Viyana çevresi, doğrulanabilirliği söz
konusu olmayan önermeleri bilimden ve felsefeden çıkartmak istemektedir.Olgusal birer anlam taşımayan önermeler yalancı önermelerdir. Carnap’ın
doÄŸrulanabilirlik sorununu ele alış tarzına göre de Viyana çevresi’nde,
bir önermenin anlamlılığı onun deneye dayalı doğrulanabilirliğine
bağlıdır.
Doğrulanabilirlik ve Metafiziğin yadsınması
Carnap,
doğrulanabilir önermelerin anlamlı olduğunu söyler.Deneyi aşan ve
deneyin ötesinde kalan şeye ilişkin bilgi ortaya koymak isteyen tüm
önermeleri Metafizik olarak adlandırır. Metafiziği yadsıma tavrında olan Carnap, yaptığı metafizik tanımı gereği yadsıyacak birçok şey bulur.Nitekim Carnap, felsefe tarihindeki görüşlerin neredeyse hepsini
metafizik sayarak yadsır.
Bilimsel felsefe ve Metafizik
Carnap, felsefe sorularını, metafizik, psikoloji ve mantık adlı üç alanda toplar.Felsefe sorularından Metafizik olanların sanat alanına ait olduğunu söyler; psikolojiyi ise bir deneysel bir bilim sayar. Felsefe kalan ise mantıktır.Felsefenin işlevi, mantıksal çözümleme yaparak eleştirel bir etkinlik gerçekleştirmektir.Böylece metafizik, bilgi olma bakımından geçersiz kılınmıştır.
Viyana çevresi ve Carnap’ta Metafizik kavramı
Bir önermenin doÄŸrulanması ancak ve ancak, duyusal ya da anlık algılarımıza dayanan gözlemle yapılabilir. Bunun dışındaki savların bilgisel deÄŸeri yoktur.Metafizik önermeler de madde ötesine ait olduÄŸu için bilgisel açıdan bir ÅŸey ifade etmezler.Buradaki “öte”, gözlemlenebilir olarak deneyin dışındaki her ÅŸeyi anlatır.Bilgilerimizin doÄŸruluÄŸu sorununa açıklık getirmeyi amaçlayan Viyana çevresi, bilgilerimizin doÄŸruluÄŸuna güven duymamızı saÄŸlayıcı bir ölçüte dayanarak sorunu çözdüğü düşüncesinin yanında, bu ölçüte göre metafizik kavramını oluÅŸturur.
Sonuç olarak Viyana çevresi’nin kendi felsefe anlayışı çerçevesinde oluÅŸturduÄŸu bir Metafizik kavramına dayanarak felsefede MetafiziÄŸi yadsıdığı görülür.
Kaynaklar
1.https://en.wikipedia.org/wiki/Metaphysics_(Aristotle)
2.https://plato.stanford.edu/entries/francis-bacon/
3.https://plato.stanford.edu/entries/descartes-modal/
4.https://plato.stanford.edu/entries/hobbes/
5.https://ndpr.nd.edu/reviews/locke-s-metaphysics/
6.https://plato.stanford.edu/entries/berkeley/
7.https://plato.stanford.edu/entries/hume/
8.https://plato.stanford.edu/entries/kant/
9.Video YT-Academie of ideas-https://www.youtube.com/watch?v=qKq0Afmsj-U
10.https://plato.stanford.edu/entries/dilthey/
11.https://en.wikipedia.org/wiki/Introduction_to_Metaphysics_(Heidegger_book)
12.https://plato.stanford.edu/entries/bergson/
13.https://plato.stanford.edu/entries/zeno-elea/
14.https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-94-011-3182-7_10
15.https://en.wikipedia.org/wiki/Analytic%E2%80%93synthetic_distinction
16.https://www.jstor.org/stable/29789954
17.https://www.jstor.org/stable/44645991