İnsanda Ölümden Sonra Hayat Olduğu İnancı İlk Ne Zaman Ortaya Çıktı?

0
 
İnsanda Ölümden Sonra Hayat Olduğu İnancı İlk Ne Zaman Ortaya Çıktı?
Evrim sırasında beyindeki prefrontal korteks büyüdü ve kişilerin kendini yansıtma yeteneği gelişti.Yaşadıklarına ve gördüklerine anlam yükleme sorunu dindarlığın ortaya çıkışının başlangıç ​​noktasıydı.Mezarlıklar dinin beşiğiydi.Atalarımızın ateş kullanmayı öğrendikleri gibi, Orta Paleolitik dönemde 120.000 yıl önce, Homo sapiens ve Neandertaller ölüleriyle yüzleşmesi bu kararlarında etkili oldu.Arkeolojik buluntular, topluluğun ölen üyelerinin sadece gömülmekle kalmayıp, ritüel olarak gömüldüğünü göstermektedir.
Homo sapiens, beyninde öz farkındalık ve geleceği planlama gibi bilişsel yeteneklerin gelişmesi ile birlikte çevresinde gerçekleşen ölümlerin kendi başına da geleceğini anlamaya başlamıştır. Bu tarihten önce yalnızca çevresinde gerçekleşen yakınlarının ölümlerine dair bedenlerinin çürümesini izlemekle yetinmiştir.Ancak ne var ki sonrasında yakınları ile bağ kurduğunu anlamış olacak ölüm ile gelen beden kokusunu yırtıcı hayvanların çekmesini önlemek amacıyla onları gömmeyi akıl etmiştir. Bu, onlara değer verdiğini gösteren bir gelişmedir.Yoksa bundan önce ölüler dört haftaya varan çürüme işlemi veya havyanlar tarafından yenilme işlemine maruz kalmıştır.Neandertallerin de ölülerini gömmesi onların da bu farkındalığa ulaştığını gösteriyor.Buraya kadarki insanın geçtiği bilişsel aşamalar.Yapılan tüm bu işlemler beyindeki bilişsel gelişmelerden sonra oluşmuştu elbet.
28 bin yıl önce yararlı ve değerli eşyaların ölenlerle birlikte gömüldüğü dikkat çekici ve maksatlı olduğu düşünülen defin işlemleri yapılmaya başlandı.Moskova'ya yakın bulunan bir mezarda bir erkek ve iki çocuk hayret verici çeşitlilikte süs eşyası ile gömülmüştü.İlk başta bazı bilim insanları, bu süs eşyalarını kişiye ait onun üzerindeki eşyalar veya ona ait (onun yaşarken kullandığı, onunla bütünleşmiş) eşyalar olduğunu düşündü.Ancak bir kıza ait mezarda bir fildişi mamut figürü, fildişinden yapılma disk ve mızrak, iki adet delinmiş boynuzlu asa bulunması enteresandı.Ne var ki sonra, 27 bin yıl öncesine tarihlenen bir başka mezar Avusturyada keşfedildi.Mezar yeni doğmuş ikiz bebeklere aitti.Mezar, fildişi boncuklarla süslenmişti (ayrıca mezarın çökmemesi için bir mamutun kürek kemiği cesetlerin üzerine maksatlı yerleştirilmişti).Bu yenidoğan keşfi ile ölülerin maksatlı gömüldüğü ve ölümden sonraki hayata hazırladığını düşündüklerine inanılmaya başlandı.Sibirya'da bulunan bir mezarda fildişi bir taç, bir boncuk kolye, kuş şeklinde bir kolye ucu ile gömülmüş (veya üzerinde takılı halde) bir erkek çocuğu bulundu.Bazı araştırmacılar hala bulunan fildişi ve kemiklerin doğal olarak toprakta bulunduğu veya farklı katmanlarda bu hayvanların cesetlerinin bulunduğunu belirtse de içi delik boncuk, fildişinden şekilli heykelcikler ise karşı düşüncede olan bilimadamalarının dayandığı tezdir.
Poulnabrone Dolmen (County Clare) - Aktuelle 2020 - Lohnt es sich ...  
