Halk edebiyatından tasavvufa, deyim ve atasözlerinden halk inançlarına kadar birçok alanda kullanılan kırk sayısı, bu yönüyle araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Sayının niçin yaygın bir şekilde kullanıldığı sorusunun cevabı olarak akla ilk gelen düşünce, dinsel inanışlara bağlı olan ya da başka bir ifadeyle dinsel değerler yüklenen sayı ve simgelerin hayata yansımasıdır. Bu inanışlar insanların günlük yaşamda yaptığı birçok pratikle hayata geçer. Bir işi yapmakta nazlanan ya da o işi yapmak istemeyen kişiye “kırk dereden su getirdin” denir. Zamanını kendi evinden çok başkalarının evinde geçirene “kırk evin kedisi” benzetmesi yapılır. Bir iş için çokkimseyle görüşülürse “kırk kapının ipini çekmek” deyimi kullanılır. Bir şeyin defalarca
yapıldığını ifade etmek için yine kırk sayısı imdada yetişir. Bir kimsenin acınacak hâlde, güç koşullar altında olduğunu belirtmek için “kırk öksüzle bir mağarada mı kaldı” ya da eldeki paranın çok az olduğunu açıklamak için “kırk parasız”, “kırk param yok” gibi deyimler kullanılır. Birbirinden farklı birçok işle uğraşanlara “kırk tarakta bezi olmak”, bir zaman diliminin uzunluğunu belirtmek için “kırk yılda bir”, “kırk yıl”, “kırk saat”, “kırk yılın başı” gibi tanımlar kullanılmaktadır. Bu kullanımlara daha da fazla örnek vermek mümkündür.
Kutadgu Bilig’te kırk sayısı insanın olgunluk yaşı olarak gösterilmiş ve bu yaşla ilgili uyarılarda bulunulmuştur.
Halk inanışlarında da kırk sayısının çeşitli kullanış şekilleri mevcuttur. Doğumdan sonra anne ile çocuğun kırkını çıkması beklenir. “Kırk gün dolduktan sonra kırklama töreni yapılır: çocuğun ve anasının, yerine göre değişen ayrıntılı birtakım kurallara uyularak yıkanmalarıdır bu. Örneğin: kırk hamamında çocuk, son kurna suyuna bir altın, ya da bir anahtar kırk defa batırıldıktan sonra yıkanır.(bkz.4)” Başka bir inanışa göre kırklı iki çocuk yan yana getirilirse “kırk basması” olur ve kırk basması olan çocuk çelimsiz kalır.(bkz.5) Bir şeye nazar değmesin diye “kırk bir kere maşallah” ya da “kırk bir buçuk kere maşallah”deyimleri kullanılır. Yine doğumdan ya da ölümden sonra “kırk mevlidi” uygulaması yapılır, beklenen kırk günün geçmesine “kırk uçurma” denir. Ölümden sonra ölünün kırkının çıkması beklenir ve sonunda kırk aşı verilir. Boratav, yas süresinin çeşitli yörelere göre değiştiğini; fakat en yaygın olanının 40 gün olduğunu belirtir.(bkz.6) Orta ve Doğu Anadolu’da ilkbahar ve yaz başlarında meydana gelen yağışlara halk arasında “kırk ikindi yağmurları” adı verilir. Bu yağışlar, tam kırk gün sürmez, öğleden sonra yağdığı için ikindi kelimesini de alarak “kırkikindi” şeklinde anılır. Sayıların halk inanışlarındaki bir diğer önemli yeri ise büyülerde kullanılmasıdır. Kırk sayısının kullanımı burada da yaygındır. “Büyücülükte sayıların rolü büyüktür. Öyle ki, büyüsel bir pratikte belli bir sayı adedinin yerine getirilmemesi başarısızlığın nedeni olarak ileri sürülür. Hemen hemen her batıl inancın ve büyüsel pratiğin bünyesinde yer alan değişik değerde sayılar vardır: örneğin “üç kere tükürmek”, “dört yol ağzına gömmek”, “yedi evden iplik toplamak”, “kırk gün yıkamak” gibi... Genellikle 3, 7, 9, 40, 41, 99 gibi sayılarda büyüsel ve mistik bir güç olduğuna inanılır.”