Bitkilerin Kendilerini Savunma Stratejileri
Evrimsel hayatta kalma mücadelesine baktığımızda insanlar ve hayvanlar silahlanırken ve savunma mekanizmalarını geliştirirken bitkiler biçare elleri armutmu topluyor diye soru akıllara gelir.Ancak birkaç türüne bakıp tek silahın ve savunma mekanizmasının zehir olması gerektiğini değerlendiriyorsanız bunu tekrar düşünün deriz.Tek bir bitkiyi, tek bir canlıyı ele alarak argüman üretmek çoğunlukla yanlış sonuca götürür.
Hayvanlarla uyumlu olanlar
Bitkiler insanlar veya hayvanlar gibi hareketli değiller.Bu konuda dezavantajlılar haliyle.O yüzden bölgesel olarak yayılmaları için diğer hayvanların yardımına ihtiyaç duyuyorlar.Ardıç ağacı kendi başına çoğalamaz, ardıç kuşu bu ağacın tohumunu yer ve dışkılar, bu dışkıdan çoğalırlar. Bu da ardıç ağacının çoğalabilmek için geliştirdiği bir mekanizma.Örneğin arılara böceklere güzel görünen besleyici polenli çiçekleri olanlar bu yolla dölleniyor.Bu işbirliği de bir evrim sürecinin sonucudur. Güzel mis gibi meyveleri olanlar da onları yiyip dışkılayan otoburların gübre destekli dışkıları içinde uzaklara kök salabiliyor.
Zehir üreten bitkiler zaten mevcut.Ancak bitkiyi böceklerden korurken bu kimyasalı üretip saklamak bitki için enerji kaybına yol açacaktır.Her bitki coğrafyasına göre farklı strateji geliştirmiştir.Ve hayatta kalan bitkiler incelendiğinde hepsinin farklı metotlar ile hayatta kaldığını görürüz.Bunlar hep adaptasyon ve çevreye uyumdur.
Genetik kodlarınızda hiç olmayan bir şeyi ortaya çıkaramazsınız ancak genetik kodlarınızda olan şeyler zamanla ortaya çıkabilir.
Otçul hayvanlar tarafından yenilmek istemeyen bazı bitkiler diken gibi bir savunma mekanizması geliştirmiştir. Hatta bazı bitkiler beslenmek için (sinekkapan) böcekleri yer hale gelmiştir.
Bitkiler için savunma mekanizması türden türe çok ciddi farklar barındırmaktadır.Bitkiler içerisinde hatrı sayılır miktarda zehir barındıranlar vardır. Ancak bütün bitkilerin zehire bağlı bir savunma mekanizması olmamasının sebebi ulaşabildikleri kaynaklardır.Çünkü gerekli zehir için gerekli bileşenlere her bitki ulaşamayacaktır.Bitkiler hareket de edemeyecekleri için türlerine göre ve türlerinin belirlediği yaşam alanlarına göre çok çeşitli savunma yöntemleri geliştirmişlerdir.
Hayatta kalma döngüsü
Bitkilerle onları tüketen canlılar arasında hep bir savaş zaten varolmuştur.Bitkiler arasından kendilerini tüketen canlılara karşı etkili olan zehirleri üretebilenler seçile seçile hayatta kalmıştır ve o tür sadece zehirli bireylerden oluşur hale gelmiştir zamanla.Daha sonra onları tüketen canlılar arasında bu zehire karşı bağışıklığı olanlar hayatta kalmış ve üremiştir, o türün o zehre bağışıklığı olmayanı ölmüştür.Ve döngü baştan başlar.Bu savaşın herhangi bir anında geride kalan bireyler, zaten yok olmuşlardır.Bir bölgede ne kadar çok zehirli bitki varsa, o bölgede o kadar çok o zehirlere bağışıklığı olan böcek ve hayvan türü bulunur zaten.Örneğin Avustralya.Elmanın çekirdeği de zehirlidir, patates bitkisinin çoğunluğu da.Zehirli olmayan pek az bitki var zaten.Sadece ya biz insanlar bunları kendi isteğimize göre değiştirmiş haldeyiz ya da zaten aldığımız miras bizi bu zehirlere bir noktaya kadar bağışık kılıyor.Yoksa bitkiler belirli dozda zaten zehirlidir.
Mutfaklarda ve sofralarımızdan eksik olmayan soÄŸan bile,onu kestikçe gözünüzü yakacak kimyasalları ortama yayarlar.Charles Darwin`de bitkilerin savunma mekanizmalarını ve uyarılabilirliklerini araÅŸtırmıştır. Darwin, Drosera’ların (GüneÅŸ Gülleri) ağırlığı gramın yüz binde birini bile bulmayan bir lifçikle uyarılabileceÄŸini bulmuÅŸtur.
Portakal, elma, üzüm gibi sık sık yediğimiz bitkilerin bile zehirli olduğunu fakat miktarın bizi zehirlemeye yetmeyeceğini görürüz. bkz.(2 3 4)
Gözlerimizi yakan Biber, kafa yapan uyuşturucularda bitkilerdeki farklı savunma stratejisidir.
