Dinlere Göre Adem İle Havva
Yaratılış 5 ve 11’ci bölümlerde listelenen soyağaçları, Adem ve soyundan gelen herkesin bir sonraki kuşak doğduğunda kaç yaşında olduğunu bildirerek bize Adem’den İbrahim’e kadar devam eden soyağacını sağlar. İbrahim’in kronolojik olarak tarihin neresinde olduğunu belirleyip, Yaratılış 5 ve 11’de sağlanan yaşları toplanmasıyla, Kutsal Kitap’ın yeryüzünün birkaç yüzyıl eksik ya da fazla olmak üzere yaklaşık 6000 yaşında olduğunu öğrettiği ortaya çıkar.
Musevilere göre Adem ve Havva’nın
dünyaya geliş tarihi 🔗M.Ö. 3761’dir.
Dünyanın yaşını hesaplamak için çok hesaplama yöntemi önerildi. Onların başlıcalarından söz etmek konu hakkında bir fikir verebilir. Kur’an’da dünyanın yaşı ile ilgili hiçbir 🔗ayet yoktur. Hadislere dayalı olduğu iddia edilen söylemlerin kaynağının Musevilik ve Hristiyanlık olması olasılığı vardır.
Sümer efsaneleri ile Tevrat ve İncil’de anlatılan öyküler,
Hristiyan din adamlarının konuya ilgisini çekti. İrlandalı din adamı James Usher,
1654 yılında, Tevrat ve İncil’e dayalı geçmiş peygamberlerin soy
ağacını izleyerek “dünyanın doğumunun M.Ö. 4004’te Ekim Pazar günü”
olduğunu 🔗söyledi.
Burgonyalı
doğa bilimci Buffon’un tezi şöyledir: Dünya, Güneş ile bir kuyruklu
yıldızın çarpışması sonucu doğdu. Çarpışma nedeniyle ateş topundan
ayrılan bazı sıvılar ve gazlar bir araya gelerek yavaş yavaş soğudu ve
bir küre 🔗oluşturdu.
Buffon
demir atölyesinde bu olayı sembolik olarak canlandırdı: Çeşitli
maddelerden yapılma ve değişik boyutlarda bilyeleri akkor haline
gelinceye değin ısıttı. Sonra onların soğuması için geçen süreyi
hesapladı. Daha sonra bunları birbirleriyle karşılaştırarak sonuca
vardı. Dünyanın yaşı 75.000 ‘in üstünde idi. Bu sonuca göre İrlandalı
James Usher’in tahmini geçerliliğini yitiriyordu. Buffon’un yaptığı için
önemi, dünyanın yaşını bulmak için izlediği yolun deneye dayanması yani
bilimsel yöntem olmasıdır. Yazık ki, deney ortamı gerçeğe uymadığı için
doğru sonuç vermedi.
Din adamı ve Cambridge Üniversitesi’nin rektörü olan J.Lightfoot,
dünyanın M.Ö. 4004’te 18-24 Ekim günlerinde oluştuğunu 🔗ilan etti.
Böylece dünyanın 6000 yaşında olduğu Hristiyanlar arasında yüz yıl
boyunca kabul gördü. Sonra İngilizce basılan İncillerde bu bilgi yer
aldı.
Oysa
Çin kayıtlarında insanların daha önceki tarihlerde var olduğu
belirtiliyordu. Çin’den gelen bu bilgi Anglikan kilisesinin hoşuna
gitmedi.
Adem ila Havva`nın orjinal versiyonu keşfedildi
Hollandalı araştırmacılar, Tunç Çağı metropolü Ugarit'teki tabletlerde Adem ve Havva'nın orijinal bir versiyonunu keşfettiler. Yılan şeklindeki kötü bir tanrı onları ölümsüzlükten yoksun bırakır.
