Joshua Bell-Metroda Violin Deneyi Neden Hayal Kırıklığı ile Sonuçlandı?
Dünya`nın en iyi kemancılarından biri olan Joshua Bell 9 Ocak 2007`de deneyden üç gün evvel Bostan’da 1000 kişilik senfoni salonunda bir konser vermiş
ve ortalama satış fiyatı 100 dolar olan biletlerin tümü satılmış.Bell yeteneklerinin ve şöhretinin zirvesindeydi.
12 Ocak 2007 saat 7.51`de Washington Post gazetesinin ”sosyal algılamada öncelikler” konusu ile organize ettiği bir deneyde, 40 yaşındaki”Joshua Bell” isimli bir kemancı Washington DC metrosunun bir durağında 43 dakika boyunca keman çalmış. Bu 43 dakika boyunca Joshua, Johann Sebastian Bach’a ait(17.yy’ın sonuna doğru doğmuş ve 18.yy’ın tam ortasında ölmüş bir Alman bestekârdır) 6 eser çalmış.
Ayrıca bu birbirinden harikulade ve çalması zor eserleri 3,5 milyon dolarlık kemanıyla icra etmiş.
Gazetenin bu deneyi organize etmekteki amacı şöyle açıklanmış;
*Beklemediğimiz bir anda, tesadüfi bir yerde ve tesadüfi bir şekilde karşılaştığımız bir güzelliği acaba algılayabiliyor muyuz?
*Algılayabiliyorsak ne ölçüde?
*Bu beklenmedik güzelliği durup dinliyor muyuz?
*Bu güzelliğin Dünya çapında bir yetenek tarafından icra edildiğinin farkına varabiliyor muyuz?
Deneyin özeti
3 dakika sonra
Tam 63 kişi müzisyenin yanından geçer.İlk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve sadece
yirmi saniye sonra da yetişmek zorunda olduğu işine gitmek üzere yine
hızla yoluna devam eder.
4 dakika sonra
Kemancı ilk 1 dolar bahşişini alır.Bir kadın yürümeye ara vermeden kemancının önündeki kaba bir dolarlık bahşişi atarak hızla geçer, gider.
6 dakika sonra
Kemancı çalmaya başladıktan ancak altı dakika sonra, bir adam kemancının önünde duraklayıp dinlemeye başlar, ancak saatine göz atınca işe geç kalmamak için hızla yoluna devam eder.
10 dakika sonra
Kemancıyı en fazla dikkatle dinlemek için duran ise, beş yaşlarında bir çocuk olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk durur ve kemancıya dikkatle bakar. En sonunda annesi çocuğu daha hızlı çekiştirerek yürümek zorunda bırakır. Çocuk ara ara dönüp, uzaklaştığı kemancıya bakar, fakat çaresizce yürümeye devam eder. Buna benzer şekilde bir kaç çocuk daha durup kemancıyı izlemek isterler fakat onlarda annelerinin veya babalarının çekiştirmelerine karşı çıkamazlar ve yürümeye zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
43 dakika sonra
Deney biter. 43 dakikanın bilançosu ise 1070 dinleyici ve 32,17 dolar hasılat.Toplam 7 kişi onu dinlemek icin kısa süreliğine durdu.Onu sadece bir kadın tanıdı.Hasılat`ın 20 doları sadece o bir kişiye ait.Joshua bu deneyimi hakkında"İnsanların beni yok sayması çok farklı bir duyguydu "demiş.
Peki Joshua neden ciddiye alınmadı?
2300 yıl önce Aristoteles hitabet üzerine en önemli eserini (Rhetoric) yazdı.Ve bu sorunun cevabını bize yıllar önce verdi.Aristo`nun hitabet konusunda değindiği önemli olan üç ana faktöre bakalım.
1.ETHOS: Hatibin konuşmasıyla olan uyumu ve kişisel karakteridir. Örneğin domuz gribi aşısıyla ilgili konuşan bir doktorsa söylediği ve muhtemelen anlaşılmayan Latince kelimeleri tamamen doğru kabul ederiz. Ama bunları, bölge şivesiyle konuşan sıradan bir vatandaş doğru söylediğini bilsek de-söylerse gülüp geçeriz. Kişisel karakterse, konuşmacının izleyicilerin gözündeki profilidir. Dürüst olarak tanınan birinin söylediklerine daha kolay inanırız (Örneğin, hakim yada vali veya imam, papaz, haham. Avukatlar ise ne yazık ki sadece Türk toplumunda değil batı toplumlarında da çantalı hırsızlar olarak görülebilmektedir.)İmamı ele alırsak, insanların konuşma öncesinde (apriori) imama karşı kafalarında bir tiplemesi vardır zaten. Bu inanış gereği olabilir veya sosyal bir değerden kaynaklanabilir. Bu tipleme genel olabileceği gibi kişilere özgü de olabilir (Ahmet’in çalışkan, Mehmet’in tembel olarak konuşmadan önce kafada yer edinmesi gibi).