Bitkiler saldırı tehdidi karşısında nasıl savunmaya geçiyor?
Bir tırtıl yapraklarına dişlerini geçirdiğinde bitkilerin stres ve
savunma hormonu salgıladığı, uyarı mesajını da yaprak damarlarına
pompaladığı kalsiyum dalgaları ile diğer kısımlarına ilettiği
gözlemlendi.
Science dergisinde yayımlanan araştırma için
Wisconsin-Madison Üniversitesi'nden Profesör Simon Gilroy ve ekibi,
Yeşil Florasan Proteini ile genetiği değiştirilmiş bitkileri kullandı.Bu parlak kimyasal sayesinde bitkilerin iç iletişim yöntemini görselleştirdiler. Yapraklar arasında yayılan uyarı mesajı, bir ışık şölenine dönüştü.
Saldırı anı sırasında bitki, yara aldığı noktadan elektrik yükünü ateşliyor ve saldırı tehdidi mesajını diğer yapraklara yayıyordu. Düşünmeden ve hareket etmeden.Tüm videolar[link]
Nature Ecology & Evolution’da yayımlanan araÅŸtırmanın sonuçlarına göre, tırtıllar savunma kimyasallarını daha fazla üreten bitkilerin üzerine bırakıldıklarında yamyamlığa daha sık baÅŸvuruyorlar. Bu savunma bitkiye iki ÅŸekilde fayda saÄŸlıyor; yamyamlık doÄŸrudan otobur bolluÄŸunu azaltıyor ve yamyamlar çok daha az bitki yiyorlar.
(Bill Gozansky / Alamy)
Alternatif savunma mekanizmaları
Hayatta kalmak için tek yol zehir üretmek değildir.Bitkiler hayatta kalmak ve türlerini devam ettirmek için birçok mekanizmaya sahiptir. Örneğin çok geniş alanlarca döllerini yayabilirler, hızlıca gelişebilirler gibi. Hiçbir canlı ya ben şu mekanizmayı geliştiriyim demez, doğa o an en uygun ve yeterli olan hangi mekanizma varsa onu uygulamak zorunda kalır (kendi bilinciyle uygulamaz). Bunun için bitkinin daha fazla enerji harcamasına gerek yok.
Bitkiler kendilerini koruyolar becerebildikleri ölçüde. Bazısı sadece diken yapabilmiş eline batıyor, bazısı ısırgan olmuş kaşındırıyor, bazısı da zehirli.
Zehirli bitkileri yeyip ölen elenmiş silinip gitmiş, akıllı olup yemeyen veya uyum sağlayan hayatta kalmış. Bir de bizim Hepçil (omnivor) olduğumuzu düşünürsek sadece ot yiyen türler daha başarılı oluyor bitkilere karşı bağışıklık geliştirip uyum sağlama konusunda.
Bunun haricinde bir çok bitki zaten verimi arttırmak amacıyla genetiği değiştirilmiş yani insan eliyle evrimleştirilmiştir.
Zürafalar zehirli sumak ağacı yapraklarını yiyebilir çünkü bağışıklık kazanmıştır.Yine zürafalar tarafından yenmemek için hayvani dikenler üreten akasya ağacının hazin sonu da buna örnek olabilir.
Sonuç olarak,dünyanın her yerinde bitkilerin varlığını gördüğümüze göre şu ana kadar ki savunma mekanizmaları gayet başarılı olmuş, ne soyları tükenmiş ne de sayıları azalmış.
Her ne kadar bitkiler kendilerini canlı-cansız hemen her şeye karşı savunabiliyor olsa da, yine de zeki insanın amansız müdahalesi karşısında çaresiz kalabiliyorlar. Nesli tehlike altında bulunan nadir türlerin çoğunun sorumlusuda maalesef insanlardır.
Alttaki TED videosunda bitkilerin farklı savunma mekanizmalarını detaylı olarak Türkçe seçeneği ile izleyebilirsiniz.
Kaynaklar
1.https://en.wikipedia.org/wiki/Plant_defense_against_herbivory#Indirect_defenses
2.https://www.africansafaris.com/acacias-v-giraffes-a-uniquely-african-tussle/
3.https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_poisonous_plants
4.https://listgecko.com/health/top-10-poisonous-foods-really-love-eat/
5.https://www.webmd.com/skin-problems-and-treatments/ss/slideshow-poison-plants-guide
6.https://en.wikipedia.org/wiki/Omnivore
7.https://cernbilim.blogspot.com/2018/12/sinekkapan-etobur-bitkilerde-beyin-veya.html
8.https://cernbilim.blogspot.com/2019/01/biber-neden-acdr.html
9.Video-TEDed-https://www.youtube.com/watch?v=Hja0SLs2kus
10.https://www.sciencedaily.com/releases/2018/09/180913142026.htm
11.Video2-UV Madison-https://www.youtube.com/watch?v=Lzq-wRHCTKc
12.https://www.nature.com/news/plants-turn-caterpillars-into-cannibals-1.22281