18. yüzyıldan beri teoloji, Eski Ahit'in hiçbir şekilde homojen bir anlatı olmadığını, çok sayıda sözlü ve yazılı şablondan derlendiğini ve editoryal olarak tekrar tekrar gözden geçirildiğini açıkça ortaya 🔗koydu. En iyi bilinen örneklerden biri, 🔗Gılgamış'ın eski doğu destanından pasajlara her ayrıntısıyla karşılık gelen NuhTufan`ı anlatısıdır.
2014`de Hollandalı bilim adamları yaratılış hikayesinin orijinal versiyonunu keşfettiler. Amsterdam Protestan İlahiyat Üniversitesi'nden Eski Ahit bilgini Marjo Korpel ve Johannes de Moor'un yeni kitapları „🔗Adam, Eve and the Devil“ -(Adem, Havva ve Şeytan)-da aktardıkları gibi, hikaye Suriye'nin kuzeyindeki liman kenti Ugarit'te kaydedildi.
Adem ve Havva'nın hikayesi eski bir efsaneye dayanmaktadır.Zira tapınakları keşfedilen Göbeklitepe medeniyeti bile en az 🔗12.000 yaşında.
Bahsedilen bu zengin şehir devleti MÖ 1200 civarında kurulmuş.Bu şehir , muhtemelen deniz korsanları tarafından yok edilmiş. Arkeologlar, 1928 civarında harabelerde çok sayıda tablet keşfettiler. Semitik bir dilde yazılmışlar, hece yazısından Fenike alfabesi ve daha sonra Yunanca'nın ortaya çıkacağı alfabe yazısına geçişi işaret ediyorlar.
Korpel ve de Moor tarafından çevirisi yapılan Ugarit metinlerinde, mitler ve masalsı hikayeler yer alıyor. Araştırmacılar hikayede, bir tanrının kötü bir düşmanla savaştığı 13. yüzyıldan kalma bir metne ulaştılar.
Orijinal versiyona göre, Havva suçlu değil
İyi ve en büyük yaratıcı tanrı El, eşi Aşera ile bir cennet bahçesinde yaşar. Zorluklar, cennet bahcesinden kovulan ve intikam peşinde koşan kötülük tanrı`sı Horon ile birlikte gelir. Bunun için El'in bahçesindeki hayat ağacını ölüm ağacına çevirir ve dünyayı zehirli sisle kaplatır.
El dünyadaki yaşamı yenilemek istediğinde, Horon büyük bir yılan şeklinde yoluna çıkar. El'in ölümsüzlüğüne onu ısırınca son verir. Ancak, El "iyi karısı" ile çocuklara babalık yaparak, mücadelesiyle lanetin üstesinden gelir ve bir tür ölümsüzlüğü yeniden kazanır.
Bu orijinal versiyonda, El Alias (Adem) başlangıçta bir tanrıydı. Marjo Korpel, "Bu orijinal versiyonda Havva'nın suçu yok," 🔗diyor. Teologlar zaten uzun zamandır Adem ve Havva'nın İncil'deki yaratılış hikayesinin daha eski bir efsaneye dayandığına inanmışlardı. Eksik olan tek şey ise bunun yazılı kanıtıydı.
Ugarit versiyonunda Adem ve Havva'nın ikamet ettiği yer de Mezopotamya'nın eski doğu mitleriyle bir bağlantıya işaret ediyor. Cennetleri, Eski Ahit'e göre, tufandan sonra Nuh'un gemisinin indiği Ağrı Dağı'nın eteklerinde yer alıyor.
Gılgamış destanı İncil i önemli ölçüde şekillendirmiş
Kaptan Uta-napishti, büyük tufandan kurtardığı hayvanlarla yolculuk yaparken Gılgamış destanında`da tamamen aynı prosedür geçerli. Destanın en eski varyantları, MÖ 3. bin yıla, genel kompozisyonu ise MÖ 2. bin yıla kadar uzanır.
Temalar da paralellikler gösteriyor: Gılgamış nihayet ölümlü olduğunu kabul ediyor ve “ölümden korkmaya” başlıyor.