(bkz.7) Halk arasında çeşitli amaçlarla ziyaret edilen türbe, ziyaret gibi kutsal sayılan yerlerin etrafında tutulan dileğin gerçekleşmesi için kırk defa dönme ya da bir şeyin kırk defa söylendiğinde gerçekleşeceğine dair inanışlar vardır. Yağmurun yağması ve fazla yağan yağmurun kesilmesi için yapılan ritüellerde kırk sayısı kullanılmaktadır. Kuru bir dereden kırk adet taş toplanır, toplanan taşlar okunarak torbaya konur. Bu torba dere veya çayda suya atılırsa yağmur yağar. Yağmur çok yağarsa, çakıl taşı torbasının sudan çıkarılması ile yağmur kesilir. Başka bir törende uzunca bir iplik alınır, her defasında bir kelin adı söylenerek bir düğüm atılır. Düğümler atılırken dua okunur. Kırk kelin adı sayıldıktan yani kırk düğüm atıldıktan sonra iplik saklanmak üzere sandığa konursa yağmur kesilir.(bkz.8) Tarihî eser, yer, bölge adlarında kırklı kullanımlar oldukça yaygındır. Kırk Kızlar Kümbeti (Tokat/Niksar), Kırk Kızlar Türbesi (İznik, Aksaray, Tokat, Kayseri, Kastamonu, Bursa) Kırklar Ziyareti (Diyarbakır), Kırklar Mezarlığı (Karaman, Bitlis/Ahlat), Kırk Kızlar Tepesi (Giresun, Aksaray), Kırkağaç (Manisa), Kırklar Dağı (Diyarbakır), Kırklareli, Kırk Geçit Bucağı (Van/Gürpınar), Kırk Göz Hanı (Burdur) vs. gibi örnekler verebiliriz.
Tarihin eski zamanlarından itibaren birtakım sayılar kutsal ve uğurlu
sayılmış, inanç ve gelenekler içerisinde bu sayılara yer verilmiştir.
Kırk rakamı da gerek semavî dinlere dayandırılan yorumlar gerekse eski
medeniyet birikimleri, mitolojik efsaneler, gelenek, folklor vb.
yönlerden Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere Doğu ve Batı milletleri
tarafından sıkça kullanılmıştır.
1, 2, 4, 5, 8, 10 ve 20'ye bölünebildiği için bereketli bir sayı kabul
edilen kırk rakamı, gök cisimleri ve gök olaylarıyla ilk defa ilgilenen
eski Bâbil'de Ülker yıldızının gözden kaybolduğu kırk günlük süreden
sonra yeniden görünmesi üzerine kutlanan yeni yıl bayramı dolayısıyla
kutsallık kazanmıştır. Yirmi sekiz ay konağı ile on iki zodyak
işaretinin birleşimini temsilen Stonehenge'deki kırk sütunun kırk adım
çapında kutsal bir daire oluşturması, Britanik-Cermen geleneğinde yirmi
sekiz kral veya piskoposla on iki mümine işaret eder. Kitâb-ı Mukaddes'e
göre Yahuda'yı temsil eden Satürn'ün kırk yönü vardır. Eski Ahid'de
insan ömrünün ideal süresi 3 × 40 yıl (120 yıl) olarak gösterilir,
İsrail kralları da (Süleyman ve Dâvûd dahil) genellikle kırkar yıl hüküm
sürerler. Çıkış ve mâbedin inşası sırasında her biri kırk yıllık on iki
nesil yaşamıştır.
Ortaçağ hıristiyan tefsiri tûfanı kırk gün olarak belirler ve
İsrâiloğulları'nın çölde kırk yıl dolaştığını kabul eder. Hz. Mûsâ'nın
Tûr dağında kırk gün kalması, şeytanın Hz. Îsâ'yı saptırmak için kırk
gün uğraşması, Mesîh'in mezarda kırk saat yatması (Roma Katolik
kilisesinin Kırk Saat Adağı bundan mülhemdir), Paskalya'dan önceki Büyük
Perhiz'in kırk gün sürmesi ve on emirin dört İncil ile çoğaltılarak
kırkı tamamlaması da bu sayının hıristiyan geleneğindeki önemini
gösterir.