2.PATHOS: Dinleyiciyi belli bir ruh haline sokmadır. Ethostan farklı olarak apriori ve durağan değildir. Konuşmasındaki şiirsellik, dinleyicilerin duygularına seslenmedir ve bu konuşmadan önce şekillenmiş değildir. Konuşmacı, dinleyici kitlesinin özelliklerini bilmeli ve konuşması sırasında gerçekten usta olanlar dinleyicilerden gelen tepkileri konuşmasına geri besleme olarak katmalıdır. İzleyicinin gözyaşı dökmesi, saatine bakması veya kafa sallaması vb, bunlar aposterioridir, konuşmayla beraber gerçekleşir. Konuşmacı eğer doğaçlama yapmıyorsa, konuşmasını hazırlarken buna dikkat etmelidir. Mümkünse dinleyicinin sürpriz tepkileri için b planları hazırlamalı, tabi en önemlisi alternatifleri kullanırken, konuşmanın bütünlüğünü bozmamalıdır. Platon ve Aristoteles’i isyan ettiren, sofist tarzı konuşmalar neredeyse tamamen pathos yoluyla dinleyiciyi etkilemeye çalışır. Çünkü eğer bir konuşmacı bir şey bilmiyorsa yada bilmediğini zannediyorsa yada konu bakımından haksızsa kaybedenlerin mızıkçılığı pathosa yüklenmelidir. Siyasetçilerde demagojiye sık rastlamamızın nedeni budur. 26 yıllık ömrümde bir siyasetçinin hatasını kabul ettiğini görmedim. Ayrıca bazı konuşmalar vardır ki en önemli örnek törensel konuşmalardır, konuşmacı ses tonuyla veya duygu yüklü ve ezbere bir şiir dizesiyle milyonları ayağa kaldırabilir. (Ör: cesur yürekteki savaş öncesi konuşma)Bu tür konuşmalarda duygulara oynamak konuşmanın mahiyetinden gelir. Ancak pathos da diğer bileşenler(ethos ve logos) gibi her konuşmada yer aldığından, bunun derecesini konuşmacı ayarlayabilir. Nitekim sofistler, adli ve siyasi konuşmalarda da pathosu ağırlıklı olarak kullanmışlardır. Mesela müdafi avukatın, savunmasında hakimin duygularına oynaması durumu ya da hukuki argümanlardan çok ahlaki değerlere dayanması. Veya politik bir tartışmayı, zorlayarak toplumun hassas olduğu dini/ kutsal değerlere dayandırma. Demagogun asıl inandırma yolu da pathostur.
3.LOGOS: Aristoteles’e göre iyi bir konuşma, sadece konuşmacının karakterine veya dinleyicilerinin duygularına yönelmiş olmamalıdır. Logos konuşmadaki kanıtlama ve mantıktır. Kitapta doğru kanıtlama yolları da gösterilmiştir. Tümdengelim (tasım, deduction) ve tümevarım (örnek, enduction). Tümdengelim hukuki düşünmenin temelidir: Büyük önerme(Kübra, kanun, olgu): Adam öldüren 10 yıl hapis alır. Küçük önerme(Suğra, olay): Mehmet adam öldürmüştür. Çıkarım: Mehmet 10 yıl hapis cezası alır. Tabi gündelik bir konuşmada herkesin kesin olarak bildiği[ör: (a) canlıdır dedikten sonra ‘’canlılar ölür’’ demeye gerek yoktur, dinleyiciyi sıkar. Ancak avukat olarak savunma yapma durumunda, nacizane her türlü ayrıntıya girilmesinde (hukuki olmak kaydıyla) gerek vardır diye düşünüyorum. Örneğin milli piyango kağıdı üstündeki ufak bir kazıntı] önermeleri kullanmaya gerek yoktur. İşte burada da karşımıza örtük tasım çıkıyor: Örtülü(Büyük önerme: İnsanlar uçamaz)Demeye gerek yok. Küçük önerme: Mehmet bir insandır. Çıkarım: Mehmet uçamaz. Diğer kanıtlama aracı ise örneklerdir. Örneğin: Uçan 1. karga karadır. 2., 3. ...x. ’si de karadır, o halde uçan her karga karadır. Burda mantık bilimi açısından şunu belirtmekte yarar var: Tümdengelimde(sosyal bilimlerin tekniği) yeni bir bilgi oluşmaz. Çıkarım büyük önermenin içinde gizlidir.