Telif: Getty Images-İrlanda'daki “Poulnabrone Dolmen” Neolitik dönemden kalma bir türbe mezarıdır. Ritüel mezarların insanlık tarihinde dindarlığın başlangıcına işaret ettiği görülüyor 
Daha eski bir tarihe gidersek, 50 bin yıl önce Irak'ta bulunan meşhur neandertal toplu mezarı bazıları için ölümden sonraki hayata hazırlık için yapılan bir ritüelin kesin kanıtıydı.Çoklu mezarın içinde çiçek poleni bulunmuştu.Kazıcıların aklına ölülerin bahar çiçeklerinden oluşan bir yığının üzerine konulduğu ve törensel bir davranış uygulandığı gelmişti.Bu da ölümden sonraki hayata inanıldığının başlıca kanıtıydı.Ancak daha sonra bu polenlerin yörede bulunan gerbil cinsi “jird” adı verilen kemirgenlerin alanda oyuklar açtıkları ve çiçek tohumlarını bu oyuklardan taşıdıkları keşfedildi.Bu keşif ile ölümden sonra hayat inancının m.ö 50 bin gibi eski bir tarihte olmadığı bilimadamlarınca oy birliğince kabul edildi.Ancak 25 bin yıl öncesi için aynı görüş birliği bulunmamaktadır. şimdilik maksatlı süs eşyalarının mezarda bulunması kafa karıştırmaya devam etmektedir.Elbetteki bu bulgular ölümden sonraki hayat kavramının düşünüldüğüne dair ilk aşamalardır.Uzmanlar, muhtemelen bu süre zarfında bir kişinin fiziksel ölümünün mutlaka sona ermediği düşüncesinin doğduğundan şüpheleniyor.Süreç içinde bu düşünceler evrilmiştir.
İnsanda bu düşüncenin gelişmesi için bilimadamlarının üstünde çalıştığı iki düşünce vardır:
- 40 bin yıl önce insanoğlunun öz farkındalık ve geleceği planlama geliştirmesi sonucu kendisinin de öleceğini anlaması (geleceği planlama yoksa kendisinin öleceğini aklına getirmez. 4 ila 6 yaşından küçük çocuklar başkalarının öldüğünü kabullendiği gibi kendisinin öleceğini düşünemez) ve sonrasında ölüm korkusu yaşaması,
- Rüyalarını anlamlandırması, ölüm ile bedenden ruhun gittiğinin düşünülmesi ve rüyada ölen kişinin görülmesi.Gittiği yer ile ilgili bilginin rüyada ölen kişi tarafından verilmesi, ya da rüyada kişinin ruhunun ölüler diyarına gezip uyanınca geldiğinin düşünülmesi.Bunun için de yine insanın farkındalık ve geleceği planlama gibi bilişsel beyin gelişiminin oluşması gerekmektedir. 
Mice Puppets and Souls | Radiolab | WNYC Studios
Çocuklarla ve hayvanlarla deneyler
İnsanlık tarihinde inancın ortaya çıktığı kesin zamandan bağımsız olarak, günümüz insanlarına dindarlık neredeyse implante edilmiştir. Belfast Üniversitesi'nden psikolog Jesse Bering tarafından yapılan deneyler, çocukların doğaüstü olana sezgisel olarak inandığını gösteriyor.
Bering farklı yaştaki öğrencileri, oldukça üzgün bir farenin bir timsah tarafından yutulduğu bir kukla gösterisi izletmiş.Dört ila altı yaşlarındaki çocukların çoğu, farenin gerçekten ölüp ölmediğini sormuşlar. Bununla birlikte, birçoğu hala farenin ruhunun hala orada olduğuna ve farenin kendisini yalnız veya evsiz hissettiğine inanıyorlarmış. Bu fikirler çocukların yaşıyla orantılı azalma eğilimindeydi ve bu düşünceleri on iki yaşına kadar sürmüş.
Jesse Bering, çocukların belirli bir dine bağlı olup olmadıklarının çok fazla bir fark yaratmadığını da farketmiş.Katolik okullarından gelenler ise, farenin ruhu inancından diğerlerinden kısa bir süre sonra vazgeçmişler.