Tasavvuf geleneğinde de kırk rakamı sıkça kullanılmıştır. Tarikata
intisap edenlerin kırk günlük ön perhizini simgeleyen çile, Hz. Ali'nin
kırklar meclisinin sâkisi kabul edilmesi, dünyayı tedvîr eden ermişlerin
sayısının kırk oluşu ve buradan türeyen "kırklara karışmak" deyimi,
Bektaşîlik'teki kırklar meydanı, kırklar şerbeti, kırk budak ve kırk
makam, insan hamurunun kırk gün boyunca rahmet yağmurlarınca yıkandığı
vb. hususlar bunlar arasında sayılabilir.
Bazı rivayetler dolayısıyla inançlara yansımış başka telakkiler de
mevcuttur: Mehdî kırk yaşında hurûc edip kırk yıl dünyada kalacak;
kıyamet gününde göklerden fışkıracak bir duman arzı kırk gün kaplayacak;
sûr ve kıyametin dehşeti kırk yıl devam edecek; günahkârlar
cehennemdeki akrep ve yılanların zehrini kırk yıl hissedecek ve Mâlik
onlara kırk yıl cevap vermeyecektir. Ölen birinin ardından kırk gün
Kur'an okunup kırkıncı gün dua yapılır; yenilen haram lokma da kırk gün
bedenden çıkmaz.
Kırk rakamının eski Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Kırgız (Kırk
Kız) efsanesinden itibaren Türk destan ve masallarında kırk ve kırklar
motifi önemli bir yer tutar. Orta Asya kökenli destanlarda yiğitlerin
yanında kırk er, hatunların çevresinde kırk kız bulunduğu bilinmektedir
(İnan, s. 238-240). Kırk vezir ve kırk harâmiler gibi halk
hikâyelerinde, Kırkçeşme, Kırkanbar, Kırkgöz, Kırkpınar, Kırklareli gibi
yer adlarında ve "kırkı çıkmak, kırklamak, kırk oruç, kırk kurban, kırk
gün kırk gece" gibi sosyal hayatı ilgilendiren alanlarda Türk
geleneğini zenginleştiren kırk rakamı Türk atasözleri ve deyimlerinde de
sıkça anılır. "Acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır; kırkından sonra
azanı teneşir paklar; kırk kurda bir aslan ne yapsın; kırk derviş bir
kilime sığar ama iki sultan bir iklime sığmaz; birisine kırk gün deli
dersen deli olur" gibi atasözleriyle "kırklara karışmak, kırk deveye bir
eşek, kırk gün günahkâr bir gün tövbekâr, kırk serçeden bir börek, kırk
yılın başı, kırkı on paraya" gibi deyimler bu türdendir.
Kırk Sayısının Halk Edebiyatı Ürünlerinde Kullanımı
Türk Mitolojisinde kırk sayısı 3, 7, 9, 16 sayıları kadar olmasa da bazı yerlerde geçmektedir. Güney Sibirya ve Altay Türk mitolojisinde Ak Han’ın çocukları Demir dağa giderlerken Katay-Han’ın kırk boynuzlu boğasını öldürürler.(bkz.15) Güney Sibirya’daki Minusinsk Tatarlarının anlattığı Kubayko adlı bir kız ile onun erkek kardeşinin başından geçen maceralarını içeren metinde kırk köşeli evden bahsedilmektedir.19 Kutsal bir kişi olan Er-Sogotoh’un evi kırk
köşeli ve kırk pencerelidir.(bkz.16) Er-töştük, şeytan Çoin-Kulak’ın ruhunun Al-Taiki adlı yerde, bir altın pınarın içinde yaşayan bir balığın karnında bulunan gümüş sandığın içindeki kırk kuşun ruhu olduğunu öğrenir ve kuşu öldürür.(bkz.17) İran kültüründe de kırk rakamı benzer şekillerde sıkça kullanılmış ve çihl (kırk) kelimesinden türeyen pek çok kavram ortaya çıkmıştır: Çihil menâr (kırk minare), çihl sütun, çihlten (çilten, ricâlü'l-gayb), çihl vezir, çihl duhterân (kırk kız), çihl çerağ (kırk meşale), çihl sâl (kırk yıl) vb.
Kırk rakamı Yakındoğu coğrafyasında benzer kullanımlarda yer alır.