Joseph Campbell'in "Tanrının Maskeleri" dizisi, bütün dünya mitolojilerinden bir seçme değil; mitolojiyi insanlığın ürettiği anlama ve anlamlandırma çabası olarak başta felsefe, antropoloji, psikoloji olmak üzere diğer disiplinlerden ve edebiyattan da yararlanarak çözümlediği ve aynı anda bütün bu insanlık birikiminin mitolojiden yararlanarak da anlaşılabileceğini ortaya koymuştu.Campbell’e göre Yahvist (J) yaratılış metni Gılgamış mitinden izler taşı-
maktadır. Bahçe’de iki yasak ağaç vardır, insan tanrının kölesi ve hizmetçisi
olarak yaratılmıştır. Bahçeden dört ırmak çıkmaktadır.
Bilimsel hesaplamalar
Hristiyanlığın
benimser göründüğü yaklaşık 6000 yıllık dünya yaşına ilk bilimsel
itiraz jeologlardan geldi. Jeologlar fosil içeren kayaların en az 250
milyon yaşında olduğunu 🔗açıkladı.
1862 yılında Lord Kelvin,
dünyanın erimiş maddelerin soğuması ve kabuk bağlama hızını hesapladı
Bu yöntemle dünyanın yaşının 20 milyon yıl civarında olduğunu 🔗buldu.
Jeolog ve biyologlar süreyi kısa buldular ve bazı fosillerin 2 milyar
yıl yaşında olduğunu açıkladılar.
Alman bilim adamı H. Helmholtz,
güneşin erimiş maddelerden günümüzdeki boyut ve parlaklığa geliş
süresini, erimiş maddelerin soğuma hızına dayalı olarak 22 milyon yıl
olarak 🔗hesapladı. Ne var ki o tarihte radyoaktivite keşfedilmemişti;
güneşim sıcaklığının hidrojen atomlarının kaynaşması nedeniyle oluştuğu
sanılıyordu. Dolayısıyla hesaplar erimiş maddenin soğuma hızına
dayanıyordu. Oysa nükleer reaksiyon nedeniyle güneşin merkezi, soğuma
hızından daha çabuk ısınıyordu.
İrlandalı bilim adamı J. Joy,
okyanusların tatlı sudan tuzlu suya dönüşme hızına dayanarak dünyanın
yaşını 80-100 milyon yıl olarak buldu. 1896 yılında radyoaktivitenin
bulunması doğruya en yakın hesabın yapılmasına yol açtı. Lord Ruherford, uranyumun kurşuna dönüşmesini temel alarak dünyanın yaşının hesaplanabileceğini söyledi.
B.Baltwood bu yöntemle dünyanın yaşının 0,25-1,3 milyar yıl olarak
hesapladı. Modern yaş tayin yöntemleri ile dünyanın yaşı 4,6 milyar yıl
olarak hesaplanıyordu.
2001
yılında ABD’li bilim adamları zirkon adlı mineralin kristallerinin 4,3
milyar yaşında olduğunu saptadı. Bu mineraller oksijen ve zirkonyumdan
oluşur. Mineraldeki oksijen izotoplarının analizi, dünyada 4,3 milyar
yıl önce su olduğunu kanıtladı. Dünyada ilk yaşam 3,5 milyar yıl önce
ortaya çıktı. Avustralya’da ve Kanada’da bulunan 3,5 milyar yaşındaki
küçük canlıların fosilleri bu tarihi doğruladı. Bundan yalnızca birkaç
yüz yıl önce, dünyamızın 4,5 milyar yaşında olduğunu kim bilebilirdi?
İnsanoğlu binlerce yıl bunu merak etti; üzerinde yaşadığı dünyanın
yaşını bilmeye uğraştı.