Bununla birlikte, sosyalleşmenin çocuklar üzerinde bir etkisi olabilirdi, çünkü dinsel fikirler, bir inanca bakılmaksızın her toplumda mevcut ve biçimlendiricidir.
Minnesota Üniversitesi'nden Thomas Bouchard ve Laura Koenigs tarafından yapılan bir başka çalışma, dindarlığın ne kadar doğuştan geldiği sorusu söz konusu olduğunda daha da ikna ediciydi.İki bilim adamı, ayrı ayrı büyüyen özdeş ikizler arasında, yani ortak bir sosyalleşmesi olmayan belirli özelliklerin çok benzer olup olmadığını test etmişler.Bu, genetik olarak belirlenen, yani doğuştan gelen özelliğin yüzdesini belirlemek için kullanılabilir.Çalışmanın sonuçlarına göre, dindarlığın yaklaşık yüzde 40 ila 60'ı kalıtsaldı.Müzikle aynı oranda.
Michael Blume, meslektaşı Rüdiger Vaas ile birlikte kitabı "Tanrı, genler ve beyin. İnanç neden faydalıdır. Dindarlığın evrimi"inde ikisi arasında paralellikler görüyorlar. Genetik yatkınlık her ikisinde mevcuttur, ancak nasıl ifade edildiğini kültürel özellikler belirliyor.
Müzikte, bir dönemden sonra enstrüman tercih eden birine benzer şekilde, dini eğilimleri olan biri sonunda belirli bir dine yönelecektir.
 
Peki bütün bunlar neden? 
"Dindarlık evrimsel olarak başarılı"diyor Blume, çünkü hem bireyler hem de büyük topluluklar için insanlar için birçok işlevi yerine getiriyor.
"Bireysel olarak, yaşamın derinlikleriyle başa çıkmaya yardımcı olur ”diyor. "Örneğin, açıklanamayan bir şeyi açıklamakta,  ya da dertle ve sorunlarla başa çıkmak için yardımcı olur"diyor.
Din, insanlara acil durumlarda çok fazla güç kazanma fırsatı verir. “Sosyal düzeyde inanç, onu paylaşanlar arasında daha fazla işbirliğine yol açar” diye ekliyor.
Din uzmanina göre bu, toplumu bir bütün olarak daha başarılı kılmaktadır. Bu da kanıtlanmıştır. Jesse Bering, hayaletler veya tanrılar tarafından izlendiklerine inanırlarsa hem çocukların hem de yetişkinlerin kurallara uygun davrandığını gösterdi. 
Ve diğer araştırmacılar, inananların yüksek riskli durumlarda diğerlerinden daha güvenli ve işbirliği içinde davrandıklarını keşfetti.
Antropolog Bronislaw Malinowski'nin 1935'te yazdığı gibi, her din tanrıları geleneklerin ve değerlerin “koruyucuları” olarak kullandığından bu şaşırtıcı değildir.Dinler genellikle düşünceleri, duyguları ve davranışları açık bir şekilde sevaplara ve günahlara böler.Bu, bir topluluğun değerlerini tüm üyeler için oldukça bağlayıcı hale getirir ve bu nedenle öngörülebilir.
Tüm bu olumlu etkilere rağmen, dindarlık da olumsuzluğada kayabilir, diyor Blume. “Bireysel düzeyde fanatizme, yani kendi dünya görüşünüzü kesinlikle belirlemenize yol açabilir” diyor.Ve sosyal düzeyde, bu fanatizm buna katılmayanlara saldırmaya ve dış dünyaya karşı düşmanlığada yol açabilir. ”Bununla birlikte, dindarlığın insanlığın evrimindeki avantajları daha yüksektir görüşünde.
Neandertaller ve Homo sapiens'e geri dönelim. Ölümden sonra yaşamın bir şekilde devam edebileceği fikrini nasıl vardılar? Michael Blume muhtemelen alnın erken insanlarda büyümesinin bundan sorumlu olduğunu söylüyor.