Bedevîler, kırk gün kabilenin düşmanlarıyla uğraşan bir kimsenin
kırkıncı gün onlardan biri olacağını, Pakistan'ın Sind eyaletinde bir
kadını kendisine âşık etmek isteyen kişinin onun adını özel bir ağacın
yapraklarına kırk gün yazmasının yeterli olacağını, çocuğu olmayan
kadınların ramazanın son cumasında cemaatten kırk kişinin Fâtiha
sûresini bir kâğıda yazdırmaları, ulucaminin kubbesi altında kırk gün
sabah namazı kılanın Hızır'ı göreceği (bu geleneğin bir varyantı
İstanbul'da Ayasofya Kubbesi için geçerli kabul edilir), Habeşistan'da
mavi gözlü bir çocuğun kırk gün siyahî bir kadın tarafından
emzirilmesiyle gözlerinin siyaha döneceği ve Uzakdoğu meditasyonunda
kırk günlük tecrübenin önemli yer tutması gibi inanışlar bunlar arasında
sayılabilir.
İslâm kültüründe bazı kitapların kırk bölüm halinde düzenlenmesi (meselâ
İmam Gazzâlî'nin İḥyâʾü ʿulûmi'd-dîn'i) ve masallarda kırk durak veya
kırkıncı kapının bir mutlu son oluşu, arınmanın kırk gün sürmesi gibi
hususlar bu sayının bir olgunluk ve tamlık ifadesi için kullanıldığını
gösterir. Bunlardan başka Orta Amerika yerlileri, Afrika ve Altay
kavimleri, Budistler ve özellikle Mısır, İbrânî, Arap, Bâbil, Ârâmî,
İsrail gibi Sâmî kavimlerinden itibaren Ortadoğu coğrafyasında dinler
tarihi, folklor ve edebiyata yansımış olan kırk rakamı diğer sayılar
içinde en çok kullanılan ve kutsallık atfedilen sayı olmuştur.
Türk ve Dünya Kültüründe 40 (Kırk) Sayısı Neden Kutsaldır?
Annemarie Schimmel, 🔀 Sayıların Gizemi adlı kitabında hazırlama ve tamamlama başlığı altında kırk sayısını incelemiştir. Kırk sayısının büyük sayılar arasında en büyüleyicisi olduğunu düşünen yazar, sayının Orta Doğu ve Türkiye’de yaygın biçimde kullanıldığına dikkat çekmiştir. Bu kadar kullanılmasının ayın geçtiği 28 nokta ile 12 burcun bileşimiyle de açıklanabileceğini, Stonehenge’deki 40 büyük taş sütunun 40 basamak çapında kutsal bir daire içinde düzenlenmiş olmasının bu kültürün astronomik kökenli olma ihtimalinin düşünülebileceğini belirtmiştir.(bkz.9) Sayı sisteminde kendisinden sonra gelen bütün sayılardan küçük olan kırk sayısının neden çokluk belirtmek için kullanıldığı dikkat çekicidir. Neden kırk sayısı yerine kendisinden daha büyük değerleri ifade eden elli, altmış ya da daha yüksek değerdeki bir sayının çokluğu ifade etmek için kullanılmadığı sorusunun cevabı kırk sayısının dinsel ya da mitolojik geçmişinde aranmalıdır. Kırk beklemenin, hazırlığın, denemenin ve cezalandırmanın sayısıdır. Kitabı Mukaddes’te kurtuluş yolu boyunca büyük olaylar bu sayıya bağlanmıştır. O böylece beşeri olaylarda tanrının aracılığının karakteristik bir özelliği olarak karşımıza çıkar. Olaylardan sonra meydana gelecek olan bir diğer olayın işaretidir.(bkz.10) Bu şekilde bir tamamlama söz konusudur.
Buradan hareketle kutsal kitaplara baktığımızda kırk sayısının birçok yerde geçtiğini görürüz. Kitabı Mukaddes’teki Eski ve Yeni Ahit’te kırk sayısının geçtiği yerleri gösterirsek: Saul gibi Davut (2 Samuel 5:4) ve Süleyman da (1 Kings 11:42) 40 yıl saltanat sürmüştür. İsa öldükten sonra dirilerek 40 gün süreyle havarilerine göründü. (Acts 1:3) Tanrı İsraillileri 40 yıl çölde dolaştırdı. (Numbers 32:13) Tanrı günahkâr insanoğlunun 40 gün 40 gece yağmurla cezalandırılacağını söyledi (Genesis 7:4). İsa iblis tarafından götürüldüğü çölde
40 gün 40 gece oruç tuttu (Mathew 4:2). Kur’an-ı Kerim’de ise kırk sayısı dört yerde geçmektedir. Bakara Suresi’nin 51. ayetinde Hz. Musa’nın Sina Dağı’nda kırk gün tutulduğu anlatılır, Maide Suresi’nin 26. ayetinde yoldan çıkmış bir kavme mukaddes yerlere girmelerinin kırk yıl haram kılındığından bahsedilir, Araf Suresi’nin 142. ayetinde Hz. Musa’ya Sina dağında verilen kırk günlük süreye değinilir ve Ahkaf Suresi’nin 15. ayetinde ise kişinin kırk yaşına geldiğinde olgunlaşacağından bahsedilmektedir. Müslümanlar arasında Hz. Muhammed’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, O’na ilk bağlananların 40 kişi olması, kişinin malının kırkta birini zekât olarak vermesinden dolayı kırk sayısı daha da önemli bir yere sahip olmuştur. Schimmel’e göre İslami gelenekte 40’ın bir diğer önemi de Hz. Muhammed’in adının başında ve ortasında bulunan “mim” harfinin sayısal değerinin 40 olmasıdır.(bkz 11) Schimmel, Tanrı’nın Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin 40 yıl yeryüzünde kalacağına, yeniden dirilişte göklerin 40 gün boyunca dumanla kaplanacağına ve
dirilişin 40 yıl süreceğine inanan halkça tutulan gizemci geleneklerin de var olduğuna dikkat çekmiştir.(bkz.12)Emine Gürsoy Naskali ise Ülker veya Süreyya yıldız grubunun Mezopotamya’da kırk gün süreyle gözden kaybolduğun hatırlatarak, bu kayboluşun Babil’de kırk sayısının endişe, beklenti ve sabır ile anılmasına sebep olduğunu dile getirmiştir. Bu yüzden kırk günlük bekleme süresinin Mezopotamya kültüründen kültürümüze geçmiş olabilme ihtimalini ileri sürmüştür.(bkz.13)R.F. Allendy’e göre 40 sayısı bir dönüşün tamamlanmasıdır. Her nasılsa bu dönüş, kaldığı yerden aynı şekilde kolayca devam ederek tamamlanmaz; fakat köklü bir değişim veya eylemin ya da yaşamın yeni bir seviyesine geçişte sonlanır. Ona göre Hz. Muhammed ve Buda’ya peygamberlik görevi böyle bir süreçte gelmiştir. Bu süreç büyük perhiz dönemidir.(bkz.14)
Sonuç olarak mitolojiler ve hurafeler kulaktan kulağa geçtikçe yıllar içerisinde farklı kültürlerde farklı inançları ortaya çıkarırlar.Eklenir,değiştirilir,düzenlenir vs.İsimler değişir efsane değişmez.Bilimin ve fizik bilgilerinin olmadığı dönemlerde doğa olaylarında mistik nedenler aranmıştır.
Kaynaklar
1. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
2.http://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/ahmet_ozgur_guvenc_kirk_sayisi_halk_edebiyati_kullanim.pdf
3.https://www.academia.edu/36208165/Say%C4%B1lar%C4%B1n_Gizemi_Annemarie_Schimmel_pdf
4.Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1999,s. 154.
5.Lütfi Sezen, Erzurum Folkloru, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 2007,s. 72
6. Boratav, age., s. 201-202
7.Sedat Veyis Örnek, 100 Soruda İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, Gerçek Yayınevi,
İstanbul,2000,s. 147–148.
8. Zeki Başar, Erzurum’da Tıbbi ve Mistik Folklor Araştırmaları, Atatürk Üniversitesi Yayınları,
Ankara,1972, s. 208–209.
9. Annemarie Schimmel, Sayıların Gizemi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul,2000, s. 265
10. Chevalier, Jean-Gheerbrant, Alain, A Dictionary of Symbols, Penguin Books, England, 1996,
s.401
11. Schimmel, age., s. 270
12. Schimmel, age., s. 268
13.Emine Gürsoy-Naskali, “Manas Destanında Kırk Yiğit (Niçin Kırk Yiğit)”,Türk Dili, 529, 1996,
s. 56–59.
14. Chevalier, Gheerbrant, age., s. 401.
15. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi Cilt I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2003, s. 59
16. Ögel, age., s. 105