Zaten ve bu çıkarım da büyük önermeyle küçük önerme yanlışlanmadıkça kesinliğini kaybetmez(şekli bir kesinlik). Oysa tümevarımda (fenbilimlerinin tekniği) yeni bir bil-gi ortaya konur. Araştırmacı gözlemlediği 1000 karganın siyah olmasından hareketle (Büyük sayılar yasası: bir rassal değişkenin-karganın siyah olması ya da olmaması durumu veya 5. katlarda oturan Rize’lilerin depremden fazla etkilenmesi=riskin yüksek olması, sigorta priminin yüksek olma-sı/Sigorta hukuku- uzun vadeli kararlılığını tanımlayan bir olasılık teoremidir.) yeni bir önerme sunuyor, ki bu önerme şekli bir çıkarım değildir, büyük sayılar kanununa ‘güvenerek’ ortaya atılmış bilimsel bir hi-potez/teori veya kanundur(denenmesine ve süresine göre). Bunu konuşma veya tartışmalarda akıldan çıkarmamak gerekir. Örneğin (a), ’’Nijerya halkı açtır çünkü fakir bir devleti vardır, Kongo halkı açtır çünkü fakir bir devleti vardır (tümevarım)o halde fakir devletlerin halkları da açtır. ‘’dediğinde şeklen doğruluğu kesin olmayan bir önermeyle karşı karşıyayız demektir. Çünkü örnekleme yoluyla yepyeni bir bilgiye varılmıştır. (Ki gerçekten de, Suudi Arabistan devleti zengin bir devlettir ama halkı çok fakirdir.) Aristoteles – bundan olsa gerek- en etkili konuşmanın örtük tasımlarla meydana geldiğini ancak yine de kişinin karakterine göre örnek metodunun da iyi bir konuşma için kullanabilir olduğu-nu belirtmektedir. Aristoteles kanıtlama yollarını herhangi bir bilgi alanı(hukuk, matematik, fen...) bakımından değil, sıradan birinin daha iyi konuşabilmesini sağlama yolunda incelemiştir. Yani retoriğin esaslarını bir avukat da kullanabilir bir çocuk da, uzmanlık gerektiren alan bilgisi inceleme dışıdır(ceteris paribus) ”Aristoteles, doğru düşünmenin biçimsel yani zihinle ilgili kurallarını araştırarak biçimsel mantığın temel kurallarını bulmuştur,
Peki eksik olan neydi?
Joshua"Bir konserde biri öksürdüğünde veya telefonu çaldığında sinir olurum.Ama metro istasyonunda beklentilerim düştü.1 dolar atana minnettar oluyordum"dedi.
Peki değişen şey neydi?Aynı müzik,aynı keman,aynı tutkuyla aynı adam tarafından icra edilmişti.Neden insanlar konserde dinledi ama metroda dinlemedi.Aristo bize bunu açıklayabilirdi.İknanın 3 anlamı vardır.Logos,Ethos ve Pathos.
Logos seyircinin bakış açısından mantıklı olan fikirdir.Bu genellikle konuşmacının bakış açısından farklıdır.Bir fikri dünya görüşüne dinleyicilerin acı ve mücadelelerine bağlantılı yapmak için o işin yapılması gerekli.İyi bir tartışma iyi bir müzik gibidir.İyi bir müzik bestenin bazı önemli kurallarını takip eder.İyi bir tartışma mantığın bazı önemli kurallarını takip eder.Bu seyirciler icin mantıklıdır.
Cevap ethos ve Pathos yoktu.
Ethos ise şöhrettir.Ne ile tanınıyorsunuz,güvenilir birisi ve profesyonel görünen ve hareket eden birimisiniz?Karşı tarafada önem veriyormusunuz?Otorite ve güven veren özlü mesaj.Açık ve güçlü bir ses.Ethos yani büyük konser salonunun Joshua`ya evsahipliği yapması güven veriyordu.Yani kuruma güvendik.Dolaysıyla Joshua`yada güvendik.
Metro ise müzikal olarak beklentilerimizi karşılamıyor.Orada harika bir sanat eseri ,müzik veya mükemmel bir fikir bulacağımıza inanmıyoruz.
Pathos ise duygusal bağlantıdır.Hikayeler duygusal bağlantı kurmak için etkilidir.Bazen seyirciler mesaj almaya hazırlıklı değildir.Konuşmacı mesajını vermek icin duygusal ortamı sağlamalıdır.Pathos`a gelirsek konser salonu sanatçı ve dinleyicilerin duygusal bağlantılarına göre dizayn edilmiştir. Metro ise koşuşturmaca,hareket ve stres sanatçıyla dinleyici arasındaki duygusal bağlantıya uygun yer değildir.
Bu 3 ünden birisi bile eksik olursa diğer faktörler hiçbirsey ifade etmez.Güvenirlik ve duygusal bağlantıyı olusturmak gereklidir.Joshua o soğuk kış gününde bunu öğrenmistir mutlaka.
Kaynaklar
1.https://en.wikipedia.org/wiki/Joshua_Bell
2.https://www.washingtonpost.com/lifestyle/magazine/pearls-before-breakfast-can-one-of-the-nations-great-musicians-cut-through-the-fog-of-a-dc-rush-hour-lets-find-out/2014/09/23/8a6d46da-4331-11e4-b47c-f5889e061e5f_story.html?utm_term=.75ff1e6b017f
3.Video 1-WP-https://www.youtube.com/watch?v=hnOPu0_YWhw
4.Video2-TED ed-https://www.youtube.com/watch?v=O2dEuMFR8kw
5.https://tr.wikipedia.org/wiki/Aristoteles
6.https://ferencrauschenbach.de/achtsam-joshua-bell-experiment/
7.http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/hgdmakale/2010-1/19.pdf
8.https://en.wikipedia.org/wiki/Rhetoric_(Aristotle)
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.