Antik çağlar (M.Ö. 4.yy)
Antik
Çağda Yunanlılar Evren’in ve Dünya’nın doğaüstü bir güç (tanrı)
tarafından yaratıldığına inanıyorlardı. Dünyanın yaşı konusunu hiç
düşünmediler. Aristo (M.Ö.384-322)’ya göre zamanın bilinen sınırları
yoktu. Evrenin öncesiz ve sonrasız olduğunu; başka bir deyişle sonsuz
olduğunu düşünüyordu. Çinliler her 23.639.040 yılda bir dünyanın önce
parçalandığına sonra yeniden oluştuğuna inandılar. Mayalar da evrenin
sürekli yeniden doğduğuna inanıyorlardı. En sonuncu oluşumun da
yüzyılımızdan 3114 yıl önce meydana geldiğini söylediler.
Modern yerbilim (Jeoloji)
Dünyanın
yaşını kutsal kitaplardan yola çıkarak hesaplama çabaları bırakıldıktan
sonra, modern yerbilim alanında çok büyük ilerlemeler ve gelişmeler
oldu. İki yüz yıl önce yaşamış olan Danimarkalı yerbilimci (jeolog) Nicolas Stenton’un
söyledikleri yeniden gündeme geldi. Stenton, dünyanın yaşını
bulmamızda “fosil barındıran tortul kaya yatakları bize yardımcı
olacaktır” 🔗demişti. Bundan sonra dünyanın oluşuşumu için geçen sürenin
çok daha uzun olduğu konusunda yerbilimciler anlaşmaya vardılar. 1812’de
doğa bilimci 🔗George Cuvier binlerce yüzyıldan söz ediyordu. 1830’dan sonra İngiliz 🔗Charles Lyell
çalışmalarını tamamladı. Gördü ki, dünya düşünülenden çok daha
yaşlıymış. Kayalar ve fosiller yerbilimsel (jeolojik) dönemlerin
(birincil, ikincil, üçüncül, dördüncül) yüz milyonlarca yıl sürdüğünün
birer göstergesidir.
19.yüzyılın sonlarına doğru 🔗William Thomson
adlı bir fizikçi, dünyanın yaşı konusunu ele aldı. Dünyamızın henüz çok
sıcak bir gaz bulutu olduğu dönemden kendi yaşadığı güne kadar geçen
süreyi hesapladı. Isı iletimini göz önüne alarak yerküre kabuğunun
sertleşmesi ve soğuması için geçen sürenin en fazla 98-200 milyon yıl
olduğunu ileri sürdü. Bu sonuç yerbilimciler arasında büyük bir
şaşkınlık yarattı. Evrim kuramını ortaya koyan Darwin ve
savunucularıysa, günümüz türlerine erişmek için en az 300 milyon yıl
geçmiş olduğunu söylüyorlardı.
Radyoaktivite (1909)
1896
yılında Fransız fizikçi 🔗Henri Becquerel, radyoaktiviteyi buldu. Bir
madde (özellikle kayalar) genellikle kararlı atomlardan uluşur;
çekirdekte nötron ve protonlar bulunur. Çekirdeğin etrafında elektronlar
dolanır. Bununla birlikte, bazı atomların gönlü başkasına eğilimlidir;
kendisi başka atoma dönüşebilir. Bu dönüşümlerde her defasında,
protonların ve nötronların bir kısmı kaçar ve çok büyük bir hızla komşu
atomlara çarpar. 1909’da İngiliz 🔗John Jolly yerkürenin sıcaklığının (yüzeyde 15o C
dolaylarında ve merkezde binlerce derece) bu çarpışmalardan, bir başka
deyişle kayaların radyoaktivitesinden geldiğini ileri sürdü. Böylece
doğruluğuna inanılan Lord Kelvin’in kuramı da suya düşmüş oldu.
Thomson’dan
(daha sonra Lord Kelvin unvanı verildi) hesaplamaları, fizik alnında
kuşku götürmez bir biçimde doğru kabul ediliyordu. 20. Yüzyıla girerken
kavgalar da bir ölçüde yatışmıştı. Yerbilimcilerin büyük bir kısmı, bu
kanıtlama çabaları sırasında dünyanın 100 milyon yaşlarında olduğuna
inanıyordu.
Kesin tarih belirleme (1955)
Radyoaktivitenin
keşfiyle fizikçiler dünyanın yaşını hesaplamak için sağlam bir yol
bulmuş oldular. Çünkü kimyasal elementlerin başka bir elemente
kendiliğinden dönüşümleri çok düzenliydi. Örneğin uranyum 235 elementini
(92 proton ve 143 nötrona sahip) ele alalım. Atomlarının yarısının
parçalanıp, kurşun (207) atomlarına dönüşmesi her zaman 700 bin yıl
sürer.(Buna yarılanma ömrü denilir.) Bir kayanın yaşını hesaplamak için
bir kütle spektrometresi yardımıyla, ata (parent) atomların (uranyum),
çocuk (child) atomlarına (kurşun) oranını ölçmek yeterlidir. Dünyanın
yaşını ölçmek biraz daha karmaşıktır. Çünkü sürekli etkinliği yüzünden
en eski kayalarını yitirmiştir. Ancak, yine de dünyadaki kurşun oranını
tahmin etmek ve düşen göktaşlarından (meteor) gelen kurşun oranıyla
karşılaştırmak olanaklıdır. 1955’te Kaliforniya Üniversitesinden 🔗Clair Patterson ve meslektaşları bu yolla dünyanın yaşını hesapladılar: Yaklaşık 4,5 milyar yıl.
Son hesap (2007)
Dünyanın
yaşı için yapılan son hesaplama 2007 yılında Yale Üniversitesinden
Alman asıllı jeoloji profesörü ve aynı zamanda NASA jeoloğu olan 🔗Friedrich Karl Ewert
ve ekibi tarafından yapılmıştır. Ekip Kanada’da yaptıkları araştırmada
dünyanın yaşını tam olarak 4,576 milyar yıl olarak hesapladı. Bu ekip
dünyanın yaşını yerin tektonik tabakalarından çıkardıkları zirkon
minerallerine dayanarak buldu.
Bilimsel olarak tüm Adem ile Havva hikayeleri tamamen mitolojiden ve efsanelerden ibarettir.
Son olarak Adem ile Havva`yi Homo Sapiens türünden kabul edersek
🔗Homo Erectus, Homo Heidelbergensis, 🔗Homo Neanderthalensis,🔗Denisovan gibi insansı türleri nereye koyacağız?
Alttaki videoda bilimsel olarak ortak atalarımız olan Adem ile Havva`yı izleyebilirsiniz.Bilim insanları kolay anlaşılması için bu mitolojik ve dinlerdeki figürlerin ismini kullanması eleştirilere yol açmıştı.
Kaynaklar
1.https://www.welt.de/geschichte/article128190416/Adam-und-Eva-sind-800-Jahre-aelter-als-die-Bibel.html
2.https://www.sheffieldphoenix.com/showbook.asp?bkid=271
3.https://www.trouw.nl/nieuws/nederlanders-ontdekken-voorloper-van-adam-en-eva~b2b66dcc/
4.Campbell, Batı Mitolojisi, ss. 90-91
5.https://en.wikipedia.org/wiki/Epic_of_Gilgamesh
6.https://www.geolsoc.org.uk/Geoscientist/Archive/April-2018/Buffon-the-geologist
7.https://en.wikipedia.org/wiki/Ussher_chronology
8.https://bilimveutopya.com.tr/makale/dunyanin-yasi
9.http://apps.usd.edu/esci/creation/age/content/failed_scientific_clocks/kelvin_cooling.html
10.https://www.jstor.org/stable/24137276
11.Video YT-National Geographic-https://www.youtube.com/watch?v=Rrdw4txPLIc
12.https://blogs.scientificamerican.com/roots-of-unity/lord-kelvin-age-of-the-eart/
13.https://www.tcd.ie/Geology/assets/pdf/John%20Joly%20-%20The%20Age%20of%20the%20Earth.pdf
14.https://www.haaretz.com/jewish/3761-bce-the-world-is-created-1.5405777
15.https://www.nationalgeographic.com/travel/article/150120-gobekli-tepe-oldest-monument-turkey-archaeology