Prefrontal korteks, basitçe ifade etmek gerekirse, risk tahminlerinden, planlama ve değerlendirmelerden sorumludur.Bu sorgulama yeteneği, olayların anlamlılığı sorusuyla birliktedir.Dindarlığın gelişmesinde beynin gelişiminin sorumlu olduğunu kanıtlanamaz.Ancak nöropsikolojinin görüntüleme teknikleri kullanılarak ortaya koyduğu bulgular hipotezi desteklemektedir.Dua ederken, alındaki bölgeler aktifdir, büyüme evresini evrimden biliyoruz, ”diyor Blume. “Bu henüz kanıt olmasa da, bulgular uyumlu"diyor.
Ancak bu varsayım doğruysa,rahatsız edici bir durum söz konusu: yansımadan ve dolayısıyla dindarlığa izin veren aynı beyin bölgeleri,diğer tüm akıllı insan performanslarından da sorumlu.Bununla birlikte, Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu'ndan evrimsel psikolog Satoshi Kanazawa gibi bazı akademisyenler, dini zekanın artan zeka ile düşüş eğiliminde olduğu görüsünde. Michael Blume “Güvensiz koşullarda yaşayan insanlar daha dindar” diyor.Bununla birlikte, bu kişilerin genellikle bilgi erişimine az sahip olduğundan, IQ ve dindarlık arasındaki bağlantıyı büyük ölçüde açıklayabilir.
Zenginlik içinde büyüyen ve iyi eğitim alan kisilerin dindar olma olasılığı daha az olacaktır. “Yani güvenlik artı yüksek eğitim alanların  daha az talebi söz konusu” diye özetliyor.
Fakat bir insan ne kadar zenginlik ve eğitim ile büyürse büyüsün: evrim sürecinde beyin, anlamla ilgili soruyu cevaplamanın zor olabileceği gerçeğine uyum sağlamıştır. Batıl inanç, beynin dünyanın öngörülemezliğine adaptasyonunun sonucudur.
Dini düşüncenin küçük kardeşi ister inanın ister inanmayın, herkesi etkiler. Batıl inanç, dünyayı gerçekte olduğundan biraz daha öngörülebilir kılmak için bir deseni, rastgele olaylarda bir düzenliliği tanımaya çalışmaktan kaynaklanır.
Beyin bilinçli olarak kontrol edilemeyen mekanizmalar geliştirmiştir. Bir durum ne kadar güvensiz olursa, beyin daha fazla ipucu tarar.Bu yüzden zamanla ilgili olaylarda genellikle neden ve sonuç üretir aslında olmasada. Buda algısal bir yanılsamadır.
Bu,deneylerde kolayca gösterilebilir.Çözümü davranışlarıyla değil  tesadüfi verdikleri görülür.Denekler daha sonra sonuca etki ettiklerini iddia edeceklerdir.
Amerikalı araştırmacı Burrhus Skinner, 1948'de güvercinler üzerinde bu etkiyi gösteren ilk kişi oldu.Rastgele yem taneleri kafeslerine uçtuğunda, her güvercin zamanla tahılları çağırmak için kendi yağmur dansı geliştirdi.Bilimsel deneylerde kutsal ruh'un sembolü dindarlığın nasıl biçimlendiği görülüyor.
Ölüm ve yok olmak hayatta kalma ve neslini devam ettirme içgüdüsüyle yaşayan homo sapiens`e ters ve buna inanması ve kabullenmesi gerçekten zor olsa gerek.
Kaynaklar
1.https://seyler.eksisozluk.com/insanda-olumden-sonra-hayat-oldugu-inanci-ilk-ne-zaman-ortaya-cikti 
2.https://www.indyturkish.com/node/134886/bilim/neandertallerin-%C3%B6l%C3%BClerini-%C3%A7i%C3%A7ekle-g%C3%B6md%C3%BC%C4%9F%C3%BCne-dair-yeni-kan%C4%B1tlar-ortaya-%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1
3.https://www.pnas.org/content/111/1/81
4.Evolving God: A Provocative View on the Origins of Religion, Expanded Edition
5.https://en.wikipedia.org/wiki/Poulnabrone_dolmen 
6.https://www.welt.de/wissenschaft/article114696979/Was-Religion-mit-Intelligenz-zu-tun-hat.html
7.https://www.americanscientist.org/article/the-cognitive-psychology-of-belief-in-the-supernatural
8.Video-NatGeo-https://www.youtube.com/watch?v=yePDBXSvub0

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.
Yorum Gönder (0)
Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !